Bu ülkenin en büyük şanssızlığı, Atatürk’ün 1. Dünya Savaş’ı sonrası yeniden bir ülke yaratmak için başlattığı devrimlerini tamamlamasına ömrünün yetmemiş olmasıdır.
İnanıyorum ki, eğer ömrü yetse ve bir 15 yıl daha yaşayabilseydi, bizlere çok daha oturmuş ve sorunlarını çözmüş bir ülke bırakmış olacaktı.
Bugün yıllarca devleti yönetip de Atatürk’ün bıraktığı Türkiye’yi bir adım öteye taşıyamayan iktidarlara bakınca çok daha fazla üzülmemek elde değil.
Atatürk’ün devrimlerini devam ettirerek sonlandıramayan tek parti döneminin CHP’ si de,
Ardından iktidara gelerek hepimizin ortak paydası dinimizi siyasi çıkarlarına alet etme yanlışını başlatan DP İktidarı’ da,
Sonra ki tüm dönemlerde seçim kazanabilmek için dinimizi seçim kazanabilmenin en önemli aracı haline getiren tüm sağ iktidarlarda, ülkemizin bugünkü duruma düşmesinin en büyük sorumlularıdır.
Dinimizi siyasete alet ederek ülkemizin birlikteliğini darmadağın eden ve saflara ayrışmasına neden olanlar, bunun hesabını bir gün mutlaka vereceklerdir. İnanıyorum ki, bu günaha girenleri tarih de af etmeyecektir.
Atatürk sonrası dönemde kaybettiğimiz değerleri iki başlıkta özetleyebiliriz.
Bunlardan Birincisi, Maddi değerlerimiz,
İkincisi de Manevi (Moral) değerlerimizdir.
- KAYBEDİLEN MADDİ (Parasal) DEĞERLERİMİZ;
Aslında kaybettiğimiz maddi değerleri ileride daha çok çalışarak yerine koyabiliriz.
Ancak, Cumhuriyetin ilk 80 yılında yapılmış halkımıza ait milli değerlerimizin özelleştirme adıyla yüzlercesinin değerlerinin altında ülkemizin elinden kayıp gittiğini de göz ardı edemeyiz.
O nedenle yazmaya kalksam bu sayfalara sığmayacak bu değerlerimizin önemli birkaçının altını çizerek sizleri yormayacağım. Zaten isteyen internetten anında bunların tam listesini bulabilir.
Atatürk döneminde yapılanlar ile1950 sonrası hükümetlerin ülkemize kazandırdığı fabrikalar, madenler ve hizmet tesislerinin son 16 yılda elden çıkartılan yüzlercesinden bazıları şunlardır;
Şeker Fabrikaları, Limanlar, Çimento Fabrikaları, TEKEL ile 6 Sigara Fabrikası, Beykoz Ayakkabı Fabrikası,Mensucat ve Bez fabrikaları, Elektrik Dağıtımı, SEKAKâğıt Fabrikaları, SÜMERBANK, ETİBANK, Seydişehir ETİ Alüminyum Tesisleri, PETKİM, ERDEMİR VE İSDEMİR, İZMİT PAŞABAHÇE CAM, TÜPRAŞ, TÜRK TELEKON, TELSİM, AVEA, TÜMOSAN, HAVELSAN, PETROL OFİSİ, THY, ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ.
- KAYBEDİLEN MANEVİ (Moral) DEĞERLERİMİZ;
- Bu konuda en büyük manevi kaybımız çok acımasızca istismar edilen hepimizin ortak paydası olan dinimiz olmuştur.Ülkemiz de dinimiz hiçbir dönem de son yıllarda gördüğü zararı görmemiştir.
- Aslında dinimizi ortak paydamız olmaktan çıkartacak kadar hırpalayan şey, 1950 sonrası yapılan tüm seçimlerde kendini dindar ilan ederek diğer kesimi adeta dinsiz durumuna düşürmekten kaçınmayan sağ partilerin dinimizi oy almak için kullanmış olmasıdır.
- Seçilme hırsı o boyutlara ulaşmıştır ki, 2. Dünya Savaşı öncesi savaşa girme olasılığı ile yapılan bazı zorunlu uygulamalar, “Camileri ahır yaptılar” Gibi tehlikeli ve toplumu ayrıştırıcı yalanlara kadar vardırılmıştır.
- Ne yazık ki, bu yanlışlara din adamalarımız da alet olmuş ve siyasetin camilere kadar sokmaları,
- Din eğitimi verilen okul ve yurtlarda yaşanan ve toplumu ikna edecek şekilde soruşturması bile yapılmayan tecavüz olayları,
- Kendini dindar olarak tanıtan üst düzey siyasetçilerin isimlerinin yolsuzluklarla anılması ve bunların soruşturulmaması,
Toplumun tehlikeli şekilde ayrışmasına zemin hazırladığı gibi özellikle genç kuşağın bir kısmının dini inançlarını önemli ölçüde törpülemiş ve ülkemizde hiçbir zaman duyulmamış bir deyim olan Deist ve Deizm’in (Allah’ın varlığını kabul edip dinlere inanmayanlar) Kelimeleri sıkça duyulur olmuştur.
Bu yanlışları dinimize yön veren din adamlarının da yapması anlaşılır gibi değildir. Hele de dinimizin ve din adamlarının ülkemizde ki en üst kuruluşu olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Başkanı,bu ülkenin kurucusunun ölüm yıldönümünde, O’na ağır hakaretlerde bulunan birisini ziyaret edip bunu basına servis etmeside, büyük bir kesimin tepkisine neden olmuştur.
Bunları yazmamın nedeni, giderek benim gibi çoğu insanımızın da yaşadığı bir korkulu sürece sürüklenmekte oluşumuzdur.
