CHP’NİN UMUT OLABİLMESİ İÇİN GENÇLEŞEREK KADROLARINI YENİLEMESİ ZORUNLUDUR.
Son yıllarda ülkemizde yaşanan yolsuzluk, rüşvet ve yargının siyasi iradenin güdümüne sokulduğu karmaşık bir yığın olay karşısında, toplumun önemli bir kısmında AKP İktidarına karşı olumsuz bir hava esmeye başlamıştı.
07 Haziran Seçimleri öncesi AKP’nin tek parti iktidarına karşı esen bu olumsuz rüzgârların iyice arttığı bir dönemde dahi, Ana Muhalefet Partisi CHP’ nin oyu çakılıp kaldığı % 25 barajını aşmıyorsa, CHP’ nin bu olumsuzluğun nedenlerini en ince noktasına kadar araştırması ve çıkacak sonuca göre de, en radikal kararları uygulamaya geçirmesi gerekirdi.
Üzülerek söylemek gerekirse, bu konuda hiçbir adımın atılmaması şaşırtıcıdır. Aslında bu sorunun cevabı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu bir partinin özeleştirisini dahi yapamayacak kadar kemikleşmiş teşkilat yapısında gizlidir.
Demokrasinin kurallarını en iyi uygulayan partiler sosyal demokrat partileridir. Bu kuralların başında da, “Yapamayan gider, yeni bir isme şans verilir” Kuralı gelir. CHP’ de ki kan kaybının temelinde yatan ilk neden budur.
CHP’ nin sadece Genel Merkez kadrolarında değil, tüm teşkilatlarında ki yapıda da kemikleşmiş isimler, parti teşkilatlarını istedikleri gibi şekillendirmektedirler.
İl ve ilçe teşkilatları kadrolarına yeni isimler katamadıkları ( Daha doğrusu katmadıkları) Sürece, Genel Merkez yapısının yenilenmesi çok da olası değildir.
CHP’ nin bana göre en büyük sorunu partiye yeni isimlerin katılımının önünün sürekli kesiliyor olmasıdır.
Kırk yıla yakın bir süredir SHP ve CHP’nin içerisinde olan bir insan olarak söylemek isterim ki, bu yapı içerisine yeni bir ismin katılabilmesi ve partide şans bulması imkânsıza yakın bir zorluktur.
Nitekim partinin tüm toplantılarında ki katılımcıların yaş ortalaması, en iyimser yaklaşımla 60-65 civarındadır. Baktığınızda sayısı üçü beşi geçmeyen sayıda genci zor görebilirsiniz.
Son günlerde yapılan bir ilçe seçiminde söz aldığımda, kürsüden izleyicilere baktıktan sonra bu gerçeği belirterek, “10-15 yıl sonra bizlerde olmayacağız. Peki, bu salonları kimlerle dolduracaksınız?” diye sordum.
Bu uzun süreçte tanık olduğum tek gerçek, hemen her dönemde partinin güçlü bir isminin ( Bunların sayısı 3-5 tanedir.) partiyi kendi geleceğini veya beklentilerini gerçekleştirebilmek adına yönlendirmesidir.
Özellikle Baykal ekolü ile başlayan biat sisteminde, bırakın yeni isimlerin bu partide yer bulmasını, Baykal’a biat düzeyinde bağlı olmayan partililer dahi şans bulamamıştır. İşin daha da kötüsü, bu uygulama gelenek haline gelerek partinin içine yerleşmiştir.
Bu sistemin uygulaması daha mahalle delege seçimlerinde başlar ve “Benden olsun da, nasıl olursa olsun” Kuralı, en katı şekilde işletilir.
Amaç partiyi yeni isimlerle güçlendirmek olmadığı için yıllardır etkin güce bağımlılığını kanıtlamış aynı insanlar ve onlarla aynı soyadı taşıyan akrabaları sürekli bir şekilde mahallenin delegeliğine ambargo koymuştur..
Hatta bazı mahallelerde, partide ki bir güce bağımlı olmaktan başka hiçbir özelliği olmayan, hatta mahalle halkınca hiç de onay görmeyen isimler mahalle temsilcisi yapılmıştır. Sonra da bunların temsil ettiği CHP için o mahalleden oy beklenmiştir.
Oysa partilere taze ve eğitimli güç kazandırabilmenin ilk basamağı, o mahallede oturan sosyal demokrat yapıda ve toplumda saygınlığı olan isimlerin ikna edilerek parti üyesi yapılması, hatta mahalle delegesi yapılarak partiye ve siyasete ısındırmasıdır.
