Kaçanlar, hatalar, kayıplar, kavgalar, iç ve dış sorunlar...
İki ileri bir geri mehter takımı gibi bizimkiler, ilk devrenin ikinci bölümünde göreve gelen Teknik Direktör Fuat Çapa'nın dokunuşları, Genel Kaptan Cenk İşler'in motivasyonu, seri galibiyetler ve puanlar, sona doğru çöküş, ikinci devreye iyi başlangıç ve son 2 hafta...
Her dönemi ayrı bir hikaye barındırıyor içinde...
"Tamam olur bu iş" derken, bir bakıyorsun "başka hedeflere" yöneliyorsun...
Aslında hedef sezon başından beri hep belliydi ikinci devre transferleriyle iyice şekillendi "Play-Off" ancak biz "Atatürk'lü Arma'nın ağırlığı, ekonomik güç, liderlik vasfı, tribünlerin sesi" gibi artıları da göz önüne aldığımızda "1-2'den şampiyonluk havasına girdik..."
Sezon başında kaybettiğimiz her puanda "yolunda gitmeyenleri söyledikçe Samsunspor'un başarısızlığını isteyenlerden olduk" sonra sonuçta değişimler yaşandı.
Söylediğimiz çok şey önceleri yalanlanırken, sonra "keşke yaşanmasaydı" dendi defalarca,
Umudumuz hep yeşerdi, filizlendi...
Öyle de olması gerekir zaten ama bazı gerçekleri de görmemezlikten geliyoruz...
Bugün tansiyonu yükselttik...
Tatsız tuzsuz günler...
Çok mu çok gerginiz...
Tahammülsüzleştik...
Peki Bursa maçı...
Fofana olmasa? Başka alternatif oyunumuz yok.
Hasan Kılıç ve kaçırdıkları. "Bu kadar kaçmaz, geçen sene çift hanelere ulaşmış Hasan'a da, şampiyonluk hedefleyen takıma da tezat görüntü...
Pozisyona girmek güzel ama skor üretmekteki başarı oranı? Çok çok iyi sorgulanmalı, üzerinde çalışılmalı...
Savicevic? Bir türlü kendine gelemedi, bir var bir yok, bilmece gibi...
Tomane attı ama aklı nerede? Sevinirken bile somurtkan. Kalitesinden şüphe yok ancak aklında başka sorunlar var gibi... Bana göre, "gol atamamaktan, saha içinde topla buluşamamaktan yana" kendini mental olarak yıpratıyor, bu hem oyununa hem de yüzüne yansıyor...
Başka sorunu var mıdır? Sanki saha içinde arkadaşlarıyla pas alışverişlerinde "isyankar" durumda...
Top kayıplarımız, çok çok dikkat çekmeye başladı ve özellikle birinci ve ikinci bölge arasındaki koordinasyonu kaybediyoruz. Kolay demorilize oluyoruz.
Tribünden yükselen ses, alkışlı protesto..
Son düdüğe 15 dakika varken, "serzenişler..."
Atışmalar, bazı tatsız olaylar...
Sosyal medya zaten almış başını gidiyor...
Herkeste bir cepheleşme, ağza alınmayacak hakaretler, tanıdık tanımadık vurabildiğine vur...
Transferler, oyun, futbol, açıklamalar, mesajlar...
Saygıya davet...
Sükunete davet...
Yüzyüze bakıyoruz, tansiyon yüksek, lütfen...
Bırakın eleştiriyi herkes dili döndüğünce "saygı" çerçevesinde yapsın ama "sözlü ve fiziki şiddeti" olmaz...