Bu tür hareketleriyle toplumun ayrışmasına neden olanlar bilmelidirler ki, bu yanlışları ile ülkemiz üzerinde oynanan bir oyuna bilerek veya bilmeden alet olmaktadırlar.
Çünkü bu ülke son Türk Devletidir. Maddi her şeyini kaybetse de yıkılmaz.
Ama Ortadoğu Haritasını kendi sömürgeci çıkarları doğrultusunda yeniden çizmeyi amaçlayan ABD’ nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) son halkası olan Türkiye’nin parçalanması, ancak toplumun ayrışarak iç savaşa sürüklenmesi ileolur.
LÜTFEN UYANALIM....
Son zamanlarda ülkemizin önemli konumlarda bulunan bazıları bilerek veya bilmeyerek Türkiye’yi parçalama oyununa alet oluyorlar.
BOP projesinin son perdesi uygulamaya kondu. sırası Türkiye’ye geldi. Sağ- sol denediler olmadı. Darbeyi planladılar, olmadı. Dış güçlerin tek hedefi var, bölgeyi sömürmek. O nedenle , Bu bölgede güçlü bir Türkiye, bölgenin yer Altı kaynaklarının sömürülmesi önünde engel olabilecek tek devlettir. Sevr ile bunu başarıyorlardı ki, karşılarına Mustafa Kemal çıktı ve Sevr’i yırtıp, onları Lozan’ı imzalamak zorunda bıraktı. Buraya lütfen dikkat ediniz, Lozan’ı imzalamayan tek devlet ABD’dir. Çünkü üniter yapısını koruyacak bir Türkiye istememiştir. İşte bu nedenle Türkiye’yi parçalamayı kafaya koymuşlar. Irak ve Suriye’de olduğu gibi Türk’ Türk’e kırdırmaya çalışıyorlar. Lütfen bu oyuna gelmeyelim. Bu konuda bu oyuna bilerek veya bilmeyerek kim alet oluyorsa ona hep birlikte karşı koyalım. Artık bu işin ne dini ne de partisi kaldı. Olaya bu pencereden bakmak zorundayız. Dikkat edin Türk Milliyetçiliğini, dindarlığı ve etnik farklılıklarımızı kullanıyorlar. Bu ülkeyi yöneten, siyaset yapan, din ve hukuka yön veren adamlarının bu noktada yanlış yorumlara zemin hazırlama hakları yoktur. Eğer bu tür eylemleri sürdürenler var ise, biliniz ki bu oyunun bir parçasıdır ve kötü amaçlara hizmet etmektedir. Artık bunu görmezden gelme hakkımız yoktur. Halkımızın da bu yanlışı yapanlara hangi şekilde olursa olsun destek vermemesi şarttır. Bunları anlatıyor diye Baro Başkanını eleştirenler lütfen olaya bu pencereden baksınlar. Nokta.Parçalanma sırası Türkiye’ye geldi.
Sağ-Sol çatışmasını denediler olmadı. Mezhep ayrışmasını kışkırtılar olmadı,Darbeyi planladılar olmadı.Dış güçlerin tek hedefi var, o da bölgeyi sömürmek.
Bu bölge de güçlü bir Türkiye, bölgede ki yer altı kaynaklarını sömürebilmelerini önleyebilecek tek devlettir. O nedenle hedefte ki son ülke Türkiye’dir.
Bunu Sevr ile yapacaklardı ki, karşılarına Mustafa Kemal çıktı, Sevr’i yırtıp attı ve onları Lozan’ı imzalamak zorunda bıraktı. Ama Lozan’ı tek bir devlet imzalamadı.O devlet, ABD’ di.
Çünkü çok uzun vadeli hesaplar yapan ABD, Lozan ile üniter yapısı güçlenecek bir Türkiye’ye karşıydı.
İşte bu nedenle Türkiye’yi parçalamayı kafaya koymuşlar. Irak’ta, Libya’da Mısır’da ve en son da Suriye’de yaptıkları gibi bizibize kırdırarak ülkemizi parçalamak istiyorlar.
Lütfen bu oyuna gelmeyelim.
Bu oyuna bilerek veya bilmeyerek kim alet oluyorsa ona hep birlikte karşı koymalıyız. Artık bu bir ülke sorunu haline gelmiştir. O nedenle artık bu işin ne dini, ne de partisi kalmıştır. Olaya bu pencereden bakmak zorundayız.
Dikkat ediniz; Türk Milliyetçiliğini, dindarlığı ve etnik farklılıklarımızı kullanıyorlar. O nedenle, bu ülkeyi yöneten, siyaset yapan, din ve hukuka yön verenlerin bu nokta da yanlış yorumlara zemin hazırlama hakkı yoktur.
Eğer bu eylemleri sürdürenler varsa, biliniz ki bu oyunun bir parçasıdır ve kötü amaçlara hizmet etmektedirler.
Artık bunu görmezden gelme hakkımız olamaz. Halkımızın da bu yanlışı yapanlara hangi şekilde olursa olsun destek vermemesi şarttır.
SONUÇ;
Evet, bu büyük ülke parasal kayıplarla batmaz. Zaten batsaydı, bu kadar savurganlık ve yolsuzluk ile batardı.
Ama yavaş yavaş kaybetmeye başladığımız birlikteliğimizi onarıp güçlü bir yapı oluşturamazsak, korkarım ki ülkemiz üzerinde çıkarı olanlar bu kez başarırlar.
Unutmayalım ki, son Türk devletiyiz. Anadolu’dan başka da bir vatanımız da yok.
Güçlü bir Türkiye için el ele diyerek güzel bir hafta diliyorum.