REFERANDUMA ÖNCESİ
Son derece sert açıklamalarla geçen Anayasa Değişikliği Referandum sürecinde yaşanan gerilim, ülkemizde ki güven ve huzur ortamını önemli ölçüde bozdu.
Referandum sonucu da bu gerilimin ülkemizde tam bir ayrışmaya neden olduğunu ortaya koymuştur.
Referandum sonuçlarına yapılan itirazları da göz ardı ederek bir değerlendirme yaparsak, bir tarafın %51, diğer tarafında %49 almış olmasının tek açıklaması, ülkemizde birbirinin düşüncelerini hiçbir zaman kabul etmeyecek kadar katılaşmış bir ayrışmanın olduğudur.
Çünkü bu referandumla kabul edilen Anayasa Değişikliği ile Cumhuriyetin ilanından günümüze kadarülkemizin yönetim biçimi olan parlamenter sistemin kaldırılarak, yerine tek adam rejimi olarak tanımlanan bir başka rejim getirilmektedir.
Bu değişime karşı çıkan “Hayır”Kanadının, çok önemli endişeleri vardı;
- Bu rejim değişikliği ile zaten baskı altında olan basının çok daha fazla kısıtlanacağı,
- Sosyal yaşam üzerinde ki mahalle baskısının artacağı,
- Toplumsal özgürlüklerin baskı altına alınacağı,
- Siyasi iradenin güdümü altına giren yargının bağımsızlığını tamamen yitireceği.
- Tüm sağ partiler tarafından siyasi çıkar aracı olarak kullanılan hepimizin ortak paydası olan dinimizin, daha da artan bir baskı aracı haline getirileceği,
- Eğitim sisteminde referandum öncesinde başlatılmış olan çağdaş normlardan uzak değişimin daha da artarak dinsel öğretilerin ağırlıklı olarak hissedileceği bir eğitim modeline dönüşeceği,
- Türk toplumunun hiçbir zaman sıcak bakmadığı Arap kültürünün etkisinin giderek yaygınlaşacağı,
- Ülkemize sığınan Suriyeli mültecilerin yarattığı sorunların daha da artacağı ve ülkemizin yoksullarından daha fazla destek görüyor olması, bu endişelerin başında gelmektedir.
*****************************
REFERANDUM SONRASI
Üzülerek söylemek gerekirse, referandum sonrası yaşanan gelişmeler, “Hayır” Kanadının endişelerini doğular nitelikte gelişiyor.
Oysa referandum sürecince “Evet”Kanadı en çok da referandumdan evet çıkarsa,“Terör duracak” Diyordu, tam tersine bölücü terör olaylarından gelen şehit sayısı patladı. Samsun’da dahi iki günde iki şehit cenazesi kaldırıldı.
“Hayır” Kesiminin bir başka endişeside, Osmanlının küllerinden yepyeni bir ülke yaratan Mustafa Kemal Atatürk’ün çağdaşlaşma adına koyduğu ilkelerin yıpratılacağı konusuydu. Nitekim bu konuda da en azından umut verici bir gelişme henüz görülmüyor.
“Ülke içerisinde huzur ortamı sağlanacak” Deniyordu, ortam daha da gerginleşti. Samsun’da bir hafta içerisinde çıkan tartışmalarda, birisi mülteci olmak üzere üç genç öldürüldü. Toplumda ki zıtlaşma her an tartışmaya ve kavgaya dönecek kadar arttı.
Geçmiş dönem de yaşanan ve daha sonra FETÖ örgütünün kumpası olduğu anlaşılan Ergenekon ve Balyozdavalarıyla çok sayıda ordu mensubu subay ve sivilin yaşamının karartıldığı, bazı tutukluların onurlarına yediremedikleri için canına kıydığı günlerin acıları henüz unutulmadı.
Ne yazık ki, yakın geçmişte yaşanan bu acılara rağmen, 15 Temmuz Fetö Darbe teşebbüsü ile ilgisi olan elebaşılar en ağır cezalara çarptırılması ne kadar yerinde bir karar olarak görülüyorsa, o günün şartlarında yasal olan ve haklarında hiç soruşturma bulunmayan kuruluşlarla ilişkisi olduğu gerekçesiyle (Bazı okullara çocuğunu gönderen, o okullarda öğretmenlik yapanlar, bazı bankalara para yatıranlar gibi) çok sayıda insanın aynı Ergenekon davalarında olduğu gibi işten atılması, bununla da yetinilmeyip, aile fertlerinin dahi iş ilişkilerinin kesilmesi ile çok büyük sayıda ailenin perişan edilmesinin, ülke içinde ki barışı zedelemeye başladığı da bir gerçektir.
Yazılı basın organları içerisinde muhalefet yapan tek gazete olan SÖZCÜ üzerinde oluşturulan yargı baskısı da endişeleridoğrulamaktadır.
Toplumun en büyük güvencesi olan Yargı’nın da yeni yapılanması ile giderek bağımsızlığını yitirmesi, güvenilmesi gereken kurumu korkulan kurum haline getirmektedir.
Ülkemiz hızla dış dünyayla olan ilişkilerinde desteğini kaybetmektedir.
Turizmde de Rusya ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere ülkemize gelen turist sayısı yarısına düşmüştür.
Meyve ve sebze ihracatımızın düşmesi ile tarım üreticilerimiz kan ağlamaktadır.
Bu olumsuzluklarındevam ediyor olması sonucu, ülkemizin özellikle düşünen ve sorgulayan insanlarının var olan endişelerini artırmaktadır.
Tüm bu nedenlerle ülkemizde yaşanan güvensizlik ve huzursuzluğun bir an önce giderilmesi gerekmektedir.
Toplumun bu beklentisi mutlaka karşılık bulmalıdır. Buolumsuz ortamın daha da uzaması toplumsal barışı geri dönülmeyecek şekilde bozacağı ülkemizi yönetenler tarafından görülmeli ve yeni Ergenekon mağdurları yaratılmamalıdır.
Umutlarımızı koruyarak güzel bir hafta diliyorum.
SAMSUNLULAR, LÜTFEN!UNUTMAYINIZ.
HAVA ALANIMIZ ÜÇ AYLIĞINA KAPATILACAK.
2. Pistin maliyetinin gerekçe olarak gösterilerek yapılmaması ve alanın kapatılarak onarılacak olmasının şimdi de üç ay ertelenmiş olması düşündürücüdür.
Böylece acil bir neden olmadığının ortaya çıkması ile kapatmanın asıl nedenin, bunlar olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu, bir kez daha Samsun’a yapılan bir dayatmadır.
Soru şu; Neden bu dayatmaya sessiz kalınıyor?
NEDEN? NEDEN? NEDEN?