Bu hafta ki köşe yazımın dün yayınlanan 2. Bölümünde Mustafa Kemal sonrası dönem deyaşanan olayların CHP’ nin bugünkü başarısızlığının temelini oluşturduğunu vurgulayarak bu konunun analizini yapmaya başlamıştım.
Bugün ki 3.ve son Bölümde buna devamla, bu sorunların yarattığı etkileri ve 1950 sonrası yaşanan diğer olumsuzluklarla birlikte sonuçlarını ve önerilerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
İsmet İNÖNÜ döneminin 3. Olayı;
Bilindiği gibi Mustafa Kemal’in daha Kurtuluş Savaşın en hararetli anlarında dava arkadaşlarına verdiği talimat, Ankara’ya döner dönmez eğitim seferberliğinin başlatılmasıdır.
Çünkü Mustafa Kemal bu ülkenin yapılacak devrimleri sindirebilmesi ve çağdaş ülkeler seviyesine çıkabilmesi için ilk şartın eğitim seviyesinin hızla yükseltilmesi olduğunu daha o günlerde görmüştü.
Ancak öğretmen sayısının yetersizliğinin kısa sürede giderilmesi gerekiyordu.
Bu amaçla dönemin Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan Bedük ’ün talimatı ile 1935 yılında başlatılan ve daha sonra MEB Hasan Ali Yücel tarafından da desteklenen çalışmaları yürüten İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç, tamamen Türkiye’ye özgü bir eğitim modeli yaratmıştı.
Oluşturulan “KÖY ENSİTÜTÜLERİ” Modeli ile öğretmen ihtiyacının giderilmesi adına çok önemli başarılar sağlanıyordu.
Bu modelle her köyün kendi çocukları öğretmen olarak yetiştirilerek kendi köylerine öğretmen olarak gönderiliyordu.
Bu model öylesine başarılı olmuştu ki, öğretmen açığı adına çok önemli bir boşluk doldurulmuş ve Köy Enstitüleri’nin kapatıldığı 1954 yılına kadar 17251 öğretmen yetiştirilmiştir.
Bugün dahi boşluğu doldurulamayan Köy Enstitülerinin kapatılmasına giden ilk adımlar, İsmet İnönü’nün 1945 yılında uygulamaya koyduğu çok partili demokrasiye geçiş ile birlikte yoğunluk kazanmıştır.
Böylece Köy Enstitüleri muhalefetin boy hedefi oluyor ve bu okullardan yetişen öğretmenler Kominizm propagandası yapıyor diye damgalanıyorlardı.
Çünkü Köy Enstitülerinde yetişen öğretmenler yalnız eğitim alanında değil, kültür, sanat, modern tarım, kooperatifleşme ve sanayileşme alanında da bilgi donanımlı yetiştirildikleri için gittikleri köylerinde halkı bilinçlendiriyorlardı.
Bu, özellikle Güney ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ki toprak ağalarının hakimiyetini kırmaya başlamıştı.
Sonunda CHP Eskişehir Milletvekili olan toprak ağası Abidin Fotuoğlu ’nun başını çektiği Doğu ve Güneydoğu milletvekillerinin baskısına direnemeyen İsmet İnönü ilk ödünü veriyor ve Köy Enstitüleri bazı düzenlemelerle yozlaştırılıyor ve 1954 yılında da iktidarda ki Demokrat parti tarafından tamamen kapatılıyordu.
**********************************
İsmet İNÖNÜ döneminin 4. Olayı;
Bunlara birde Mustafa Kemal Atatürk’ün Millî Mücadeleyi hangi şartlarda başlattığını ve hangi aşamalardan ve hangi karşı koyuşlara rağmen nasıl gerçekleştirildiğini anlattığı Büyük Nutku ’nu, altı yıllık orta okul ve liselerde bölümler halinde ders olarak konulmaması da tek parti döneminin en büyük eksikliklerinden birisi olmuştur.
Büyük Nutkun genç kuşaklara okutulmaması, mevcut tarih derslerinin de Osmanlının yıkılması sonrası yeni Türk Devletinin hangi şartlarda ve nasıl kurulduğunun yeterince öğretilmemesi sonucu, Atatürk sonrasının genç kuşağı yakın tarihini gerçek yönleri ile öğrenme şansına sahip olamamıştır.
Üzülerek söylemek gerekirse, doğan bu boşluk özellikle bazı tarikatlar tarafından öylesine yanlış bilgilerle istismar edilmiştir ki, iş Osmanlıyı Mustafa Kemal’in yıktığı şeklinde karşı anlatımlara dönüşmüştür.
Bu kötü amaçlı söylemler sonunda, bazı kötü amaçlı kişilerle bazı tarikatlar tarafından sürdürülen algı operasyonları sonunda, şu anda üzerinde özgürceibadet edebildiğimiz son vatan toprağı Anadolu’yubizlere vatan olarakarmağan eden Mustafa Kemal karşıtlığı ve düşmanlığı halini almıştır.