Bu ise, hedefine ilçe, il, belediye başkanlığı veya milletvekili olmayı koymuş kişilerin en korktuğu iştir.
Çünkü bir güce bağımlılığı olmayan yeni delege, ilk teşkilat seçiminde oyunu söylenen kişiye değil, özgürce ve doğru bildiği isme verebilecektir.
Bu nedenle bir şekilde teşkilatın bir kademesinde etkin bir görev alanın partiyi güçlendirmek için yapması gereken iş, partiyi gençleştirmek ve yenilemek olacaktır. Bu işin kuralı ise, mahalle delegelerini yeni ve genç isimlerden oluşturmaktır. Buna kalkışmak ise, ateşe el sokmaktan farksızdır.
Çünkü mahallede gücünü kaybedeceğini anlayanlar, bu değişimi önlemek için o güne kadar bir araya gelmedikleri insanlarla dahi bir araya gelir ve sizi alaşağı ederek değişimi engellerler.
İşin asıl üzücü yanı, bu işleri tezgâhlayanların başında ya bir belediye başkanı, ya bir eski milletvekili, bazen de mevcut milletvekillerinden birisi vardır.
Kimin ilçe başkanı, kimin il başkanı olacağını onlar yönlendirirler. Bunun adına da siyaset yapmak derler.
Demokrasilerde yer almayan, sosyal demokratlıkla da taban tabana zıt bu anlayış nedeniyledir ki, hep aynı isimlerden birileri ilçe ve il başkanı olurlar.
Kafalarına yapılacak yerel veya genel seçimlerde aday olmayı koymuş bu il veya ilçe başkanları, ilk seçim öncesi aday olabilmek için görevlerinden istifa ederler.
Sonuçta il ve ilçe başkanları olmadan seçime girmek zorunda kalan parti, seçim sürecinde adeta kafası koparılmış bir tavuk gibi debelenir durur.
Sonra da sokakta ki vatandaşlar şaşkınlıkla, “Otuz yıldır CHP’ e oy veriyorum. Yahu bu partide 15-20 kişiden fazla kimse yok mu da, hep aynı isimler ilçe ve il başkanı oluyor? “ Diye sorarlar. Bu sorulara cevap da veremezsiniz..
Teşkilatların bu dağınıklığı ile seçimler yapılır ve bu anlayıştakilerin yönettiği CHP bir kez daha yerinde sayar. Oy veren seçmenler de hayal kırıklığı yaşamaya devam ederler.
Hiç kimse, bu oyu verenlerin bir kısmının dahi çaresizlikten CHP’ e oy vermiş olabileceğini görmez.
Artık bu işe bir dur demenin zamanı gelmiştir.
OECD ülkeleri arasında en genç nüfusa sahip ülkeyiz. Türkiye’nin nüfusunun % 60 gençlerden oluşuyor.
Bunun anlamı, onların geleceği olan yaşadıkları bu ülkeyi artık onların yönetmesinin önünün açılmasıdır.
Bu partiye geçmişte hizmet etmiş olsalar dahi bizim kuşağın kenara çekilip gençlere yer açması ve onlara ihtiyaç duyduklarında destek verecek bir konuma ( Duayen) çekilmeleri en doğru iş olacaktır..
Bir yapılması gereken iş de, milletvekillerinin teşkilat seçimlerinde taraf olarak etkin rol oynamamasıdır. Böylece, seçilecek yöneticilerin tarafsızlık ilkesi ile görev yapmalarını engelleyecek bir baskı oluşturmamalarıdır.
İnanıyorum ki, önümüzde ki süreçte gençler partiye kazandırılarak partide yenileşme sağlanamazsa, CHP bugünkü oy oranını da çok arayacaktır.
Son söz olarak söylemek isterim ki, Samsun Ondokuzmayıs Üniversitesinin 50.000’ nin üzerindeki öğrencisinden 200-250 genç CHP’ e kazandırılamamışsa, CHP’ nin bugüne kadar görev yapan Samsun İl ve ilçe teşkilatlarından hiç birisi görevini yapmamıştır.
Bu ülkenin en az bir yarısının umut ışığı aradığı bir ortamda, CHP’ nin bu insanların umutlarını yeşertecek bir gençleşme ve yenileşmeyi gün geçirilmeden yapması tek çıkış yolu haline gelmiştir
Güzel ve sorunsuz bir hafta dileğiyle... 13. 12. 2015