İranlı kadınlara destek vermek amacıyla basın açıklaması yapmak isteyen Samsunlu kadınların eylemine, izinsiz olduğu gerekçesiyle polis müdahale etmiş ve bazı kadınlar gözaltına alınmıştı.
Ben de Anayasa'nın 34. maddesindeki ''Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.'' ifadesine dayanarak, polisin müdahalesini dün bu köşede yayınlanan ''Anayasaya rağmen'' başlıklı yazımızda eleştirmiştim.
Yazımı gazetenin yazı işlerine ilettikten sonra Samsun Valisi Zülkif Dağlı'nın ''Uyuşturucu tacirlerinin kökünü kurutacak, gençlerimizin zehirlemesine fırsat vermeyeceğiz'' notuyla paylaştığı twitter mesajında, zehir tacirlerine vurulan darbenin haberini görmüştüm.
Çarşı gurubunun ''Çarşı her şeye karşı'' sloganını çok tutmuş olsam da, sonuç itibariyle gazeteciyiz, haber vermekle yükümlüyüz yani.
Her ne kadar bu sütunlarda eleştirel yazılar okuyor olsanız da, dün bu köşede bir uygulamasını eleştirdiğim polis teşkilatının, iyi yaptığı bir uygulamasını haber verirken, övmesini de bilirim yani.
İlk gençlik yıllarımın geçtiği Yenidoğan mahallesinde o zamanki adı SSK Hastanesi olan Gazi Devlet Hastanesinin bahçesinde mahalleden abiler, ağaç diplerinde sigara içer, duman tüttürürlerdi ama bir taraftan da kendilerini gizlemeye çalışırlardı.
Önceleri sigara içerken saklanma isteklerine bir anlam vermezdim ama sonraları dumanını tüttürdükleri şeyin esrar olduğunu anlamıştım.
Erken yaşlarda çalışma hayatına atıldığım için olsa gerek, kanunların yasak ettiği bir eylem ve davranışlardan uzak kalmayı başarabilmiştim.
Bir uğraş içinde olmak, beni kötülüklere bulaşmaktan korudu sanırım.
Ben ve yakın çevremdeki arkadaşlarım hiç heves etmesek de, uyuşturucu ve diğer yasaklı maddelerin kullanımı mahallemde olduğu gibi şehrimin tamamında eskiden de yaygındı, şimdi de yaygın maalesef.
Bu köşede de yazmıştım.
Beş altı yıl kadar önceydi.
Fuar alanındaki karakolun hemen arkasında ki park alanında yaşları 15-16 dolayında olduğunu tahmin ettiğim 3 gence, daha doğrusu üç çocuğa rastlamıştım.
Sanırım o çok bilinen sentetik uyuşturucundan kullanmış olmalılar ki, yanlarından geçerken almasızca gülümsüyorlardı.
Gözlerindeki ifade belirsizdi.
Boşluğa bakar gibiydiler, bana doğru bakıyorlardı ama beni gördüklerini sanmıyordum.
Yere de basmıyor gibiydiler.
Beyinleri uyuşmuştu sanki.
Ki;
Zaten o zehrin böyle etki ettiği biliniyor.
Kullananların beynini uyuşturuyor.
Uzmanlara göre, uyuşturucu maddeler beynin normal işleyişini bozarak beyni mekanikleştiriyor. Bazı maddeler beyin damarlarında tıkanmaya yol açıyor ve felce sebep oluyor. Ayrıca beyin içinde sesler duyma ve akıl hastalıklarının başlaması da uyuşturucu maddelerin beyin üzerinde yarattığı etkilerden bazıları olarak biliniyor.
Önce uyuşturuyor sonra da yavaş yavaş öldürüyor yani.
Yine beş yıl kadar önce gazeteden eveime doğru gelirken, Çiftlik mahallesindeki Şevketiye caddesinin, Gazi caddesi ile Çiftlik caddesi arasında kalan bölgede bir kadının feryadını işitmiştim.
Ambulansa bir genç alınıyordu ve kadın, ''Oğlum gitti'' diye ağlıyordu.
Uyuşturucu komasına girmişti o genç.
Muhtemelen o sentetik uyuşturuculardan birini kullanmış olmalıydı.
Genç adam, o an için ölümden kurtuldu mu bilmiyorum ama o an ölmediyse bile, uyuşturucu illetinden kurtulamadığı sürece yaşayan bir ölü olacak ve eninde sonunda yaşamı son bulacaktır.
Uyuşturucu ticareti yapanların ağa babaları ki, bunlara ''Uyuşturucu Baronu'' deniliyor.
Onlar hep gizlidir.
Maşa kullanırlar.
Ki:
Onlara da ''Torbacı'' deniliyor.
Torbacılar sokak aralarında kol geziyor.
Onlar aracılıyla zehirleniyor gençlerimiz.
Samsun Polisi, Adana Polisi ile birlikte eş zamanlı bir operasyonla Samsun'da 94 torbacı yakalanarak gözaltına alınmış.
Bu başarıları nedeniyle Başta Samsun Valisi Doç.Dr. Zülkif Dağlı olmak üzere Samsun polis teşkilatının bütün çalışanlarını kutlarım.
Umarım ve dilerim, ülkemde ve şehrimde uyuşturucunun kökü kazınır.
Umarım ve dilerim, gençlerimiz de uyuşturucu bataklığına sürüklenmekten kurtarılır.