Abbasi Hükümdarı Harun Reşid, Harran’a bir üniversite kurdurdu. Üniversitede sürdürülen bilimsel çalışmalar din, gökbilim, tıp, matematik ve felsefe olmak üzere beş bölüme ayrılmıştı. Felsefede Platon, Aristoteles, Plotinos’un öğretileri okutuluyor ve antik uygarlıkların eserleri Arapçaya tercüme ediliyordu. Harran üniversitesinde Sabiiler, Hristiyan ve Müslümanlardan oluşan âlimler bir araya toplanmıştı. Emeviler ve Abbasiler, Eyyubiler döneminde Makedonya ( Kalde) Mısır, Yunan Roma Bizans kültürünün son mirasçılarına sığınak olarak Harran, bilim dünyasına çok önemli katkılar sağlamıştı.
“Harran özellikle tıp, astronomi ve matematik başta olmak üzere birçok alanda çevre okullardan oldukça ileri bir bilimsel kaliteye sahipti. Mesela İbni Nedim, 'Aletler ve Kullanımları Hakkında Bir Kelam' diye bir başlık altında usturlab hakkında bilgi verirken bunu ilk kullanan kişinin Batlamyus olduğunu, ancak bu tür astronomik aletlerin ilk kez Harran'da kullanıldığını, daha sonra çeşitlenerek diğer yerlere yayıldığını söyler. Bu aleti kullananlar arasında Ahmed b. İshak el-Harranî, Rabi b. Firas el-Harranî, Ali b. Kanuta el-Harranî gibi isimler vardı. Aynı devirlerde Kura b. Kanuta el-Harranî'nin bir dünya haritası yapmış olduğu da bilinmektedir."
Harran, ünlü Tıp ve Matematik bilgini Sâbit bin Kurrâ’; dünyadan aya olan uzaklığı ilk olarak doğru hesapladı, ünlü astronomi bilgini El-Battanî’; atomun mucidi oldu. Cabir bin Hayyan ve cebir ilminin mucidi oldu, ünlü din bilgini Şeyhü’l İslam İbn-i Teymiyye bu okulu bitirmişti. Hatta Farabi bile bu okulda yetişmişti. Bu okul trigonometri ve Astromi alanında da diğer pek çok buluşa imza atmıştı.
Harran şehri sadece Sabilerin ve Pagan Kültürünün izlerinde ürünler üretmemişti. Harranlı pek çok İslam âlimi hadis, fıkıh, tefsir, tarih gibi ilimler sahalarında değerli eserler yazdı. Harran bu alanda hizmet eden Yüzden fazla âlim ve ravi’ler yetiştirmişti. [18] Bununla da kalamayarak Urfa ve Harran pek çok Peygamberin ve evliyanın yaşadığı bir yer olarak anılmayı sürdürmüştü. Makedonya uygarlıklarından kalan dini merkez olma hüviyetini İslam uygarlığı süreçlerinde de devam ettirmeyi başarmıştı. Birçok Peygamberin babasının ailesinin veya yaşadığı yerin Harran ve Urfa olduğu rivayetleri her zaman devam etti. Nuh, İbrahim, Yakup, İshak, Lut , Şuayıp, ve Hz Musa gibi birçok başka Peygamberler ya Harranlı ya da Harranla ilişkili olan peygamberler olarak kabul edilir.
“Harran Okulu birçok kaynaktan beslendi. Kökleri Keldani ve Mecusiydi. Muhtemelen yok olmaktan kurtardıkları bazı eski Yunan elyazmaları bağırlarına basmışlardı. Ancak aynı zamanda Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam'dan etkilenmişlerdi. ”
Harran, dünyadaki üç büyük felsefe ekolünden “Harran Ekolü”nün merkezidir. Bu felsefeleri Mısır uygarlıklarındaki Thoth veya Tehuti adlı tanrıların, Yunan Uygarlığındaki Hermes’in ve Mısırlı âlim İmhotep’in yazdığı sanılan kitaplardaki öğretiler ile kitabi dinlerden alınan etkileşimlerden ortaya çıkan bir felsefeydi. Bu felsefenin odağında gözüken Hermes bir tanrı olarak değil “ bir tanrıdan ziyade ilahi sezgilerle esinlenmiş bir bilge “ gibi kabul edilmektedir. Bu felsefenin oluşmasında Harran’daki mütercimlerin, Yunan Felsefesi konulu Latince yazılmış eserlerden Arapçaya yaptıkları çeviriler, İskenderiye’den Harran’a getirilen Antik Mısır medeniyetine ait kitaplardaki bilgiler önemli rol oynamıştı
“MS.II.asırdan itibaren burada korunan bilimsel eserlerin Bağdat'a aktarımı, Sabit b. Kurra ve Yuhanna b. Haylan gibi önemli bilginlerin Bağdat'a göçmeleriyle veya Müslüman öğrencilerin bizzat Harran'a gelerek orada ders almaları yoluyla gerçekleşmiştir. Ancak bu süreçte en önemli olgu olarak karşımıza Yunanca'dan Süryanice aracılığı ile Arapçaya yapılan tercüme faaliyetleri çıkmaktadır.”
Antik Harran üniversitesi ve felsefesi batı felsefesinin yeniden yorumlanarak İslam medeniyetinin oluşmasında böyle bir katkı sağladı. .Bu bilgiler ve tercümeler İslam âlimlerinin batı felsefesini fark etmesini ve anlamasına yol açtı. Ayrıca batılı âlimler de İslam medeniyetini aynı şekilde fark edip analiz etti. “ Halen batı üniversitelerinde Tarihi Harran Üniversitesi’nde yetişmiş olan bilginlerin eserleri ders kitapları olarak okutulmakta ve adlarına kürsüler bulunmaktadır.”
Han El-Ba'rur
Harran'ın 27 km. güneydoğusundaki Göktaş Köyü'nde bulunan Han El-Ba'rur, Eyyubiler dönemine tarihlenmektedir. Tektek Dağları olarak anılan dağlık bölgede Harran-Bağdat yolu güzergâhında bulunan kervansaray; mescit, muhafız odası, ahırlar, hamam ve yazlık odalardan oluşmaktadır. Yapı, Anadolu Selçuklu kervansaraylarının tüm özelliklerini taşımaktadır. 43.30x44.80 metre ölçülerinde kareye yakın bir avluyu çevreleyen kervansarayın biri kuzeyde, diğeri de batıda olmak üzere iki kitabesi bulunmaktadır. Giriş kapısı üzerindeki kitabeden anlaşıldığına göre; kervansaray, İsa oğlu el-Hac Hüsameddin Ali Bey tarafından 1128-1129 tarihlerinde yaptırılmıştır. Hanın ismi olan "Ba'rur" kelimesi. Arapça'da "Keçi gübresi" anlamındadır.
Rivâyete göre, hanı yaptıran kişi, burayı kuru üzümle doldurmuş ve yoldan geçen veya kervansarayda konaklayan misafirlerine ikram edermiş. Geleceğe dönük olarak "Benden sonra gelenler burayı keçi gübresi ile dolduracaklardır." demiştir. Yapı, Moğol istilasından sonra harap hale gelmiş ve yerli halk tarafından uzun yıllar ahır olarak kullanılmıştır. Gerçektende keçi gübresi ile dolması düşündürücü ve bir o kadar da anlamlıdır.
Ziyaretimiz esnasında bu güzide eserin restore edilmekte olduğunu büyük bir memnuniyetle gördük.