Üç gün önce, yani 29 Ekim Cumartesi günü, Atatürk'ün 10. Yıl Nutkunda ''En büyük bayram, bu bayram'' dediği Cumhuriyet bayramımızın 99. yıl dönümünü kutladık.
Samsun'da biraz coşkudan uzak olsa da, Türkiye'nin birçok şehrindeki bayram kutlamalarında coşkuya tanık olduk.
Yüzüncü yıla bir adım kala kutlanan '99. Yıl' törenlerinin biri de Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Ankara Spor Salonunda geniş katılımla gerçekleşen ve ''Türkiye Yüzyılı Vizyon Belgesini'' açıkladığı toplantıydı.
Cumhurbaşkanı'nın ortaya koyduğu başta ''Darbe Anayasası'' olarak bilinen 1982 Anayasasından kurtularak, yeni anayasa hazırlama düşüncesini de içeren vizyon belgesinde söylediklerini ''20 yıldır iktidardasınız, neden daha önce yapmadınız'' düşüncesine sığınmadan önemsiyorum.
Elbette cumhuriyetimizin yeni yüzyılında, daha özgürlükçü bir anayasa özlemini ben de yaşıyorum ve bunun gerçekleşmesini diliyorum.
Ve fakat.
Özgürlüklerimin, başkalarının hak ve hürriyetlerini engelleyecek boyutta olmasını da istemem.
Din ve vicdan hürriyetinin yanı sıra, ülkemin bağımsızlığını da önemsiyorum ancak, yeni anayasa yaparken ülkemin kurucu ilkelerinden uzaklaşmasını da istemem.
Bunun için şu anki anayasamızın ''Değiştirilmez, değiştirilmesi teklif dahi edilmez'' ilkesinde dayalı olarak ilk dört maddenin korunmasını ve bu ilkelerden ödün verilmemesini isterim.
Türkiye Yüzyılı'nda ülkemde kimsenin düşüncelerini açılaması nedeniyle suçlanmasını, bunun sonucu olarak ceza evlerinde ömür tüketmelerini de istemem.
Düşünsenize, bize Kuvay-ı Milliye Destanı gibi dizleri yazmış Nazım Hükmet, ömrünün büyük bölümünü zindanlarda geçirmek zorunda kaldı.
''Başın öne eğilmesin, aldırma gönül'' şeklindeki dizeleri bize armağan bırakan Sabahattin Ali, zindan korkusun nedeniyle yurt dışına çıkmak isterken yolda katledildi.
Bu ülkenin solcu gençleri de, ülkücüleri cezaevi bahçelerinde kurulan darağaçlarında can verdiler.
Yazık değil mi?
Türkiye Yüzyılı'nda bir daha bu utançların yaşanmasını istemem.
Bütün bunların olması elbette din, vicdan ve fikir hürriyetinin anayasal teminat altına alınmasıyla mümkündür.
Anayasa, ''Biz anayasa yapıyoruz'' denilerek, sadece bir siyasi partinin anlayışından yola çıkılarak yazılamaz.
Anayasa toplumsal bir mutabakatla yazılabilir ancak.
Türkiye Yüzyılı'nda özgürlük talebimin yanı sıra, ülkemin güçlü bir ekonomik yapıya kavuşmasını da isterim.
Yeni yüzyılımızda hiç kimse ve de özellikle çocuklar yatağa aç yatmak zorunda kalmasın.
Her yurttaş, gıdasını eksiksiz şekilde temin edebilsin.
Ülkemin kaynakları doğru kullanılsın, yeni yüzyılımızda milli gelir yurttaşlar arasında hakça paylaşılsın,
Yeni yüzyılımızda yurttaşlarımız orta gelir tuzağından kurtulsun.
Ülkemde kişi başına milli gelir, 9 bin dolar gibi bir utançtan kurtularak, 45- 50 bin dolar seviyesine çıkarılsın.
Türkiye Yüzyılı'nda ülkemin bordrolu çalışanları, esnafı ve emeklileri, maaşlarından arttırarak birikim yapabilsin ve bu birikimleriyle ev ve araba alabilecek düzeye gelsin.
Türkiye Yüzyılı'nda eğitim kurumlarımız batılı benzerleriyle yarış edebilir duruma gelsin.
Gençlerimiz elbette yurtdışında da kolayca eğitim alsınlar ama gençlerimizim gözü dışarıda kalmasın.
Cumhuriyetimizin 99. yıl dönümü kutlu olsun.
Ülkemin yüzüncü yılında bu dileklerim de gerçekleşmesini isterken, Allah'tan bana bu dileklerimin gerçekleşmesini görebileceğim ömrü vermesini de dilerim.
Çok şey mi istedim.
Ne dersiniz…!