Türk Tabipler Birliği (TTB) Kurtuluş Savaşı sırasındaki zararlı cemiyetler arasında yerini aldı. TTB’nin kapatılma çağrısı, Corana ile ilgili açıklamalarından değil; bir kısmına aşağıda yer verdiğim olaylardan dolayı yapılmalıydı ve de şimdiye kadar kapatılmalıydı.
TTB Başkanı Şebnem Koru Fincancı ‘Daha önce de incelemiştim. Belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik gazlardan, kimyasal gazlardan, zehirli gazlardan biri kullanılmış durumda.’ diyerek daha önce PKK’nın ‘TSK sivilleri öldürüyor, kimyasal silah kullanıyor’ iddialarını doğrulamış oldu.
Bu ifadeler bir düşünce açıklaması değil; Türk Devletini ve Askerini asılsız bir şekilde suçlayıcı belge oluşturmak, tarihe not düşmektir. Ermeni tehciri sırasında muhaliflerin aynı şekildeki ifadelerinden dolayı yöneticiler yargılandı ve bugünkü Ermeni Diasporasına dayanak oluşturdu.
Çoğunluğun kabul etmediği görüşler az sayıda hekim taraafından; 496 delegeden sedece 38'inin kararıyla karar alınarak hayata geçiriliyor. Sadece Fincancı değil; önceki TTB yöneticileri de Türk Devletini suçlayan, terör örgütü PKK’yı destekleyen açıklamalarda bulunarak kapatılmayı hak ediyordu, kapatılması gerektiğini yazmıştım, geç bile kalındı.
TTB Hipokrat’ın kemiklerini sızlattı (MEHMET AKSOY 05.11. 2014)
Türk Tabipler Birliği (TTB) Genel Kurulu, hekimin ‘din, milliyet, ırk, siyasi eğilim ya da toplumsal sınıf ayrımlarının göreviyle hastası arasına girmesine izin vermeyeceğine, insan hayatına kesinlikle saygı göstereceğine’ dair yeminini ayaklar altına aldı, Hipokrat’ın kemiklerini sızlattı.
1 Kasım 2014 günü Türk Tabipleri Birliği’nin, ‘Türkiye Tıp Ortamı, Sağlık Politikaları, Özlük Hakları, Doktorların Sorunları’ gündemli 65. Olağanüstü Genel Kurulu’nda 38 delegenin oyuyla ‘1 Kasım Kobani Günü’ kararı çıktı. Aynı karar Türkiye’yi kan denizine çeviren terör örgütü PKK ve türevleri tarafından alınmıştı.
‘TIP FAKÜLTELERİ DEĞİL; TTB KAPATILSIN’ (MEHMET AKSOY 20.09.2020)
Doktorların değil; Korona tartışmalarıyla gündeme gelen TTB’nin sicili bozuk. 5 Kasım 2014 Çarşamba ve 27 Ocak 2018 Cumartesi günü 4 yıl arayla TTB’yi köşeme iki kez konuk ettim. TTB nin Kobani çağrısının ve benim yazımın üzerinden bir yıl geçmeden, Diyarbakır/Kulp- Lice Karayolunda yol denetimi yapan PKK’lılar 29 yaşındaki Dr Abdullah Biroğlu’nu katletti. TTB, hekimi şehit eden PKK’yı kınamadı,her fırsatta ve TSK’yı TC Devleti’ni suçladı.
TTB, ABD ve koalisyon güçleri şehirleri, kreşleri, hastaneleri bombalarken, taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmazken de hiçbir kınama yapmadı, çünkü ele geçirilen yerler PKK’ya teslim ediliyordu. TTB’nin insan değil; beka da değil; PKK derdi var. TBB ve benzeri kuruluşların oluşturduğu kamuoyu baskısıyla Türk askeri zorla Kobani’ye sokuldu. Barzani, Türk askeri olmasa, Peşmerge Suriye'ye giremezdi ' dedi. Kobani (Rojova) şimdi Türkiye’nin sırtına saplanmış bıçak gibi PKK’nın sınırımızdaki üssü oldu.
AFRİN OPERASYONUNA KARŞI ÇIKMAK
Türkiye’nin terörle mücadelesine TTB’nin ‘Savaşa hayır’ demesi ‘Sınırlarımız PKK denetimine girsin, istediği zaman vatandaşlarımızı öldürebilsin, terörle mücadele edilmesin’ demektir. Görevi insanı yaşatmak olan doktorların meslek birliği silahlı propagandayı savunuyor.
TTB’’nin savunduğu ‘’barış” sürecinde silah kullanma yetkisi olmayan veya silahsız askerlerin şehadeti birbirini izledi. Korucular ağaçlara asıldı, kışlalardan bayraklar indirildi, şehirler arası yollarda da barikatlar kuruldu, tüneller kazıldı, şehirlerin kontrolü PKK’nın eline geçti. Askerler babalarıyla konuşunken, eşleriyle alışveriş yaparken katledildi.
Şehitlerin telefonları çaldı; birçoğunun telefonunda ‘Annem arıyor’ yazıyordu. Komutanlar telefonları açamadı. Babasıyla görüşen askerin kafasına sıktılar, telefon kesildi. Baba kışlayı aradı, oğlunun çarşıda olduğu söylendi, Baba ‘eyvah’ dedi, kalp krizi geçirdi. Aileye iki kara haber birden verildi. TTB, asker, polis, sivil katliamlarını kınamadığı gibi; kendi üyelerinin katlini PKK’yı kınayamadı.