*******************************
1950 sonrası dönemi başarısızlıklarından söz ederken de önümüze en başta 1950 öncesi yaşanan yukarıda özetlediklerim çıkıyor.
İlk bölümde özetlediğim gibi Atatürk sonrası göreve gelen İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı döneminde halkın dinini kendi lisanından öğrenmesini sağlayan reformların tamamlanamamış olması,
Atatürk’ün de denediği, ancak din istismarının nasıl tehlikeli olabileceğini ve başlattığı devrimlerinin engelleneceğini gördüğü için vaz geçtiği çok partili demokrasiye geçme kararını İsmet İnönü’nün zamanlama hatası ile 1945 yılında uygulamaya koyması,
CHP’ nin bir kez daha tek başına iktidar olma şansını yok eden en önemli neden olmuştur
Nitekim 1950’ de seçimleri kazanan Adnan Menderes liderliğinde ki DP’ nin kazandığı bu seçim başarısında ki en büyük pay, seçim konuşmalarında dini siyasete alet etmesi olurken, dinin siyasete alet edilmesi sonra ki tüm seçimlere de yansımıştır.
CHP’ DE YAŞANAN DİĞER PARTİ İÇİ OLAYLAR
VE YAPILAN YANLIŞLAR:
- CHP’ ne karşı bu propagandalar yapılırken, CHP’ liler ne yapmıştır? İşte CHP adına eleştirilecek en büyük sorun da budur.
- Çünkü CHP, bu olumsuz tanımlamaları özel bir program ve o dönemleri yaşamış kişiler tarihçi ve bilim adamları ile toplumun tüm katmanlarına anlatarak toplumu bu yanlış algılardan kurtarmaya ağırlık vermek yerine, genel başkanları değiştirerek çözme yanlışına düşmüştür.
- Bu iş sonunda öyle bir hale gelmiştir ki, konumlarını koruma yanlışına giren genel başkanlar, kendi kadrolarını oluştururken parti değerlerini ve kendileri gibi düşünmeyenleri dışlamaya başlamıştır. Bu da parti içinde bütünleşme ve dayanışma gerekirken, şucu-bucu diye bölünüp birbirleriyle didişerek kan kaybedilmesine zemin hazırlamıştır.
- Sağdan oy alma umudu gibi bir yanlışa kapılarak partiyle alakası olamayacak isimler partiye monte edilirken, şeriatçı bir yapısı olan ve Atatürk devrimlerini hep eleştirmiş bir kişiyi Cumhurbaşkanı yapacak kadar büyük yanılgılar sonucu, sağdan oy alınamadığı gibi kendi tabanı olan öğretmen, işçi, memur ve gençler kaybedilmiş, destekçileri olan STK ve sendikalardan uzaklaşılmıştır.
- Hemen her dönem de genel merkeze yakın güçlerin toplumda sevilen ve partiyi büyütecek isimleri değil, kendilerini o koltukta tutacağından emin oldukları adayları yerel teşkilatların başına getirme çabasında olması da teşkilatların yozlaşmasına neden olmuştur.
- CHP’ nin alternatif haline gelememesinde ki en önemli nedenlerden birisi de yerel teşkilatların hem ekonomik hem de program olarak yetersizlikleridir. Buna neden olanlar ise, yerel yöneticilerin iyi seçilmemesi ve onlara destek veren üst düzey yönetici ve milletvekillerinindir.
- Ayrıca yıllardır tekrarladığım bir kural hala geçerli hale getirilmediği için her seçim öncesi başsız kalan teşkilatlar etkin bir seçim çalışması yapamamaktadır.Çünkü belediye başkanı veya milletvekili olma hedefi ile il veya ilçe başkanı olanların ilk seçimde aday olmaları halinde il ve ilçe başkanlıkları boşalmaktadır. Ayrıcaseçilenler başkanlıkları süresince de kendi amaçları doğrultusunda çalışmakta ve bu da muhtemel adaylar arasında haksız rekabete yol açtığı gibi teşkilat içerisinde sürtüşmelere zemin hazırlamaktadır. Bu nedenle, İl ve ilçe başkanlıklarına talip olanların yapılacak ilk yerel veya genel seçimde aday olamama kuralı tüzüğe mutlaka konmalıdır.
- Üzülerek söylemek gerekirse, İsmet İnönü ile başlayan Ecevit ve Baykal ile devam eden koltuğa yapışma sendromu, son Genel Başkan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile de hala sürmektedir. Üst üste seçim kaybetmeye devam edenlerin ve çevresin de yer bulanların, bunun diyetini ödemek adına istifayı düşünmemesi CHP’ de kronik hale dönüşürken, partinin de yenileşmesinin önünde ki en büyük engel olmuştur.
Ne hazindir ki, bugünlerde yeni bir yanlış yapılmaktadır.
Bu yazımı kaleme aldığım sırada Sayın Muharrem İnce taraftarları yeni bir olağanüstü kurultay için noter aracılığı imza toplama işlemini başlatmıştır.
