Karadeniz’in üç karası; kara lahana, kara yemiş ve kokulu kara üzüm… Her Karadenizlinin bağında, bahçesinde mutlaka bulunur. Bu yalnız Türkiye’de değil; Almanya’da, Amerika’da da böyledir. Dünyanın her hangi bir yerinde küçücük bir bahçe de dahi bu üç karayı görürseniz şaşırmayın orada bir Karadenizli yaşıyordur.
Kara lahana
Kara lahana her mevsim tüketilmekle birlikte; özellikle kışın üzerine kar yağdığında en lezzetli halini alır. Bir de Samsun Tekkeköy merkezli olarak yetişen azman kara lahana vardır ki; lezzetin zirvesidir. O en lezzetli olduğu kışın tüketilip zamanı geçiyor. Halbuki bir türlü bu lahanayı muhafaza edip 12 ay tüketilebilir hale getirebilsek; hem de yurt içinde ve yurt dışında da arzını yapabilsek çok güzel olur.
Kara yemiş
Kara yemiş; temmuz, ağustos aylarında olgunlaşıp taze taze tüketilmekte ve fazlası da maalesef zayi edilmektedir. Çok yüksek oranda demir mineraline sahip kara yemiş, aynı zamanda şeker hastalığı için de dengeleyici özelliğe sahiptir. Fazlasını mutlaka ekonomiye kazandırmak gerekmektedir. Pekmezi, marmelatı, reçeli yapılabilir ve hatta kurutularak yılın 12 ayında tüketilebilen harika bir içecek elde edilebilir.
Kokulu kara üzüm
Kokulu kara üzüm, Karadeniz köylerinde hemen hemen her evin yanı başında onu görürüz. Karadeniz iklimini çok sevdiği için kolay yetişir. Bol ürün verir. Olgunlaşma mevsimi ağustos –eylül aylarıdır. Taze olarak tüketilir. Rize merkezli olarak kokulu kara üzüm suyundan pepeçura (bir tür muhallebi tatlısı) yapılır. Yine üzüm kaynatılarak suyu çıkartılıyor ve kavanozlara konarak iki yıl bozulmadan muhafaza edilebiliyor. Yani 12 ay kokulu kara üzüm suyunu tüketebiliriz ve pepeçura yapabiliriz. Ancak bunu ticarileştirmek ve olabildiğince de yaygınlaştırmak gerekiyor.
Eskiden muhlamayı Trabzon- Rize dışında kimse bilmezdi. Şimdi birçok lüks restaurantın dahi menülerinde yer alıyor. Muhlamanın yanında menülere pepeçurayı ve içeçek olarak ta kokulu kara üzüm suyunu, kara yemiş kahvesini, kar altında kalmış kara lahana dolmasını ilave edebilmeliyiz…