Çarşamba ve Bafra Ovaları ülkemizin birkaç alüvyon ovasından ikisidir. Alüvyon ovaları büyük nehirlerin denizlere ulaştığı yerlerde denizin nehir içlerine kadar sokulması ve alüvyonların birikmesiyle 1000 yılda oluşan son derece verimli tarım alanlarıdır.
Bu ovalar Kızılırmak ve Yeşilırmak’ın Karadeniz’e bağlandığı noktalarda oluşmuştur. Bu iki ova sadece Samsun için değil ülkemizin ve torunlarımızın da geleceği için çok önemli ovalardır.
Özellikle, küresel ısınmanın etkilerinin gözükmeye başladığı ve sonra ki yıllarda da artarak devam edeceği, bunun da kuraklığı artırarak suyu ve tarımı son derece olumsuz etkileyeceği düşünüldüğünde, önümüzde ki yıllarda insanların yaşamı için en önemli şeylerin tarım ürünleri ile su olacağı bilinmektedir.
Çok değil, yirmi yıl önce tarımda kendine yetebilen yedi ülkeden birisi olan ülkemiz, bugün tarım alanlarına zarar verilmesi ve köylümüzün tarımdan soğutulması sonucu, buğdayı hatta samanı dahi ithal edecek duruma düşürülmüştür.
Bu ovadan bu kadar söz etmemin nedeni, son yıllarda böylesine önemli tarım alanlarının siyasetçiler desteği ile siyasi iktidarlar tarafından nasıl yok edildiğini anlatabilmek içindi.
****************************
Nitekim bu ovada da ilerleyen süreçlerde bazı olumsuz gelişmeler oluyordu. Önce Organize Sanayi Sitesi ile Ondokuzmayıs ve İlkadım Sanayi siteleri yapıldı. Onları Tarım Sanayi Bölgesi ve Lojistik Merkezi ile şahıslara ait sanayi tesisleri takip etti. Bunlarda, ovanın devasa alanlarını yok ediyordu.
Yeni Havaalanı da bu bölge de yapılmıştı. Sonrasında yapılan Ankara Ordu transit bölünmüş yolu da bu bölgeden geçiyordu. Tüm bunlarla birlikte, Hasan Uğurlu ve Ayvacık Barajlarının ürettiği elektriğin bağlandığı Ulusal bağlaşım hattının da bu bölgeden geçmesi, bu ovanın şanssızlığı olurken, yatırımcılar için çok cazip bölge haline geliyordu.
Çünkü bu olanaklar yatırım yapmak isteyenler için çok önemli kolaylıklar sağlıyordu. Yer seçimi olarak bu avantajlara rağmen, bu ovanın geleceğimiz için çok önemli oluşu nedeniyle bu ovanın yer seçimi, son derece büyük yanlıştı.
Ayrıca yatırım yapmak için çok önemli olan üç kural hiçbir zaman göz ardı edilemezdi. Buna göre, bir yatırımın onaylanması için 1- Yatırım, ülke yararına olmalıdır. 2- Yatırım, yöre halkının yararına olmalıdır. 3- Yatırım, yapımcı firmanın çıkarına olmalıdır. Bu kurallara bakılınca Çarşamba Ovasına yapılan bunlarca yatırımın, yatırım yapanın çıkarları dışında kimseye bir yararı yoktur. Tam tersine ovayı ve bu yörede yaşayanları felaketlerle karşı karşıya bırakacaktır.
******************************
İşte böylesine bir ortamda, Çarşamba Ovamız tarımdan tamamen kopartılacak duruma gelmiştir. Çarşamba Ovası’nı yok edecek yatırımlar ne yazık ki yıllar önce başlamıştır.
Yanılmıyorsam Adalet Partisi ( AP) Döneminde Rahmetli Demirel’in Başbakanlığı sırasında o gün için Samsunluları çok sevindiren bir yatırım olarak Samsun Tekkeköy mevkiin de inşa edilen Azot ve Bakır Sanayileri uzun yıllar bölgenin istihdam sorununa çok önemli katkılarda bulunmuştur.
