Bu konuda ki analizime geçmeden önce bir konunun altını çizmek istiyorum.
Olimpiyat gibi dev bir organizasyonu düzenlemenin Türkiye için çok önemli olduğuna ve alınabilseydi bu işin altından alnımızın akıyla çıkacağımıza inanlardandım. Ama olmadı, olamadı..
2020 Olimpiyat oyunlarının İstanbul’a alınması için onlarca haklı gerekçemiz vardı.
Buna karşı bir o kadar da olumsuz yanlarımızın olduğu, günlerdir çeşitli yayın organların da ve köşe yazılarında yazıldı, çizildi.
Tüm bunların haklı ve haksız yanlarını tartışabiliriz. Ama hepsi bir yana, bence neden alamadığımız sorusunun en güzel cevabı,
Olimpiyatların ruhuna taban tabana zıt bir spor anlayışına sahip olmamızdır.
Olimpiyat oylamasının final oylamasında elenmemizi hazmetme kültürüne sahip olmayışımızdır.
İtiraf etmeliyiz ki, olimpiyatların sportif yarışmaların yer aldığı organizasyonlar olduğunu ve ruhunda kazanmanın da, kaybetmenin de olağan karşılanması gerektiğini özümseyemedik.
İşte, biz bunu anlayamadığımız için kaybettik.
Olimpiyatların özünde, yarışmalarda uyulması gerekenetik kurallar vardır..
Oylama sonucunda kaybetmemiz sonrası, Sayın Başbakan’ın ve Sayın Spor Bakanının bir takım kişi, kurum ve kuruluşları suçlayarak sonucu bir ülke sorunu haline getirmesinin spor anlayışıyla ne ilgisi vardır?
Bu hazımsızlık nedeni ile hayali suçlular yaratılmış ve kaybetmemizin nedenlerini irdelemek akılcılığı yerine, faturayı birilerine çıkartmak gibi kimseyi ikna etmeyecek bir kolaycılık seçilmiştir.
İşte, bu hazımsızlık nedeniyle kaybettik…
Sayın Başbakan ve Gençlik ve Spor Bakanı’nın, “Ülke içerisinde yaşanan olayların dünyaya abartılarak yansıtılması sonucu kaybettik” sözleriyle muhalefet partileri ile medyayı sorumlu tutmasının akıl mantıkla bağdaşır yanı yoktur.
Oylamanın kaybedilmesine bazı kesimlerin sevindiği söylemleri ise büyük haksızlıktır. Bu ülkenin tüm kesimleri olimpiyatın İstanbul’a alınmasına destek vermiştir. Özelliklede suçlamaların hedefine konulan muhalefet partilerinin hiç birisinden oylama öncesi tek olumsuz söz duyulmamıştır.
Eğer söz edilen, Taksim Gezi Direnişi protestoları gibi her demokratik ülkede hak arama anlayışı olarak algılanan olayların dışarıya yansıtılması ise, bunu da kabul etmeye imkân yoktur.
Çünkü yüzlerce yabancı ajanın cirit attığı, tüm ülkelerin konsolosluğunun bulunduğu, yabancı haber ajanslarının canlı yayın yaptığı bir ülkede, yaşanan bu protesto eylemleri karşısında ki aşırı güç kullanımı ve ölen masum gençlerin olmasının dünya tarafından duyulması ile ilgili olarakkendi medyamızın suçlanması, gerçeklerin saptırılmasından başka bir şey değildir.
Sonuçta, kazanılmasının ve kaybedilmesinin normal karşılanması gereken bir oylama kaybedilmiştir.
Bu tür olaylara bu gözle bakmamız gerektiğini kabullenebildiğimiz ve spor etiğini özümseyebildiğimizde,bu seçimlerde şansımız çok daha yüksek olacaktır.
Bunlar da bir yana,
Bu ülkenin uluslar arası yarışmalarda şampiyonluk alan onlarca sporcusunun doping yaptıkları için cezalandırılarak şampiyonluklarının iptal edilmesini,
İki büyük kulübümüzün şike yaptıkları suçlaması ile Avrupa kupalarından ihraç edilmesini,
Demokratik ülkelerde hak arama olarak kabul edilen protesto eylemlerinde aşırı güç kullanan polis müdahaleleri sırasında beş gencin hayatını kaybetmesini,
Komşu bir ülkeye savaş ilan edilmesi için kışkırtıcılık yapan ülke konumunda oluşumuzu, Biz önemsemedik ama dünya bu gerçeklere duyarsız kalmadı.
Çıkan sonucun özeti de budur.
Bence bu oylamanın sonucunda altı çizilecek noktalar iyi değerlendirilmeli ve bundan bazı dersler çıkartılmalıdır.
1-İki aşamalı bu oylamanın ilk basamağı dahi doğru yorumlanamamıştır.
Bu oylamaya katılan ülkelerin birinciyi belirleme konusunda bir
sıkıntı yaşamadığı, arada ki oy farkından bellidir.
Oylamaya katılan ülkeler, ilk elenecek ülkenin seçiminde
zorlanmışlardır. Asıl seçimin elenecek ülkeyi seçmek için
yapılması doğru yorumlanmalıdır.
2- Üzerinde durulması gereken bir başka şey, liderliğine
soyunduğumuz ve ülkemizi onların yaşamına benzetmeye
özendiğimiz Müslüman ülkelerden kaç tanesinin ve
hangilerinin bize oy verdiğidir?
Şimdi yapılması gereken şey, nerede hata yaptık deyip onları gidererek, 2024 Olimpiyatlarına hazırlanmak ve bu konuda ki çalışmalara tüm kesimleri ortak etmek gerekmektedir.
Yakalanacak bir başarıyı kendine mal etmek isteyen, kaybedince suçu başkalarında arama anlayışının nelere mal olduğunu gördük.
Bu yanlış tekrarlanmamalıdır.
Olimpiyat ruhunun tüm kesimlerimizce benimsendiği bir Türkiye dileğiyle, iyi haftalar..