Seyahatimiz devam ediyor. Kastamonu’dan Sinop’a geçiyoruz. Sinop, Türkiye’nin en mutlu insanlarının yaşadığı şehrimiz. Akşam konaklıyor ve sabah gezmeye başlıyoruz. Önce Sinop kalesini geziyor ve sonrada yarım adayı şöyle bir dolaşıyoruz. Burnumuza harika bir deniz kokusu geliyor. Yol kenarlarında, Akdeniz’de olduğu gibi,bolca kaktüsler ve kaktüs inçirlerini görüyoruz.
Fazla zaman kaybetmeden Hamsilos koyuna geçiyor; şöyle baştanbaşa bir adımlıyoruz. Deniz kıyısından ayrılıp Erfelek şelalelerinin yolunu tutuyoruz. Erfelek şelaleleri birbiri ardı sıra sıralanmış 28 adet şelaleden oluşuyor. Bitimde çok güzel bir de un değirmeni yapılmış. Şelalelerin sonlandığı gölde yüzen ördekler, kazlar ortama ayrı bir renk katıyor.
Sinop’tan Samsun’a doğru yollanıyoruz. Eskisi gibi değil çok güzel yollar yapılmış. Artık her yer rahatlıkla ulaşılır olmuş.Yakakent’ten Samsun’a giriyoruz. Alaçam, Bafra- Kızılırmak ve Çetinkaya köprüsü… Ünlü hiciv ustamız Neyzen TEVFİK’in memleketi Kolay ve Asarkale, kaya mezarlarını görmek istiyoruz.
Bafra Pidesi yemeden olmaz
“Bafra İlçesi'nin 30 km. güneybatısında, Kızılırmak Vadisi içerisinde ve Altınkaya Barajı yakınındadır.
Asarkale, Hellenistik Çağ'a ait olup savunma (korunma) amacıyla yapılmıştır. Ana kayaya oyularak yapılmış (3) adet mezarın da aynı döneme ait olduğu sanılmaktadır.Paflagonya Bölgesi içerisinde bulunan Asarkale, stratejik yönden önemli bir konuma sahip olup askeri amaçla (savunma) kullanılmıştır. İkisi kalenin yamaçlarında, biriside ırmağın (Kızılırmak) karşı yakasında olmak üzere 3 adet kaya mezarları bulunmaktadır.
Asarkale ve Paflagonya tipi bu üç kaya mezarı Hellenistik Döneme (M.Ö. III.yy) tarihlenmektedir.Irmak seviyesinden yaklaşık 300 m yükseklikte kaleye, girişi yol hizasında olan bir tünelle çıkılabilmektedir.Askeri amaçla yapılan bu tünel asfalt yol yapılmadan önce ırmağa açılıyordu.”
Bafra’ya gelmişken o ünlü Bafra pidesinden yemeden olmaz. Turan ustaya uğruyor ve afiyetle pidelerimizi yiyoruz. 19 Mayıs, Atakum, İlkadım ve benim ilçem Canik’teyiz. Samsun Üniversitesi merkez yerleşkesinin de bulunduğu Gürgenyatak (köyü) Mahallesine geliyoruz. Pala Seyir Kafesi’nde bir yorgunluk kahvesi içiyor ve bir taraftan Bafra, diğer taraftan Çarşamba; Samsun şehri üzerinden Karadeniz’in derinliklerine doğru bakıyoruz.
Prof.Dr.Mahmut AYDIN, Hasan TOGAR, İbrahim SANDIKÇI ve Seyfettin MUTLU
Samsun’a gelmişken kısa kısa ziyaretler de yapmak istiyoruz. Önce Samsun Üniversitesi rektörümüz sayın Prof.Dr. Mahmut AYDIN hocamızın çayını içiyoruz. Mahmut hocam, yine o her zamanki konukseverliği ile bizi karşılıyor ve Üniversite ile ilgili çok güzel projeler anlatıyor. İçimiz, gönlümüz açılıyor…
Yeğenimizin düğün merasimi için Tekkeköy-Kutlukent’e iniyoruz. Bir kafede dostlarla bir çay içelim diyoruz ki; içeriye halktan, mütevazi bir beyefendi giriyor, bütün masalarla selamlaşıyor ve tokalaşıyor. Bizim masamıza da gelince, ayaküstü birkaç kelam ediyoruz. Bu halk adamı, mütevazi beyefendi Tekkeköy Belediye başkanımız sayın Hasan TOGAR’ın bizzat kendisi idi.
Canik merkeze geçiyoruz ve acaba belediye başkanımız yerinde midir, bir çayını içebilir miyiz diye mesaj atıyoruz. Evet, on beş dakika sonra güler yüzü, hoş sohbeti ile Canik Belediye Başkanımız sayın İbrahim SANDIKÇI bizi karşılıyor.
Çıkıyoruz ve yeni inşa edilen Canik’teki Millet Bahçesi’ne uğruyoruz. Eskiden Teyyare meydanının olduğu daha sonra hidrelez şenliklerinin ve deve güreşlerinin yapıldığı yer çok güzel bir millet bahçesi olmuş. Emeği geçenlerden Allah (cc) razı olsun.
Samsun’da son ziyaretimizi TDMMB-Türk Dünya Mühendisler ve Mimarlar Birliği Samsun Şube Başkanımız sayın Seyfettin MUTLU’ya yapıyoruz. Samsun’un Türk Dünyası ile buluşması noktasında mühendislerin ve mimarların üstlenebileceği rolleri konuşuyor ve ayrılıyoruz.