Ancak yıllar içinde bu iki tesis, yıllar içinde tarım alanlarına büyük zararlar vermeye başlamış ve Tekkeköy civarında ki tütün ekicileri başta olmak üzere tarım, meyve ve bahçe tarımı yapan çiftçiler büyük zarar görmüştür.
Devlet işletmeleri olmasına rağmen bu tesislerin bacalarına filtre takılmaması veya filtrelerin yeterince kullandırılmaması çevre kirliliğine neden oluyordu. Bu bacalardan çıkan zehirli gazlardan zarar gören köylünün zararı, Devlet tarafından tazminat ödenerek karşılanmaya başlamıştı.
Zamanla bu uygulama fırsatçılara zemin hazırlamış, bazı avukatlar ve onlarla işbirliği yapan bilirkişiler aracılığı ile ekili olmayan arazilerde dahi yanmış tütün raporları tutularak Hazine büyük zararlara uğratılmıştır.
Bu iki tesisin verdiği zararlar yaşanmasına rağmen, sonra ki yıllarda yeni zehir üreten bacalar bu ovada konuşlanmaya başlamıştır.
Ne yazık ki, bu yanlışların ilkini bu ovaya davet eden, bu bölgenin çocuğu olan o zaman ki Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz olmuştur. Tabii ki bu projenin arkasında da ANAP Döneminin siyasetçileri ve onların yandaşları vardı.
6 numaralı Fuel-Oil ile çalışacak bu ölüm santrali olarak adlandırılan Mobil Santral, STK’ların ısrarlı ve uzun mücadeleleri sonucu Danıştay kararı ile kapattırılmıştı.
Ama bölgeyi gözüne kestiren gözü dönmüş yatırımcılar ile bunların arkasında ki siyasetçiler ile bu yatırımlardan nemalanan siyasetçilerin de desteği ile ona yakın sayıda termik santral bu bölgede yerini alıyordu.
Bunlar yetmezmiş gibi bu kez de temiz enerji diye sunulan ve günde 650 ton tarım atığı (Bu kadar tarım artığı bu bölgede bulunamayacağı için muhtemelen ithal edilecek her türlü kirli katı atık) kullanacak olan bir başka santral yapılıyor.
Bir santral de, günde 38 ton kül çıkartacak ve bacasından da gün de 14.4 ton kül atacak olan Biyo Kütle Enerji Santrali’dir.
Bu kirli yatırımlarla cesaretlenen yerel bazı sanayi kuruluşları da kendileri için yaptıkları santrallerle hava kirliliğine katkı vermeyi sürdürüyor.
Hadi yatırımcılar tüm kuralları hiçe sayıyor diyelim ama bu kenti yöneten atanmış ve seçilmiş yerel yöneticiler nasıl seyirci kalır? Bu kenti daha güzel günlere getirme sözleri vererek seçilen iktidar milletvekillerinin bırakın engellemeyi, bazılarının destek olmasını hiç ama hiç anlamıyorum.
Bu kirli yatırımlarla bölge halkının sağlığıyla oynayan ve geleceğimiz olan ve dedelerimizden miras olarak kalmış canım Çarşamba Ovası’nın yok edilmesine destek verenleri, bir Türk vatandaşı olarak affetmiyorum. Bu kentin insanları da bu günaha girenleri affetmeyecektir. İnanıyorum ki, tarih de bu isimleri kara listeye alacaktır.
Hiçbir zaman sanayi yatırımlarına karşı olmayı düşünmedim. Benim isyanım, kendi çıkarları için bu kadar yanlış yer tercihini yapanlarla onlara izin verenleredir.
Bir büyük alüvyon ovayı böyle bitirdiler, bitirmeyi de sürdürüyorlar. Yazıklar olsun. Yazıklar olsun…