Sinemanın sanat olduğunu, Güneş gazetesinde aynı dönemlerde çalıştığımız Burçak Evren'in hafta sonu ekindeki yazılarından okumuştum.
Benim için sadece boş vakitlerimi değerlendirme aracı olarak gördüğüm sinema sanatında bir filmin nasıl bir emekle vücuda getirildiğini ve buna dair zorluğunu da ancak Oğlum Doğuşcan Göker'in, Marmara Üniversitesinde tamamladığı eğitimi sırasında anlamıştım.
Oğlum bir akademisyen ve doktora tezi de İstanbul sinemalarının ülkemizde modernitenin gelişmesine yaptığı katkı üzerineydi.
Oğlumun doktora tezinin sunum bölümüne göz atarken, sinemanın modernite üzerine etkilerini de anlamaya çalışıyordum.
Oğlum, keşke Samsun sinemalarını yazsaydı diye de düşünmedim değil ama sinema Türkiye'ye İstanbul'dan yayıldı biliyorsunuz.
Ve fakat.
Baki Sarısakal'dan, Cumhuriyet öncesi, İstanbul ve Selanik'le birlikte Osmanlı topraklarında sinema salonu bulunan üç şehirden birinin Samsun olduğunu da öğrendiğimde de çok şaşırmıştım.
Hem de bin seyirci kapasiteli
Kim, nasıl bir kötülük yaptı ki, AVM'lerdekilerden başka tek bir sinema salonu kalmadı benim şehrimde.
Konak sineması, sinema salonlarının en janti olanıydı.
En sükselisiydi yani.
Ki;
İstanbul'da gösterine giren en kaliteli filmleri ilkin Konak'ta gösterilirdi.
Ama benim sinema salonlarıyla tanışmam sanırım ilkin Kent sinemasında olmuştu.
İlk izlediğim film, Fatma Girik'in başrolünü Tugay Toksöz'le payaştığı Ezo Gelin filmiydi galiba.
Oğlum, aralarında Burçak Evren'in de bulunduğu sinemacılarla birlikte Fatma Girik'in hayatını anlatan kitabın yazarları arasındaydı.
Oğlumu, 35 yıl önce Güneş'te aynı dönemde çalışırken yazılarını da hayranlıkla okuduğum Burçak Evenle bir kitabın ortak yazarları arasında görmenin gururunu burada paylaştığım için kusuruma da bakmamanızı dilerim.
Kent Sinemasının salonu çok küçüktü.
Konak gibi onunda yazlık sineması yoktu sanırım.
Ama Yıldız, Zafer ve Büyük Sinema'nın yazlıkları vardı.
Ilıca Çeşmesine yakın bir yerlerdeki Çiçek Sineması da yazlıktı.
Yazlık sinemalar ne eğlenceli yerlerdi.
Seans, akşam 8 gibi başlar gece yarsına yakın sona ererdi.
Yaşı 60'ın üzerinde olanlar, fuar alanındaki kimi pavyonların yanında film gösterileri yapıldığını hatırlayacaklardır.
Samsun halkı buralarda bedava film seyrederdi.
Dolup taşardı o film gösterilen pavyonlar.
''Pavyon'' dediysek, gece kulübü gibi falan anlaşılmasın. Fuarda ürün sergilenen yerlere de ''Pavyon'' adı verilirdi zira.
Bu arada İlkadım Belediyesi unutulan bu eğlence biçimini uygulamaya koymuş.
Bulvar AVM'nin avlusunda başlatılan ''Açık Hava Sinema Günleri'' adı altındaki etkinliği görünce 45 yıl önceki fuar anılarım depreşti.
Rahmetli Anacığım açık havada film seyretmeyi çok severdi.
Ki;
Kim sevmez böyle bir şeyi.
Sanırım bizim kuşakta hemen hemen herkesin böyle bir anısı vardır.
Gidip izleme şansı bulamadım ama İlkadım Belediyesinin o etkinliğini görünce ne kadar sevindim bilemezsiniz.
Çöpümüzü zaten alıyor belediye.
Sokaklarımızı da süpürülüyor.
Bir belediyenin görev tanımı içinde zaten bunlar var.
''Sosyal belediyecilik'' denilen olgudan anladığımız şey, sadece ihtiyaç sahiplerine gıda paketi dağıtmakla da sınırlı değildir sanırım.
İlkadım belediyesinin sinema günleri de sosyal belediyecilik anlayışının bir gereğidir bence.
Etkinlik devam ediyorsa bugün veya yarın bende karımla birlikte bir filmi izlemek isterim.
Hep eleştirecek değiliz ya.
İyi işleri de övelim ara sıra.
Bu şehirde iyi şeylere sık rastlanmıyor zira.