SAMSUN’da Milli Mücadele’nin simgesi Onur Anıtı’na yapılan saldırının gerçek azmettiricileri Emine Şenlikoğlu gibilerdir. Sözde ilahiyatçı, gerçekte kara cahil; ilkokulu dışarıdan bitirdikten sonra uzun süre ‘hocalık’ yapmakla geçinen daha sonra da imam hatibi yine dışarıdan bitiren, kendine inanların beynini kirleten Şenlikoğlu ‘Milli eğitimin Atatürk ve İnönü tarafından 100 yıllık anlaşmayla Amerikalılara verildiğini, anlaşmanın 2023’te biteceği’ yalanını yüzü kızarmadan söyleyerek Atatürk’ü hedef gösterdi. Ne devletten bir cevap ne de RTÜK’ten bir ceza geldi.
Şenlikoğlu gibi illüzyonistlerin, cemaatlerin, dini programların sayısı arttıkça; toplum dindarlaştıkça İslam’dan uzaklaşıyor. Hayat veren suyun sele, hayat veren havanın kasırgaya dönüşerek hayatları söndürmesi gibi hayat veren din maalesef cehalet yüzünden hayatları söndürüyor. ‘Din afyondur’ diyen Karl Marx’ın ruhuna ‘Fatiha’ okutacak olaylar yaşanıyor.
Vatan toprakları 2,5 milyon km kareden, sadece İç Anadolu Bölgesi’ne kadar küçülerek, Yunan askeri Ankara/Polatlı yakınlarına kadar geldiğinde; vatan doğudan, batıdan, güneyden hatta kuzeyden de işgal edildiğinde Osmanlı İmparatorluğu’nda hilafet ve saltanat vardı; Osmanlı Padişahı halifeydi, alfabesi de ‘Osmanlıca’, okuma oranı yüzde 10, yazma oranı yüzde birdi.
Atatürk, Kurtuluş Savaşını başlattı, vatanı işgalden kurtardı, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu, halkın kendini yönetmesini sağladı, Osmanlı’nın borçlarını ödedi, milletin ebediyen bağımsız yaşamasının iç v e dış şartlarını oluşturdu. Osmanlı’nın milli olmayan eğitimini, felaketlerimizin temel sebepleri arasında gören Atatürk, yeni devletin eğitiminin milli olmasına özen gösterdi; iki bakanlığın; Milli Eğitim ve Milli Savunma Bakanlıklarının önüne ‘milli’, savcılığın önüne ‘cumhuriyet’ sıfatını koydu. Eğitim ve savunmanın milli olması, savcıların da cumhuriyeti koruması gerektiğini vurguladı. Milli Eğitim Bakanını, başta Amerikalılar olmak üzere yabancıları her ne ad altında olursa olsun, Hristiyanlık propagandası yapabilecekleri, toplumu ayrıştırabilecekleri konusunda uyardı ve kesinlikle işbirliği yapılmamasıyla ilgili muhtıra verdi.
Laiklik din istismarcılarının aracı oldu. Türk Laikliği, din ve vicdan özgürlüğü; inanların inanma, inanmayanların da inanmama özgürlüğünün sağlanmasının yanında dinin siyasete ve ticarete alet edilmesini yasaklar, İslam’ın doğru öğretilmesini emreder... Laikliğin yasakladığı da dinin öğrenilmesi veya öğretilmesi değil, sadece istismarıdır. Yalana, Şanı Yüce Allah’ın şahit gösterilmesine engel olur.
Atatürk, ‘Arkadaşlar, dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Milletimiz din ve dil gibiiki fazilete sahiptir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından söküp atamamıştır ve atamaz, din okulda devletin eliyle öğretilecektir...
Laiklik demek, Türk gencinin, Türk vatandaşının din bilgisinden mahrum bırakılarak, kandırılmak, aldatılmak üzere din sömürücüsü kişilerin ellerine terk edilmesi; onu mezhep çatışması kışkırtıcılarının eline oyuncak edilmesi, Mezhep kavgası tahrikçilerini keşfedememesi, anlayamaması ve onların tahrikleri ile harekete geçecek kadar cehalet içinde bırakılması demek değildir. Her fert din ve diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası mekteptir. Her konuda olduğu gibi dinimiz de uzmanlar (din alimleri) tarafından öğretilecektir.’diyor. Atatürk Müslümanlığı değil; Müslümanlardan ve Müslümanlıktan geçinmeyi yasakladığı için bu işi yapanların hedefi olmuştur ve olmaya da devam ediyor.