Kâmil mânâda olgun bir şahsiyette bulunması gereken önemli vasıfları sıralamak istedim bu yazımda. Belirli idealleri olan aydın bir kişiliğin kendine göre vasıflar taşıyacağı aşikârdır.
İdeal insan her şeyden önce Allah’ın yaratığı evrensel sistem ve düzeni fark edip o sistemde yerini alan ve aynı zamanda sisteme mutlak teslimiyetinin bilincinde olan evrensel kişiliktir. Her zaman için bu şuurlu teslimiyetin farkındalığını yaşamakta olandır. Bu yüzden ideal insan müşahede ehlidir. Yine bu noktada ideal insan, aynı zamanda müşahede alanını sürekli geniş tutan ve genişletendir.
İdeal insan, ahde vefa sahibidir. Her zaman verdiği sözün arkasındadır ve vefa hissini sürekli kendisinde barındırır. İnsanları hiçbir zaman sükûtu hayale uğratmaz. Çünkü hayal dünyasını sürekli genişletir ve insanlara ümit aşılar.
İdeal insan marifet sahibidir. Bilgisini artırarak irfaniyet kazanır. Nefsin marifet kespetmesiyle Marifetullaha ulaşır. Kendisinde bulunması gereken tüm güzel hasletleri kendi üzerinde toplamıştır. Bu yönüyle Camii’dir ve Cemil’dir.
İdeal insan sürekli gelişir ve yenilenir. Bu gelişme ve yenilenme kâinat çapında oluşan değişim ve gelişimle paralel bir seyir takip eder. Yeniye her zaman açıktır ve bu yönüyle ilerici ve devrimcidir. Önyargı taşımaz. Bir meseleye yaklaşırken ihtimalleri her zaman dikkate alır.
İnsanlar marifet için yaratılmıştır. Hakikat, elması elde etmek, marifet ise elmasın değerini taktir edebilmektir. İnsanın iç alemine geçerek hakikatini müşahede edebilmesi, ancak kendi aslına dönüş yapabilmesine ve böylelikle kendi hakikatini bulup keşfedebilmesi noktasında Hakikat boyutuna şuur yönüyle sıçrama yapabilmesine bağlıdır.
İdeal insan İlahi ahlakla ahlaklanmıştır. Tahkik ehlidir. Her şeyin hikmetini ve gerçeğini araştırır. Bu yönüyle hikmet ehlidir, Hakim’dir.
İdeal insan ülkü ve ideal sahibidir. Güzele ve güzelliğe hayrandır. Sürekli daha iyiye ve güzele ulaşma gayretindedir. Bu gayreti de onu İlahi beyanla ahsenül hüsna olarak tabir olunan güzelliklerin en güzeli ve kaynağı olan mutlak güzelliğe vâsıl eder, iletir. Mutlak varlığın, tüm güzelliklerin ve her şeyin kaynağı olduğunun her an bilincindedir.
İdeal insan asrı saadeti bulunduğu anda yakalama ve yaşama gayreti içinde olan insandır. Bunun da ilim ve irfanla elde edilebileceğini bilmektedir. Mahiyet itibariyle her şey ilme bağlıdır. Kainatın insan, insanın ise Allah için yaratıldığını idrak etmiş, yaşamını bu esasa göre düzenlemiştir.
İdeal insan gücünü inancından alır. Sınırsız bir güce bağlı olmanın hazzını yaşar. Nefsini tüm kötü hasletlerden arındırma gayretindedir. Bu yönüyle de Mücahede ehlidir. Mücahede, Müşahedenin oluşumunda ön şarttır ve aynı zamanda Müşahedenin temelidir. Nihayetinde kendisi için hazırlanmış olan nimet ve irfan cennetine ulaşabilecektir.
İdeal insan, yaratılan hiçbir varlık oluşumunu hiçbir nedenle yargılamaz ve hor görmez. Varlıkta olan hiçbir yaratılmışı hiçbir nedenle suçlamaz ve yadırgamaz. Ona göre her şey yerli yerinde ve anlamlıdır. Bu özelliği ile de hayatı anlamlandırmaktadır. İnsanlar arasında ayırım yapmaz. Hizipçi değildir ve olamaz. Vahdet ehli olduğu için her şeyi bilaistisna bir görür ve bir bilir. Sürekli cömertliği ve fedakârlığı yaşadığı ve veren el konumunda olduğu için hakikati pratikte yaşamaktadır. Ona göre hiçbir şey Hak’dan gayrı değildir. Gayrı yoktur.
İdeal insan huzurun ve barışın temsilcisidir. Fitne ve fesadın, anarşi ve terörün şiddetle karşısındadır. Çünkü ideal insan, düşüncenin güzelliği ile Allah’a yaklaşmakta olan bir cevherdir. İstisnasız her şeyi sevgisiyle kuşatır ve hayatını sevgiyle anlamlandırır.
İdeal insan Varlığı yoklukta müşahede eder. İdeal insanın zirve düzeyi İnsanı Kâmildir. Tam manada olgun insan olmuş ve olgunlaşmış bir kişilik sembolüdür. Gerçekte hazineye değil hazine sahibine aşık olandır. Kainatı kendinde cem etmiş adeta avucuna almıştır. İzafi benlik duygusundan arınmak suretiyle emaneti sahibine teslim etmiştir.
Kısacası, ideal insan modeli insanlığın en üst tabakasını oluşturur. İdeal bir toplum düzeninin oluşmasında vazgeçilmez bir değere ve öneme sahiptir. Bu model için bahsettiğimiz belirli vasıfların kazanılması, ideal bir toplumun oluşumunda olmazsa olmaz bir şarttır. Toplum Bilimi olan Sosyolojinin de arayışı kanaatimce, ideal insanlardan oluşan ideal bir toplum modelinin oluşumu noktasındadır.