Ankara Barosu Mülteci Hakları Merkezi Başkanı Ebru Beşe, son günlerde çok sayıda mültecinin gözaltına alınıp geri gönderme merkezine yollandığını duyurdu ve ‘Müvekkillerimize ulaşamıyoruz’ dedi.
Türkiye’de geçici sığınmacılar T.C. Vatandaşlarından çok daha fazla haklara sahip olduğu halde Baroların ‘Mülteci Hakları Merkezi Başkanlığı’ var, ama vatandaş hakları merkezi yok. Vatandaşın lehine olanlar da kağıt üstünde; göstermelik.
Beşe’nin sözünü ettiği kişiler mülteci değil; geçici sığınmacıdır. İsmi üzerinde; kalma süreleri sınırlı olup, kalmalarını gerektiren neden veya nedenler ortadan kalkınca gitmeleri gerekir. Bayramlarda gidebildiklerine göre kalmalarını gerektiren neden; can güvenliği tehlikesi ortadan kalkmıştır.
Görmek için parmağa değil; parmağın gösterdiği yere bakmak gerekir. Göz olanı; akıl olacağı görür. Şimdi de özellikle Hatay, Kilis gibi illerde Arapların nüfusu artırılıp, ‘buralarda çoğunluk Arap’ tır’ denilerek, Türk illerinin anavatandan koparılması planlanıyor.
Batı Trakya, Balkanlar Ege adaları oralardaki Türklere baskı yapılarak, göç ettirildikten sonra ‘Buralarda Türk yok’ denilerek Birleşmiş Milletler (BM) kararları ve antlaşmalarla elimizden alındı. Dün ‘Türk yoktur’ diyenler yarın ‘Arap çoktur’ diyecektir.
Beşe, Afganları da savunuyor. Afganların Türkiye gelmeleri söz konusu olamaz. Çünkü önce İran’a geliyorlar. İran’da can güvenlikleri tehlikede olmadığı için İran’da kalmak zorundadırlar. İran insan ticaretinden; göçmen kaçakçılığından para kazandığı için, sığınmacıları, Afgan sınırından alıyor, Türkiye sınırına taşıyor. Kendi ülkesinde tutmuyor.
Afganlara sahip çıkmak mülteci veya geçici sığınmacılara sahip çıkmak değil; insan kaçakçılığına sahip çıkmak, insan ticaretini teşvik etmektir. Bu da Baro’nun görevi olmadığı gibi suçtur. Herkes hakkını da haddini de bilmek zorundadır.
Hukuki destek bulamadığı için vatandaşlar mağdur olurken, birçok yerde belediyeler İdare Mahkemesi kararlarına uymazken ortalıkta görünmeyen Barolar, tamamen yasal olan geçici sığınmacıların geri gönderilmesine karşı çıkıyor, Türkiye’yi haksız ve yersiz şekilde suçluyor.
Sorunların çözümünde rol laması gereken Barı, sorunların çözümüne engel oluyor, büyüyüp, gelişerek, dal, budak salmasında, uluslar arası boyut kazanmasında rol oynuyor.
Cumhuriyet yönetimi; yasama, yürütme, yargı gibi üç ayrı bağımsız, bağımsız erkten oluşurken, yargı da iddia, savunma ve hüküm olmak üzere üç temel güçten oluşur.
Savunmanın, yargının asıl unsuru, Baroların anayasal kuruluş olduğu, AKP’nin hayır oyuna rağmen, CHP ve MHP oylarıyla 2016’da anayasaya girdi. ‘82 Anayasası’nda kamu yararına faaliyet gösteren kuruluş olarak geçiyordu.
Türkiye Barolar Birliği (TBB), kağıt üstünde anayasal kuruluş, savunmanın asli unsuru, gerçekte vatan ve millet aleyhine faaliyet gösteren şer güçlerin, Türkiye aleyhine faaliyetlerin koruyucu gücü gibi hareket ediyor.
Bağımsız ve adil yargılama adına; avukat tutamayacak ve devletten avukat talep edenler için, ücreti devletten karşılanan avukatların görevlendirilmesi dışında; vatandaşın mağdur olduğu olaylarda hukuki destek sağlamazken devlete karşı suç işleyen vatan ve millet düşmanlarına hamilik yapıyor.
Sığınmacıların Türkiye’de kalması ‘Sessiz istiladır’ kendi evine almayıp, vatanına alanlar ya cahil ya haindir. İstilaya göz yumanlar yarın sığınmacıları evine almak zorunda kalacaktır.