Bana göre bunun ne yeri ne de zamanıdır.Sayın Muharrem İnce, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin üzerinden daha 1 hafta geçmeden verdiği sözleri unutup, kendisini böyle bir göreve layık görerekCumhurbaşkanı adayı olarak seçen Genel Başkanı’na, görevi bana bırak diyebilecek aceleciliği gösteriyorsa, kimse kusura bakmasın yeni bir Baykal veya Kılıçdaroğlu modeli bizi bekliyor demektir.
Üzülerek söylemek isterim ki Muharrem İnce’yi bu aceleciliğe itenlerin içinde Kılıçdaroğlu’nun aday yapmadığı veya yakınlık duymadığı isimler yer alıyor.
Bunların partiyi düşünmenin de ötesinde kendilerine yer bulabilecekleri bir genel başkan arayışı içinde olduklarını sanıyorum.
Ayrıca CHP Genel Başkanlığı’na aday olacak Muharrem İnce’nin öncelikle şu soruları kamuoyunu ikna edecek şekilde açıklaması gerekmez mi?
- Eğer Cumhurbaşkanı adayı olarak tüm iddialı sözlerinin aksine seçim gecesi bırakın Yüksek Seçim Kurulu’nun önüne gitmeyi, neden ortalıkta gözükmediğini,
- Ne ve neden olduğu anlaşılamayan ve bir sürü tartışmaya zemin yaratan garip bir mesajı, bir TV programcısına göndermenin dışında neden suskunluğa girdiğini,
- Seçimden bir hafta sonra katıldığı bir TV kanalında da bu konuda sorulan sorulara neden ikna edici cevaplar veremeyerek bocaladığınıve parti genel merkezini suçlama yolunu seçerek o gece olanları neden açıklamadığı konusunda toplumu aydınlatması zorunlu hale gelmiştir.
Bu soruları cevaplamaktan kaçındığı sürece, rejimin değişmemesi için kendisine ve partisine oy verenlerin umutlarını yerle bir etmiş demektir.
Bu umutları yıkmaya ve çağdaş demokrasiden yana olan ve laik düzenin korunması için çaba harcayan insanların kendisine verdikleri desteği, seçim gecesi büyük bir umutsuzluğa gömenlerin bu yapıda ki seçmenden bundan sonra destek alabileceklerini sanmıyorum.
Sayın Muharrem İnce hem kendisine hem de CHP seçmenine yazık etmiştir.
SONUÇ:
Evet, CHP’ de artık Genel Başkan değişikliği zorunlu hale gelmiştir.
Ama bunun nedeni asla Kılıçdaroğlu’nun kişiliği veya kimliği olmamalıdır.
Çok daha önemlisi de yerel seçimlere çok az bir zaman kala değişimin zamanı değildir.
ÇÜNKÜÇOK DAHA ÖNEMLİSİ,CHP’ NİN ASIL SORUNUGENEL BAŞKAN DEĞİŞİKLİĞİ İLE ÇÖZÜLEBİLECEK KADAR BASİT DEĞİLDİR.
- İlk etapta, CHP’ ni topluma yanlış tanıtan algı operasyonları bir şekilde giderilmeli ve özellikle kırsalda ki bu algıyla donatılmış kesimlere doğrular anlatılmalı ve onların saplantılarını giderecek kapsamlı programlar ve sözcüler seçilmelidir.
2-Sonra da Parti Tüzüğü ve programı çağdaş ve günün koşullarında yenilenmelidir.
Bu tüzükte,
- Parti eğer üst üste girdiği üç seçimi kaybediyorsa, o partinin direksiyonunda ki kişinin yerini başka birisine bırakması kesin kural haline getirilmelidir.
- İl ve İlçe Başkanları kesinlikle tüm üyelerin katılımı ile seçilmeli ve bu adayların ilk yerel ve genel seçimde aday olamayacakları kuralı parti tüzüğüne konmalıdır.
Eğer bunlarda çözüm olamıyor,1950 öncesi olaylarla ilgili algılar kaldırılamıyor, haksız suçlamalar giderilemiyor ve bu olumsuz sonuç değiştirilemiyorsa,
CHP adıyla yeni bir parti kurulmaması da sağlanarak,yeni bir isim ve Mustafa Kemal Atatürk’ün koyduğu ilkeleri tüzüğüne koyarak yeni ve günümüze uygun söylem ve projelerle ve Avrupa’nın en düzgün sosyal demokrat partileri örnek alınarak, sil baştan yeni bir parti kurulmalıdır.
Bu öneriyi yüreğim yanarak yapıyorum. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi olduğunu söylemekten başka şey yapılamıyorsa, önce iktidara gelecek partiyi ve teşkilat yapısını oluşturmak ve sonra da kurduğu cumhuriyete sahip çıkmak en çıkar yoldur diye düşünüyorum.
Umarım ülkemizin demokrasisinin yaşatılabilmesi için olmazsa olmaz olan CHP bir an önce gerçek bir sosyal demokrat kimliğine kavuşur veya son bölümde önerdiğim yeni bir parti ile kendisinden beklentisi olan seçmenlerine cevap verecek kimliğine kavuşur.