Doğal afetler her zaman vuku bulan hayatın gerçekleridir. Doğal afetleri durdurmak mümkün değildir. Ancak; zararlarını azaltmak, kontrol altına almak mümkün olabilir. Bunun içinde adımlarımızı doğal afetleri dikkate alarak atmamız gerekmektedir. Aksi halde; ya enkazın altında, ya selin-suyun, toprağın, çiğin altında kalmaktan kurtulamayız…
Tekkeköy- Samsun Eski Belediye Başkanından…
Eski Samsun-Tekkeköy Belediye Başkanı merhum Sıtkı Ünal YÜCEL, ilk belediye başkanlığı döneminde bir fırıncı yanına gelerek; “-Başkan benim ekmeklerin 5-10 gramlık eksiğine ses çıkarma, beni idare et” der. -Ben bunu nasıl yaparım? Ne bu dünyada ve nede öbür dünyada bunun hesabını ben nasıl veririm? Kesinlikle kabul edemem, diye cevap verir; Belediye Başkanı Sıtkı Ünal Yücel. Fırıncı, yaklaşan secimi işaret ederek; “–Sen benim işime yaramazsın, seçimde görüşürüz” diyerek, uzaklaşır…
Seçim zamanı gelir. Fırıncı kalabalık aile mensupları ve dostları ile karşı tarafı destekler ve karşı taraf seçimi kazanır. Seçimi kazanan yeni başkan,şehri geliştirecek projeleri bir kenara iter ve ihtimaldir ki; diyet borcunu öder. Ancak, şehir sakinleri dört yılın dolmasını dört gözle bekler olurlar. Sonuçta, dört yıl geçer, yeniden seçim olur. Sıtkı Ünal YÜCEL yeniden belediye başkanı seçilir. Ama şehrin ve Sıtkı Ünal YÜCEL’in en verimli dört yılı heba olur.
Kıssadan hisse…
Kıssadan hisse; depremlerde yıkılan tabut misali evleri, dere yataklarındaki binaları, jeolojik risk taşıyan zeminlerdeki konutları vb. hepsini biz yapmıyor muyuz? Biz derken; Ahmet – Mehmet, sen- ben- o, yani hepimiz… Belediyeleri de kendimize uydurmuşuz. Daha doğrusu belediyeler toplumun aynasıdır. Nasıl bir belediye isterseniz onu seçiyorsunuz… Sonrada başımıza bir iş geldiğinde; bas bas, bağırıp çağırıp, ona buna sataşıp suçlu arıyoruz. Değerli dostlar, suçlu bizleriz!.. Hepimiziz…
Hala dere yataklarına, heyelan bölgelerine, jeolojik sakınalı bölgelere binalar yapmaya devam ediyorsak; kaçak göçek binalar yapmaya devam ediyorsak; deprem hasarlı, depreme dayanıksız binalarda oturmaya devam ediyorsak sonucunu gayet aşikardır.
Daha çook depremlerde ölürüz…
Şayet vatandaş, sağlıklı sağlam meskenlerde oturmak ister ve de bunu bizzat talep ederse, olmaması mümkün değildir. Ben ev satın almak istediğimde ona göre davransam, ev yapmak istediğimde ona göre davransam; beni kim engelleyebilir? Uzun sözün kısası iş bizde bitiyor… Vatandaş isterse bu iş olur.
Hiç topu siyasilere atmayalım. Onları da bizler seçiyoruz. Nihayet, siyasilerde bizim aramızdan çıkıyor. Bizler nasılsak siyasilerde öyle oluyor. Çözümün başı samimiyetle ve ciddiyetle işe başlamaktan geçiyor. Aksi halde biz daha çoook depremlerde ölür, sellerde, heyelanlarda boğuluruz…