Varlığı yeterince hissedilmese de yokluğu; doldurulamayacak, müthiş bir boşluk yaratacak NATO üyesi Türkiye’nin önemi dünyanın birçok yerinde yaşanan krizler nedeniyle her gün biraz daha artarken, Cumhurbaşkanı/Ak Parti Gen Bşk Erdoğan ABD Bşk Joe Biden’la İspanya’da NATO toplantısında görüştü.
Erdoğan‘Ne verdi ne aldı?’ yerine ‘Türkiye ne verdi ne aldı?’ sorusunu yöneltiyor ve cevap arıyoruz. İkisi aynı şey değil; Erdoğan için anlık kazanç veya kazanç algısı yeterli veya hayati önem taşırken millet veya devlet için olgu önemlidir.
Batılı stratejist ve Türkiye uzmanı analistlere göre bütün aşklar tatlı başlamaz, bazıları kavgayla başlar; Erdoğan, şantajına boyun eğen Biden’dan istediği askeri desteği ve doları aldı. Erdoğan İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliğine karşı çıkarak şantaj mı yaptı, ne istedi ne aldı? Erdoğan şantaj yapmadı, Türkiye’nin haklı ve hukuki isteklerini yüksek sesle seslendirdi.
İsveç seçimlerinde 350 kişilik meclisin 175’ini alan Sosyal Demokrat Parti, hükümeti kuracak çoğunluğu elde edemeyince, PKK’nın İran kolu PEJAK mensubu, İsveç’te bağımsız milletvekili seçilen Aminah Kakabaveh’in desteğine karşılık Türkiye’ye silah ambargosu uygulanmasını, PKK ve türevlerinin desteklenmesini kabul etti ve bağımsız milletvekilinin desteğiyle hükümeti kurdu. İsveç’teki PKK gösterileri provokasyon değil; destekleyen vekille yapılan antlaşmanın sonucudur.
İsveç PKK sorumlusu, İsveç Başbakanı Magdalena Andersson’un PKK’ya destek sözünün videsunu yayıldaı, PYD/YPG gibi örgütlerin de PKK olduğunu söyledi. Uzun sözün kısası PKK açıktan olmasa da uzantısı örgütlere doğrudan yardım edildiği açık ve seçik gerçektir. Böyle devletlerin NATO’ya üyeliğine NATO üyesi Türkiye’nin karşı çıkması şantaj değil vazgeçilyemez, ertelenemez bir haktır.
Erdoğan, NATO ülkelerinin ve özellikle de üye olmak isteyen İsveç ve Finlandiya’nın FTÖ, PKK ve türevlerinin, tüm uzantılarının terör örgütü olarak kabul edilmelerini, bunlara yapılan yardımların derhal kesilmesini, Türkiye tarafından hakkında yakalama kararı bulunanların Türkiye’ye teslim edilmesini, Türkiye’ye uygulanan ambargoların kaldırılmasını, F16’ların gönderilmesini, eski uçakların modernizasyonun sağlanmasını istedi.
Biden, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından terör örgütü olarak kabul edilen PKK/PYD/YPG’ye desteğin kesilmesini, FTÖ’nün terör örgütü olarak kabl edilmesini onayladı. Ambargo’nun kaldırılmasıyla ilgili yuvarlak ifade kullanarak ‘F16 satılabileceğini’ söylese de ABD ve Batı, PKK, PYD,YPG hatta RPG’ye değil sivil demokratik kitle örgüt olarak gördükleri SGD’ye yardım ettiklerini ileri sürüyor. Türkiye hedefi genişlettikçe, ABD’nin talimatı üzerine terör örgütü de isim değiştiriyor.
Kaldı ki Irak ve Suriye’de PKK ile işbirliği yapan en üst düzeydeki Amerikan General Alman TV kanalında, ‘NATO üyesi Türkiye’ye karşı terör örgütüyle nasıl işbirliği yapıyorsunuz?’ sorusuna ‘Cephede ittifakları antlaşmalar değil; şartlar belirler’ diyerek, bırakın verilen sözleri, imzalanan uluslararası antlaşmalara da uyulmayacağını yaşayarak ve de yaşatarak gösterdi. Biden’ın açıklamasından; ‘Suriye’de PKK uzantısı terör örgütlerine artık yardım edilmeyecek’ anlamı çıkarmak sadece iyimserlik değil aynı zamanda saflıktır.
Sonuç olarak Türkiye’nin, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğinin onaylanmasına karşılık talepleri Erdoğan’nın şantajı değil; milletin haklı ve makul istekleridir. Terör örgütlerine desteğin kesilmesi sağlanmadan, parası verilen F35’ler alınmadan, Türkiye yeniden F35 projesine dahil edilmeden, birkaç F16 satın alınarak, terör örgütlerine desteğin özde değil sözde kesilmesiyle Türkiye taleplerinden vazgeçerse bu durum Batı basının şantaj iddialarını doğrular, Türkiye’nin inandırıcılığını ve güvenini sarsar. Böyle bir devlet düşmana korku dosta güven veremez.