Başta ABD olmak üzere NATO ülkelerinden aldığı, ancak düzenli orduların kullanmasına izin verilen sofistike silahları PKK, Türk askerine karşı kullanıyor. Finlandiya ve İsveç’in verdiği destekten çok daha fazlasını ABD, Fransa, Almanya ve İtalya veriyor.
Fakat tek suç bu ülkelerde değil; Türkiye de suça ortak; Türkiye de yakın zaman önce PYD’yi hatta çözüm sürecinde PKK’yı da terör örgütü olarak görmüyordu. Bizde her olay için ayrı milat uygulanırken Batı bizim milatlarımızı tanımıyor, PYD ve uzantılarını destekliyor.
Türkiye, Suriye ve Irak’ta verdiğimiz şehit sayısı tahammül edilemez derece arttı. Sosyal medyadan rahmet dileyerek, taziye mesajı yayınlanarak, şehitlerimize karşı görevi yerine getirmenin huzuru içinde kimimiz işine kimimiz de kahvede okeyine veya kağıt oyununu devam ediyor. Madalyonun diğer tarafında ne mi oluyor?
O cephede de değişen bir şey yok; yaklaşık 10 yıl evvel yazdığım gibi; yine şehit annelerinin telefonları cevapsız kalıyor. Asker anneleri evlatlarını aradığında askerlerin telefonlarının tamamına yakının ekranın ‘annem arıyor’ yazıyor.
'Analar ağlamasın, Çözüm / Barış Süreci' olarak millete sunulan süreçte anaların gözyaşları sel oldu. Suriye'de ABD'nin PKK ve türevlerine verdiği 80 bin tır silah ve askeri malzeme Türkiye'ye de sokuldu, Siirt-Pervari’de patlatılan bomba o kadar güçlüydü ki koskocaman zırhlı araç metrelerce havaya fırladı; 8 asker şehit düştü.
Hastanenin morguna götürülürken şehitlerden birinin telefonu çaldı. Önce kimse bakmadı. Şehadetin ilk dakikalarında çalan telefonlarda çoğunlukla ‘Annem arıyor’ yazar ekranda. Telefon ısrarla çaldı, kapanmadı. Nihayet şehidin cebinden telefonu çıkarıldı. Evet, her zaman ki gibi ekranda ‘Annem arıyor’ yazıyordu.
Şehidin annesi Seyhan Beycur arıyordu. Cevap verebilecek er veya subay var mı diye telefon elden ele dolaştı, komutan çareyi, telefonu meşgule atmakta buldu. Anne tekrar tekrar aramaya devam etti. Herkes umutla birbirine baktı, söyleyebileceği sözü olan yoktu, komutan telefonu tamamen kapattı.
‘Annem arıyor’ Annem beni yemedi, yedirdi, giymedi giydirdi, yetiştirdi bu vatana hizmet için siz komutanlarımın yanına yolladı. Söyleyin anneme beni koruyamadığınızı. Kışlanın her yerinde ‘uyuma uyursan ölürsün’ yazıyordu.
Gözümü bile kırpmadım, Annem. Annem biz uyumadık ama yöneticilerimiz derin uygulara daldı, güneydoğudan göğe yükselen feryatları duymadı, devlet çok derin uyudu, Annem.‘Barış yaptık’‘Teröristlerle barış yaptık, terör bitti’ dediler anne. Terör bitmedi.
Teröristler bölük bölük dağdan şehre indi, her tarafımız çepeçevre sarıldı, kışlanın bayrağı direkten indirildi, öğrenciler dağa kaldırıldı, yollarımıza mayın döşendi, terör örgütü eskisinden çok daha güçlü bir savaşa hazırlık yaparken, hazırlıksız yakalandık; bizi kışlaya, polisi karakola kapattılar, Annem. ‘Analar ağlamasın’ dediler ama, çocukları PKK tarafından kaçırılan anneler yıllardır ağlıyor, Annem. (O zaman annelerin HDP önünde eylem yapması ne mümkün)
Ne feryatlarını duyan, ne gözyaşlarını silen var Annem. Barışa rağmen yine askerler, polisler şehit oldu. Tüm bu olanlar, TV’lerde söylendi, gazetelerde yazıldı, ama ‘birkaç Mehmet ölmeyle bir şey olmaz’ dediler.Annem, kirli bir oyun mu oynanıyor burada?
Başbakan, ziyaretimize geldi, bizim yanımızdaymış gibi poz verdi, ama ziyaret sırasında silahlarımızın şarjörleri, mermileri alındı; başbakanı dolu silahla karşılamamıza izin verilmedi. Anne, vali buraya ‘Kürdistan’ diyor; biz mi yaban elde, gurbet eldeyiz, Başbakan mı?
PKK’ya güvendiler, ama bize güvenmediler, Annem. PKK, roketatar, bixi, tonluk bombaları Türkiye’ye soktu. PKK, Kalaşnikof’la şehirlerde gösteri yaptı, Peşmerge, ağır silahlarla Irak sınırından girip Suriye’ye geçti; onların silahlarını almadılar, onlara izin verdiler, bizim şarjörlerimizi boşalttılar, onlara güvendiler de bize güvenmediler Anne.
Başka bir telefon başka bir acı;’oğlum dikkat et, mayına basma sakın’ dedi baba. Babam dikkat ederim basmam, ama sen de seçim pusulasında ‘evet mührünü’ yanlış yere basma, sen de dikkat et’ dedi oğlu. Baba, mührü, oğul ayağını yanlış yere bastı; ikisinin de sesi kesildi. Oğlunun nefesi de kesildi, oğlunun nefesi kesilince; nefes alabilir mi baba, kalbi durdu, onun da nefesi kesildi.
Başka bir baba, ‘oğlum nasılsın?’, asker babasına ‘Askerin eksiğini almaya çarşıya çıktım’ dedi, nasıl olduğunu babasına söyleyemedi. Babanın telefonuna bir silah sesi geldi, ama oğlunun sesi gelmedi. Baba birliğini aradı, ‘çarşıda daha gelmedi’ dediler, az sonra kendi değil; kara haberi geldi.
Devlet teröristi denetleyemezse, terörist devleti denetler. Hükümetin taşımalı seçim sistemine karşı; PKK eşi benzeri görülmemiş bir işgale başladı. ‘Çözüm süreci boyunca’ tüm kuvvetlerini Türkiye’ye yerleştirdi. Eylem yapıp kaçmıyor, geri çekilmiyor. Kendi yönetimini ilan ediyor, devleti tanımıyor.
Şehitler yüz binlerin hatta milyonların omzunda taşınmadığı, şehit cenazeleri tüm etkili ve yetkili, sorumluların endişelendirmediği, korkulu rüyasına dönüşmediği sürece şehitler kervanı sürüp gidecek, şehitler tepesi boş kalmayacak.