Bir hafta sonu, yani iki günde Şanlıurfa’da gezip gördüğümüz yerlerle ilgili derlediğim aşağıdaki bilgileri paylaşmak istiyorum. Şanlıurfa insanının cana yakın duruşunu, ilgisini ve birbirinden lezzetli yemeklerin değerlendirilmesini gidecek ziyaretçilere bırakıyorum.
Peygamberler şehri olarak anılan Şanlıurfa, binlerce yıllık tarihi ile yalnızca yerli değil yabancı ziyaretçilerin de ilgi odağı olmaya devam ediyor. Ören yerleri, müzeler ve anıtsal yapılar açısından oldukça zengin bir mirasa ev sahipliği yapan şehir, gezilecek yerlerin birbirine yakın noktalarda olması nedeniyle de ulaşım avantajı sunuyor. Urfa’daki birçok müze ve tarihi mekan birbirine yürüme mesafesinde bulunuyor. Tarihin sıfır noktası olarak adlandırılan Göbeklitepe ile başlayalım.
Tarihin Sıfır Noktası, Göbeklitepe Nedir?
Göbeklitepe, tarihin bilinen en eski ve en büyük tapınağıdır. Dev sütunlardan ve üst üste dizilmiş ağır taşlardan oluşan Göbeklitepe, o dönemde el arabası vb. alet edevatın olmadığı için inşa süreci gizemlerini hala kuruyor. Tapınağı oluşturan taşların taşınabilmesi için muhtemelen çok sayıda insanın ve yük hayvanının gücünden yararlanıldığı düşünülüyor. Sütunların üzerinde bulunan hayvan figürü kabartmaları ise, kesinlikle zamanın ötesinde. Göbeklitepe, insanların avcı toplayıcı olarak yaşadığı dönemlerde bile sistematik olarak toplantılar yaptığını kanıtlayan ama ne amaçla kullanıldığı hala tam olarak kestirilemeyen antik bir yapı.
2018: Göbeklitepe UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde
2005 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı ilan edildi ve Nisan 2011’de de UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne girdi. Yaklaşık 7 sene boyunca aday listesinde yer alan ve tarihi yeniden şekillendiren Göbeklitepe, Temmuz 2018’de Bahreyn’de toplanan komitenin kararıyla UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girmeye hak kazandı.
Göbeklitepe Hangi Döneme Aittir?
Göbeklitepe, Neolitik Çağ’a ait bir tapınaktır.Tarih öncesi dönemlerden biri olan ve Cilâlıtaş Çağı olarak da bilinen Neolitik Çağ’dan günümüze kalan tarihi alanın yaşının 12.000 olduğu düşünülüyor. Bu da M.Ö. 10.000’lerden beri var olduğu düşünülen alanı; Malta’daki M.Ö. 3600’lerden kalma megalitik tapınaklardan, Stonehenge ve Mısır Piramitlerinden daha yaşlı kılıyor ve dünyanın bilinen en eski tapınağı yapıyor! Pek çok kaynakta yerleşim yeri olarak kabul görse de bilim insanları tarafından yapılan Göbeklitepe araştırmaları, bu noktanın avcı-toplayıcıların inanç sistemleri doğrultusunda oluşturdukları bir buluşma noktası, avlanma ve dönemin önemli bir ihtiyacı olan takas için inşa edilmiş bir nokta olduğunu gösteriyor.
2019 Göbeklitepe Yılı
2019, “Göbeklitepe Yılı” olarak ilan edildi. Bu da dünyanın ilk tapınağı yani inanç merkezinin ziyaretçi sayısında, önceki senelere kıyasla ciddi bir artış anlamına geliyor.
Göbeklitepe Hikayesi: Nasıl Keşfedildi?
Bu kadar büyük ve önemli bir tarihi alanın neden özellikle son yıllarda ses getirdiği merak edebilirsiniz. Bu sorunun cevabı aslında “Göbeklitepe nasıl bulundu, ne zaman bulundu?” sorularıyla ve Göbeklitepe kazıları başlangıç tarihiyle doğrudan bağlantılı. Dünyanın en önemli tapınma merkezlerinden biri olan Şanlıurfa Göbeklitepe Ören Yeri, 1963 yılında İstanbul ve Chicago üniversiteleri iş birliği ile bölgede yapılan “Güneydoğu Anadolu Araştırma Projesi” sırasında bulundu. Göbeklitepe’nin keşfi 1963 yılında olsa da kazı çalışmaları 1995 yılında başladı. Araştırmalar günümüzde hala devam ediyor.
Göbeklitepe Tarihi: Neden Önemli?
1995’te başlayan ve devam eden kazı çalışmaları sonucunda bölgede 6 tapınak bulundu ve bu yapıların biçimleri birbirleriyle benzerlik gösteriyor. Fakat bu tarihi sit alanı, şimdiye kadar gün yüzüne çıkandan çok daha fazlası… Çünkü yapılan jeomanyetik çalışmalar, bölgedeki tapınakların 20’ye ulaşabileceğini gösteriyor. Diğer bir deyişle Neolitik Dönem’de avcı-toplayıcıların yaşamları ile ilgili gizemli noktalar, Şanlıurfa’da netlik kazanabilir ve insanlık tarihiyle ilgili çok daha farklı bilgilerle tarih güncellenebilir. Peki, bu yapıların ortak özellikleri ne? İnsanları temsil ettiği düşünülen, dairesel bir biçimde dizilen ve sayıları 10 ila 12 arasında değişen T şeklindeki sütunlar, taş duvarlarla örülmüş. Bu yapının ortasında iki büyük dikili taş, karşılıklı olarak yerleştirilmiş. Tapınağı oluşturan taşların üzerine tasvir edilen hayvan, insan ve soyut varlıkların sembolleri ise kabartma ya da oyma teknikleri ile oluşturulmuş. Alanın ilk ve en büyük tapınak olmasına ek olarak sütunlar üzerinde yer verilen bu sembollerin, günümüze kadar bilinen ve Neolotik Çağ’dan kalan en eski resimler olması da Göbeklitepe hakkında bilmeniz gerekenler arasında yer alıyor.
Neolitik Çağ’da insan gruplarının oldukça küçük olması ise grupların ilk kez iş birliği yapma ihtimallerinin yüksek olduğunu gösteriyor. Ayrıca bu dönemde insanların eşit olduğu düşüncesi de arkeologlar tarafından kabul görmüş bir anlayıştı. Fakat Göbeklitepe Şanlıurfa, bu görüşü de değiştiriyor. Çünkü uzmanlara göre bu kadar karmaşık bir yapı, bazı alanlarda uzmanlaşmayı gerektiriyor. Diğer bir deyişle yapının hayata geçmesini sağlayan bazı insanlar uzman, bazı insanlarsa işçi olarak çalışmış olabilirler. Bu durum da tarihte ilk kez bir kamusal alanda eşitliğin olmamasını beraberinde getirmiş olabilir.