Samsun’da ilk yerleşimler, tarih öncesi dönemlere kadar dayanmaktadır. Tespit edilebildiği kadarı ile Anadolu’daki en eski insan yerleşimlerinden birisi olan Tekkeköy mağara yerleşimleri; Samsun’un 14 km kadar doğusunda, Çarşamba Ovası kenarında, bulunmaktadır. Buradaki mağaralarda ve düz yerleşim yerlerinde yapılan kazılarda, Taş Devri-MÖ. 600.000-10.000 çağına ait eserler bulunmuştur.
Samsun-Bafra Ovası İkiztepe köyü bölgesinde yapılan kazılarda; günümüzden 4-5 bin yıl kadar öncesine ait beyin ameliyatlarının gerçekleştirildiğini gösteren kafatasları bulunmuştur. Ameliyatlı kafatasları ve bu kazılarda bulunun çok sayıdaki diğer eserler Samsun Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.
Proto (ilk) Türkler ve Samsun
Samsun’un tarih sahnesinde görülen ve bilinebilen en eski halkı Gaskalar’dır. Gaskalar’ın, proto Türkler (ilk Türkler) olduğu yönünde tarihçilerin büyük çoğunlukla ittifakı bulunmaktadır.
Hitit yazılı kaynaklarında da yer alan Gaskalar, son Tunç Çağı’nda (MÖ. 1600-1200) Mert Irmağı kenarında, bugünkü Dündartepe ve Öksürüktepe’de yerleşimler kurarak, yaşadıkları yapılan kazılardan anlaşılmaktadır.
Tarihin akışı içerisinde, zaman zaman el değiştiren bölge, MÖ 7. yy.’ilk çeyreğinde Frig devletini yıkan Kimmerler’in hakimiyetine geçmiştir. Kimmerler’in de proto Türkler olduğu hakkında güçlü kanıtlar bulunmaktadır.
Bugün, efsanevi kadın savaşcılar olarak bilinen Amazonlar’ın; Samsun-Terme merkezli olarak bölgede yaşayan proto Türkler olduğu kabul görmektedir.
MÖ. 331 yılında Samsun bölgesini ele geçiren Büyük İskender; o zamanki adıyla Amisos’u, bölge halkının özgürlüğüne düşkünlüğünü dikkate almış ve bağımsız şehir olarak ilan etmiştir.
Kutsal şehir Samsun
Zaman içerisinde Grekler, Cenevizliler bölgede; zengin kaynaklar gereği, koloniler kurarak ticaret yapmışlar, ancak hiçbir zaman bir halk çoğunluğu oluşturmamışlardır.
Yine tarih sırasına göre, Musevilik ve Hıristiyanlık dinleri misyonerleri bölgede yayılma çalışmaları yapmışlardır.
MS. 3.yy.’da Roma İmparatorluğu’nun resmi dini olarak Hıristiyanlık’ın kabul edilmesi ile birlikte de bölgede yaygın anlamda bir asimilasyon yaşanmıştır.
Bu asimilasyon sonucu, her ne kadar bölge halkı hükümranlığı altında bulunduğu Roma İmparatorluğu’na izafeten, Rum olarak anılsa da bölgede yaşıyagelen halkın menşei yukarıda belirtilmiştir.
Müslümanlık’ın doğuşundan sonra 634-635 yıllarında Bizans’a seferler başlamış ve yine bir sefer dönüşü 863 yılında Malatya emiri Ömer B. Abdullah, Amisos’u fethetmesiyle, bölge 30 yıl kadar Müslümanların egemenliğinde kalmıştır.
Amisos’tan Samsun’a
1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra Amisos, Anadolu’da kurulan Türk devletlerinden Danışmentliler’in bölgesinde yer almıştır.1086’da Danişmentliler, Amisos’u kuşatmışlarsa da ele geçirememişlerdir. Ancak, bölgeyi kontrol altına almışlardır.
Aynı zamanda bir ticaret üssü olarak; uzun süre Hıristiyan Samsun ve Müslüman Samsun yanyana yaşamaya devam etmiştir. 1413 yılında Çelebi Sultan Mehmet her iki Samsun’u Osmanlı topraklarına katmıştır.
“Samsun” adı, Türklerin buraya hakim olduğundan sonra, 12-13.yy’larda ortaya çıkmıştır. Bu ad, Anadolu menşeyli Palaskça’dan gelen Amisos adından kaynaklandığı bilinmektedir.
Samsun’u önemli kılan üç olay…
M.Ö. 3. Yüzyılda, Büyük İskender tarafından işgal edilen Samsun bölgesi; bölgede yaşayan halkın özgürlüğüne çok düşkün olduğu görülerek, diğer işgal edilen yerlerdeki gibi tahakküm altına alınmayıp serbest bırakılmıştır. Bu, o tarihe göre, ikinci bir örneği olmayan çok önemli bir olaydır.
İkinci önemli olay, fetihle birlikte İstanbul’a, Fatih Sultan Mehmed tarafından ilk yerleşimcilerin, Samsun ağırlıklı olarak getirilmesidir.
Üçüncü olay ise, hepimizin bildiği gibi; Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak üzere Samsun’a çıkmasıdır.
Bu üç olay bir tesadüf olamaz. Bu olaylar; Samsunlu’nun özgürlüğüne olan düşkünlüğünün ve Samsun’a, Samsunlu’ya duyulan güvenin bir neticesidir.
Atatürk’ün şu sözü bunu çok iyi ifade etmektedir: “Ben Samsun’u ve Samsun Halkını gördüğüm zaman, memlekete ve millete ait bütün tasavvurlarımın yerine getirilebilir olduğuna bir defa daha kuvvetle inanmıştım. Samsunlular’ın hal ve durumlarında gördüğüm, gözlerinde okuduğum vatanseverlik, fedakarlık, ümit ve tasavvurlarımı müspet bir inanca götürmeğe yeter olmuştur.”