Şanı Yüce Allah insanı eşrefi mahluk (yaratılanların en şereflisi); akıllı yaratmıştır. Aklını kullanmayan veya kullanamayanlar insan değildir. Senaryosunda rol almadığınız, başkaları tarafından yazılmış senaryolarda rol alıp piyon olmayınız.
Katılacağınız eylemlerin kararını siz verin. Başkalarının aklıyla değil; kendi aklınızla hareket ediniz. Sizin harekete geçtiğinizi zannettiğiniz sebeplerle sizi harekete geçirenlerin sebepleri tamamen farklı olabilir. Yüce idealler için çıktığınız yol aklınızı kullanmazsanız sizin de ülkenin de felaketi olabilir. Kurtuluş yolu gördüğünüz yollar uçurumlarda nihayetlenebilir. Kimsenin maşası, kuklası, piyonu olmayın.
Demokrasinin asgari şartı seçimdir, seçimin asgari şartı fırsat eşitliğidir. Seçen de seçilen de hür iradesiyle hareket edemiyorsa orada demokrasi ve hukuktan söz edilemez. Milli iradenin sağlanması, herkesin her yerde seçmesi ve seçilmesi için gerekli önlemleri devlet almak zorundadır.
Siyasetçiler silahlı değil; siyasi propaganda yaparlar ve her yere devletin sağladığı güvenlik içinde giderler. Siyasiler yapılan saldırı doğrudan millete, devlete, milletin seçme ve seçilme iradesine yapılmıştır. Türk milleti kandırılarak oy verir, ancak zorla oy vermez.
Erzurum’da Ekrem İmamoğlu’nun miting ve seçim otobüsüne ve yurt genelinde diğer siyasilere yapılan saldırılar seçime gölge düşürmesinin ötesinde milletin can ve mal güvenliğini tehdit ediyor, seçme ve seçilme özgürlüğünü ortadan kaldırıyor.
Bu saldırılar sonu hesap edilemeyen büyük felaketlerin işaret fişeği olarak görülmeli, bu olaylardan yarar uman tüm siyasiler varsa akıllarını başına toplamalı. Basit gibi görünen bu provokasyonlar benzin veya tinerin birdenbire ateşlenmesi gibi yakanı da yakılanı da yakar.
Bir mitinge müdahale durgun suya atılan taşın meydana getirdiği halkaların giderek büyüyerek suyun tüm yüzeyini kapladığı gibi bir siyasi olay da ülkeyi kaplar. Kartopunun yuvarlanarak çığa dönüştüğü gibi hesaplanamayacak, öngörülemeyecek şekilde büyür, iç savaşa dönüşür.
İç savaşı başlatmak kolay ancak durdurmak zordur. İç savaş aynı zamanda ideolojik bir savaş olup şiddetle karşı ideolojiyi yok etmeyi hedef aldığı için demokrasinin katilidir. Her sabah selamlaştığın, her akşam çorbasını götürdüğün, çocukluğundan beri tanıdığın insanı öldürmek demektir iç savaş. Hatta bazı durumlarda aynı evde yaşadığın insana düşman olmaktır ve onu gerekirse öldürmektir. İç savaş roman ve belgesellerinde anne baba, çocuk katillerine genişçe yer verilir.
Hümanist birisini canileştiren, ölüm makinesine dönüştüren en acımasız savaştır iç savaş. Bireysel sorumluluk ve mantığın kaybolduğu, sürü psikolojisinin hakim olduğu tek amacın yaşamak için öldürmek olduğu kirli bir savaş olan iç savaş öldüreni de yaralar, öldürüleni de. Biri olay anında ölürken, diğeri yaşarken ölür, ölü yaşar iç savaşta.
Uzadıkça düşmana benzemeye başlatır iç savaş. O ilk zamanlardaki yüce idealler kaybolur, istemediğiniz araçlara teslim olur ve sona yaklaştıkça bir de bakmışsınız ki savaştığınız düşmana benziyorsunuzdur.
İç savaş kazananı da kaybedeni de ağlatır. Görenlerin korkudan ağzı kurur, dili tutulur, gözyaşı pınarları kurur, gözünüzün önünde en sevdikleriniz, kurşunlanır, linç olur. Aynı yerin tanıdıkları olan ölenler de öldürenler de aynı acıyı yaşar.
İspanya'da Amerikan iç savaşında, Rus iç savaşında da Maraş’ta da Çorum'da da Malatya’da da bu acılar yaşandı.
Müslüman aklını kullanır. Yanmadan yanıcıyı, zehirlenmeden zehirliyi bilir, düşüp boğulmadan kuyunun derinliğini ölçer. Yaşananlardan ders çıkarır, aynı hataları yapmaz.