Samsun BB Mustafa Demir, ‘Zoru Başaranlar Akran Sohbetleri’ başlığı altında Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) öğrencileriyle buluştu, öğrencilere anılarını anlatıp, ‘kendinizi iyi yetiştiriniz, farkındalık yaratınız’ derken, seçim öncesi söylediklerinin bir kısmını tekrarladı, başkan olarak iç ve dış yatırımı teşvik edip istihdamı artıracaklarını söyledi, bol bol selfie çekti, fotoğraf çektirdi. Ekmek, su ve ulaşıma fahiş zam yapan başkan, her zamanki gibi seçim vaatlerini tekrarladı, öğrencilerin sorunlarının çözülmesi için çalışacağını söylese de zamları geri alacağını veya azaltacağını, somut olarak ne yapacağını söylemedi.
Öğrenciler, Demir’i karşılarında bulunca ‘Türkiye’nin en pahalı ulaşım, su, ekmek ücretini niçin ödediklerini’ soramadı. Ankara’daki öğrencilerin 10 katına yakın ulaşım, bilmem kaç katı su, yine birkaç katı ekmek parası ödeyen öğrenciler, bu ücreti kendilerine reva gören başkana, bu ücretin fazla olduğunu söylemekten çekindiler. ‘Elinizi yemek masamızdan çekin doymuyoruz, cebimizden çekin harçlığımız yetmiyor’ diyemediler.
Başkan ‘kendinizi iyi yetiştirin’ diyor. İyi yetişme iyi imkanlarla olur. Hangi imkanlarla öğrenciler kendilerini iyi yetiştirecek? Napolyon Bonapart ‘Large large do large: para para yine para’ demiş. Kıt kanaat geçinen veya geçinemeyen öğrencilerin cebindeki para alınarak, öğrencilerin sorunu nasıl çözülecek? Öğrenciler Demir’den kaynaklanan hiçbir sorunları yokmuş gibi; Demir’i ses çıkamadan kuzu kuzu dinlemek zorunda kaldılar.
Bir ülkede mahkümlar istediği gibi davranıp, istediği zaman açığa geçebiliyor, hatta kaçabilirken, akademisyenler alüvyon ovalarına kurulan termik santrallerin havaya, suya, doğaya zarar verip vermediğine dair görüş beyan edemiyor, öğrenci hakkını hukukunu arayamıyor, koruyamıyorsa tehlike büyük demektir. Üniversite mi korku imparatorluğu mu burası?
Mevcut demokratik hak ve özgürlükler kullanılmadıktan, geliştirilmedikten yenileri için mücadele edilmedikten sonra bu hakların yasa veya kitaplarda bulunması bir anlam ifade etmez. Bir şeyin nasıl yapılacağını bilirken, nasıl yapılamayacağını veya yanlış yapılanı ses çıkarmadan izlemek zorunda bırakılmak o kişiye yapılan en büyük psikolojik işkencedir, en büyük haksızlıktır. Einstein, ‘herkesin benim gibi düşündüğü yerde yanılmaktan korkarım’ diyor. Çünkü bir kişi yanıldı mı herkes yanılır.
Şanı Yüce Allah insanı eşrefi mahluk; akıllı olarak yarattı. Akılsız Roma hukukuna göre de Semavi dinlere göre de yaptığından sorumlu tutulmaz. Akıllı yaratıldığı için insanın yaratılışının gayesi, görev ve sorumlulukları var. İnsanın akıllı olup olmadığı yaptıkları veya söylediklerinden anlaşılır. Düşüncesini açıklayamayan, düşündüğünü söyleyemeyen insanlığını kaybeder, insan olmaktan çıkar. Böyle insanların çalıştığı veya okuduğu bir kurumun ne bulunduğu şehre ne de ülkeye bir yararı olur, böyle bir yer de üniversite değil korku imparatorluğu olur ancak.
***ABD Senatosu sözde Ermeni Soykırımı’nı kabul etti. Yasal bir değeri olmayan bu kararı Başkan Trump onaylasa da her gün onaylanacak şantajından iyidir; ölüsü olan bir gün delisi olan her gün ağlar.