Siyasi iktidarlar, Eski Cumhurbaşkanı ve Başbakan Turgut Özal’ın, ‘Biz seçimden önce zam yapacak kadar enayi değiliz’ dediği gibi, halkın öfkesine sebep olacak uygulamaları seçim sonrasına bırakıyor. Sanki seçim sonrası yapılan zamları kendileri ödemiyormuş gibi, bu zamların hesabını bir sonraki seçimde sormuyorlar, tıpış tıpış ödüyorlar. Çünkü toplumsal hafıza her 20 günde yenileniyor, bir nevi resetleniyor, kuruluş ayarlarına dönüyor. Yeni yüklemelere göre çalışıyor.
Hükümet; ‘Biz Apo’yu seçim öncesi serbest bırakacak kadar enayi değiliz’ derken, PKK da ‘Biz seçim öncesi silah bırakacak kadar enayi değiliz’ diyor.Satranç ifadesiyle istenilen taş açmazda, yani ‘Şah ve mat’ durumu söz konusu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki seçimleri değerlendirirken ‘silahı bırak da o oyları al bakalım’ diyerek BDP veya bağımsız adayların silah zoruyla oy aldığına vurgu yapıyordu. Şimdi PKK/HDP bindiği dalı keser mi, seçimdeki oy alma sebebini oluşturan silahlı gücünü bırakır mı? Enayi değil; bırakmaz. Devlet de silaha karşı silah değil; siyaset yolunu seçmiş, verilmeyen silahı alamaz. Hükümet de Apo’yu salamaz. İş kime düştü? Tek bir enayi kaldı o da millet. Millet ne mi yapacak? Silah bırakmayan Pkk’nın silah bıraktığına inanacak. PKK’lı teröristlerin kendi videolarında gösterdikleri geçiş törenlerinden görüntüler alınarak veya göstermelik yenileri çekilerek, sınırdan geçiş diye gösterilecek
Çekiliş destanları
Bu da hükümetin muazzam başarısı, ‘Açılım, saçılım, analar ağlamasın’ v.s.gibi projelerin sonucu olmuş olacak. Mesele neymiş? Süleyman Şah’tan sonra ikinci çekiliş PKK’dan. MP çekilişi millete çıkmasa da bu çekilişlerden millet payını alacak. Nasıl mı?
Çok tarafın enayi olmasına gerek yokmuş. Bir tarafın enayi olması yetiyormuş. O taraf da hep millet olmuş. ‘Süleyman Şah Çekilişi’nden kahramanlık destanı çıkaranlar, PKK çekilişinden, okuyan olursa ciltler dolusu kitap yazar, izleyen olursa yıllarca süren dizi çeker. Vekilin de, asilin de önündeki mesele budur. ‘Keser döner, sap döner’; haziranda hesap döner mi? Kendiliğinden hiçbir şey dönmez; döndürülürse döner. Sular yükselince balıklar karıncaları, çekilince de karıncalar balıkları yediği ve buna suyun karar verdiği gibi; neyin yazılıp, neyin okunacağına, neyin çekilip, neyin oynatılacağına alanlara sürülen aktivistler ve medya karar verecek. Algı, olgunun önüne geçerse, olgunun, olgu algının önüne geçerse algının anlamı kalmaz. Oylar bu alana sıkışacak...İkna eden seçmenin oyunu alacak. Yapılacak çok iş var.
Ak Parti de işsizlikten yakınıyor
Ak Parti milletvekili aday adayları da Samsun’daki işsizliğe vurgu yaparak, işsizliğin kader olmadığını, kader olmaktan çıkarılacağını vaat etmesi, işsizliğin boyutunu gösteriyor. TUİK verileri ve işsizlerin yakarışlarının yanında, Ak Parti aday adaylarının da, Ak Parti iktidarının 13. yılında işsizlik sorunun kronikleştiğini, kadere dönüştüğünü seçim kampanyalarında kullanması yaranın ne kadar derin olduğunun göstergesidir. İşsizlik yüzünden genç, eğitimli, üretken insanlar aileleriyle birlikte şehri terk ederken, yerlerine çevre illerden emekliler geliyor. Bu nedenle bunca yüksek binalara rağmen Samsun’un nüfusu artmıyor. Konut satışlarıyla ilgili istatistikler yanıltıyor.
Satılan konutların ne kadarının zorunlu satış olduğu gösterilmiyor. Şu kadar konut satıldı deniyor. Bir kısmı ev sahibi olurken, bir kısmı da babadan kalma evi satıyor ve evinden oluyor.
Çevre illerin mudileri, bankada parasının olduğunun bilinmesini istemediği için, paralarını Samsun Bankalarına yatırsa da, bankalardaki paradan daha çok Samsunlunun borcu. Borç Samsunlunun, bankadaki tasarruflar başka illerin vatandaşlarının olduğu halde.
Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) verilerine göre; Samsunlunun bankada parası yok, ama Samsun, bankadan en çok kredi çeken illerin başında yer alıyor. Tam bir borç batağında. Borç yüzünden insanlar intihar ediyor. İşsizlik, her seçimin olduğu gibi; 2015 Haziran seçimlerinin de terör gibi; en önemli gündem maddesi olacak.