Özellikle kamusal alanda devri sabık yaratma fikrine hiç sıcak bakmadım.
Ve fakat.
Bir felaketin oluşmasında hatalı birileri varsa, ders alınması ve bir daha aynı hataların tekrarlanmaması adına kusuru bulunan kişiler, hatalarının bedelini ödesin isterim.
Yaşadığımız bu son yangın felaketinde mesela o felaketin oluşmasında kimin ve hangi kurumun hatası varsa onun bulunması gerekir diye düşünüyorum.
Hatalı olanlar, bedelini ödesinler yani.
Ödesinler ki, önce kamu vicdanı bir rahatlasın.
Sonra; giden geri gelmiyor elbette ama felakette yitirdiğimiz vatandaşlarımızın yakınlarının da acıları da biraz olsun azalsın.
Hata, yapanın yanına kar kalmasın yani.
Görüyoruz ki, sorumluluğu bulunan kurumların yetkilileri bir birini suçluyor.
Kimse suçu üstüne almak istemiyor.
Oysa kamusal alanda yetkiler ve sorumluluklar bellidir.
Herkesin ve her kurumun bir görevi var oysa.
Müteahhit, demirden çimentodan çalar, 4-5 şiddetindeki hafif sayılabilecek bir depremde bile binalar yerle bir olur, yakınları enkaz altında kalanlar sorumlu arar ama ara ki bulasın.
Allah günah yazmasın ama ''Deprem Allah'tan geldi'' diyerek neredeyse Allah'ı suçlayacağız.
Deprem olur ''yüzyılın felaketi'' deriz.
Sel olur, ''yüzyılın yağış oluştu'' diye yine Yüce Yaratanı suçlarız.
10 Yıl kadar önce 13 kişiyi yitirdiğimiz sel felaketinde, yağmur suyunun denize ulaşmasını sağlayacak köprü ve menfezleri gereği gibi yapmayanlar varken, bu şehirde tek bir kişi suçlanmadı.
Tıpkı Kahramanmaraş merkezli depremler için söylendiği gibi, o kapıcı dairesinde sel suyunda boğulan Bedirhan’ın anacağı Yıldız Hanım’a, bir ömür boyu evlat acısıyla yaşamak gibi kötü bir mirası bırakarak, ‘’yüz yılın felaketi’’ olarak tanımladığımız sel felaketiyle ilgili açılmış davanın dosyasını da kapatmış olduk.
Kentlerimizde toprak bırakmadık, betonla kapladık her tarafı.
Bırakın kentlerimizi, köylerimizde bile suyu toprakta tutacak ağaç bırakmamışız.
Doğayı ellerimizle tahrip etmişiz ama suçu, utanmadan ve sıkılmadan Rahman'a yüklemişiz daima.
Bolu Kartalkaya'daki yangında mesela felaketin oluşmasında asli kusurlular belli olmasına rağmen, suçu kimse üstüne almıyor.
Dün bu köşede 'sitem sorunundan' söz ettik.
Kamusal alanda kimin ne görev yaptığı bellidir oysa.
Görev ve sorumlulukları belirleyen kanunlar yazmışız.
Yetmemiş, yönetmelikler çıkarmışız.
Kim ne görev yapacak ve ne kadar sorumlu olacak bellidir diye düşünürüm.
Ve fakat.
Sorumlu kurumların yetkilileri, kendi aralarında top çeviriyor, kusurunu başka kurumdaki yetkililerin üzerine yıkmaya çalışıyor.
İşin garibi, iktidardan yana veya iktidar karşıtı şeklinde iki cepheye ayrılmış Türk Basını da bu duruma çanak tutuyor.
Olacak iş değil ama oluyor maalesef.
Üstadım ; yazdıklarınıza tüm yüreğimle katlıyorum. Başarı olduğunda ise , başarıya sahip o kadar çok insan çıkar ki ortaya .. Başarının sahibi utanır başarısına sahiplenmeye . Hasbel kader Turizim bakanlığında beş yıl kadar bakan danışmanlığı yaptım . Burada kesşnlikle sorumluluk ve denetim , Turizim bakanlığındadır . Hiç bir yere sorumluluğu algı operasyonu ile kaydırmaya kimse çalışmasın . Kanın , yönetmelik ve genelgelerin açık hükmü budur … Bilginize .