Daire sahibi olduğunuz apartman eğer kentin seçkin ve gözde semtlerinden birisinde ise, bir sabah apartmanınızın yıkım kararı ile yüz yüze gelebilirsiniz.
Deprem açısından riskli illerden birisi olmayan Samsun gibi bir kentin heyelan vesaire gibi yerel riskler de taşımayan bir semtinde ki apartman dairesin de mutlu bir şekilde yaşıyorsanız, dikkatli olun.
Binanız hiçbir risk taşımasa da, eğer otuz yılı aşkın bir süre önce yapılmışsa, daha da önemlisi getirisi yüksek olan bir bölge de bulunuyorsa, bir sabah kalktığınızda apartmanınız için riskli bina raporu çıkartıldığını ve tehlike taşıdığı gerekçesi ile yıkım kararı alındığı tebligatı ile karşı karşıya kalabilirsiniz.
Olmaz öyle şey demeyin ve aşağıda anlatacaklarımı lütfen ciddiye alınız.
Bu tür apartmanlarda kat sahibi olanların çoğu, apartmanın yaşına uygun olarak orta yaşın üzerinde emeklilik dönemini yaşayan insanlardır.
Apartmanımızı yenileyelim diye düşünseniz dahi, apartmanın kat yüksekliği ancak sahibi olduğunuz daire sayısı kadar daire yapımına uygun olduğu için hiçbir müteahhite kat karşılığı binanızı yaptıramazsınız.
Ama bu binayı çok daha yüksek katlı yeniden yapabilecek becerikli müteahhitler (Yapımcı firmalar) vardır. Nasıl mı? İşte böyle…
Deprem bölgelerinde hasar görmüş binaların yıkılması için çıkartılmış bir yasa, ne yazık ki amacından saptırılmış ve çıkarcıların elinde tehlikeli bir silah haline gelmiştir.
Günümüz siyasetinin yarattığı ve senin benim yapamayacağımız imar değişiklilerini becerebilen ve bir anda ünlenen bir takım müteahhitlerden birisi sizin apartmanınızı gözüne kestirmişse, kurtuluşunuz yok demektir.
Bakın süreç nasıl işliyor;
Bu müteahhit ( Yapımcı firma), apartmanınız da bir daireyi satın alıyor veya içeriden bir kat maliki ile anlaşıyor ve binanızın yıkılma riski taşıdığı iddiası ile bu işleri yapan bir firmaya başvuruyor.
Bu firma, binanızdan aldığı bazı beton ve duvar parçaları üzerinden binanızın yıkılma riski taşıdığına ait bir rapor hazırlıyor ve müteahhit firma bu raporla size yıkım kararını dayıyor. Arkasından da size anlaşma öneriyor.
Yapılan pazarlıklar sonrası, kat maliklerinin yapılacak yeni binadan bir kat ve bir miktarda nakit para ile bina bitene kadar oturacağı dairenin kirası karşılığı anlaşmaktan başka çaresi kalmıyor.
Bu yasaya dayanılarak büyük kentlerde yaşanan bazı olayları ve bu nedenle çıkan kavgaları ben de dâhil, sanırım çoğumuz çok da farkında olmadan izledik.
İstanbul gibi metropol kentlerde artık bu fırsatçılık, apartmanlarla yetinmenin ötesine geçmiştir. Sulukule Mahallesi gibi değer kazanan ve gariban insanların yaşadığı mahalleler, “Kentsel dönüşüm” adı altında yıkılıp bu insanlar çok daha ucuz semtlerde iskâna mecbur edilmiştir.
Sahip oldukları değerli arsalarının getirisinden yaralanma şansı bırakılmayan insanlara, bu arsaların üzerinde sırtını siyasi iradeye dayamış inşaat firmalarınca yapılan dev kuleleri seyretmek kalıyor.
Bu olaylar artık Samsun gibi kentlere de sıçramıştır.
Şimdi size, son derece doğru bir kararla, depremlerin yaşandığı illerde ki hasarlı binaların yıkımı için çıkartılan bir yasanın önemli birkaç maddesini özetleyerek, bu işin nasıl rayından çıkarak kentsel dönüşüm adına fırsatçılara zemin hazırlandığını özetlemek istiyorum.
“Kentsel Dönüşüm Projesi” Olarak anılan 6306 sayılı “Afet Riski Taşıyan Alanların Dönüştürülmesi Hakkında ki Kanun”, Bakın neleri içeriyor.
- Amacı, afet riski altında ki alanlar diye başlayan yasa, devamında riskli yapıların bulunduğu arsaları da kapsamaktadır.
- Yasa, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na, dolayısıyla da belediyelere adeta diğer yasaların üzerinde bir güç anlamında geniş yetkiler tanımıştır.
- Riskli yapı; Riskli alan içerisinde bulunan veya dışında olup da ekonomik ömrünü tamamlamış, ya da yıkılma tehlikesi bulunan yapılar olarak tanımlanmıştır.
- Peki, bu kararı kim vermektedir? Bu kararı, Bakanlığın yetki verdiği özel kuruluşlar olan, “Yapı Denetim Şirketleri, Yeminli Teknik Bürolar” Vermektedir. Bu tür kuruluşların nasıl işlediğine dair tartışmalar ise, zaman zaman kamuoyuna da yansımaktadır.
Böylece verilecek çürük raporu, apartmanınızın sonudur. Altmış günden az olmamak üzere verilecek sürede bina sakinleri binayı yıkmazsa, yıkım işini mülki amirler yerine getirecek ve yıkım parasını da kat maliklerinden tahsil edecektir.
Yasa, sonra ki maddelerinde de çok ağır yaptırımlar getirmiştir. Çıkartılan Riskli Bina raporuna sadece kat maliklerinin itiraz hakkı vardır. Bu hakka da kısıtlama getirilmiş ve ileride doğacak zararları önlemek için yargıya tanınan, gerektiğinde “Yürütmeyi durdurma kararı” alma yetkisini de, bu yasa için engellemiştir.
Yani açılan dava sonunda, bina için hazırlanan risk raporunun yanlış olduğu mahkemece kanıtlansa dahi, yıkım kararı bekletilemeyeceği için bu sürede binanız yıkılmış olacak ve çıkacak mahkeme kararının da hiçbir geçerliliği kalmayacaktır.
Okudukça iç karartan bu yasa, kiracılara da hiçbir hak tanımamıştır.
Bu yasa öylesine kötü amaçlı kullanılır hale gelmiş ki, işin boyutu ancak başa gelince anlaşılıyor.
Tam kırk üç yıldır eczanemin de bulunduğu ve içerisinde tarihi Konak Sineması ile Samsun’un tüm elektronik malzeme satıcılarından bulunduğu elliye yakın kiracının mülk sahibi olan SGK’ a ait İş-Kur Han’ın başına da yukarıda anlattığım olay geldi.
Bir süredir SGK’ nın kendisi için yeni bir bina yaptırdığı ve sonra mevcut binasını satacağı konuşuluyordu. Yeni binanın 2-3 yıl sonra bitecek olması nedeniyle kiracılar tedirgin olsa da, sonucu bekliyordu.
Ama SGK adeta harakiri yaparak garip bir şekilde alelacele bir ihale ile bu binasını sattı. (Bu aşaması beni ilgilendirmediği için ihale ile bir yorum yapmak istemiyorum)
Binanın satışı, satış senedine konan bir madde ile “SGK’ nın yeni binasının inşaatı bitinceye kadar binayı kullanacağı kaydı” ile gerçekleştirilmişti.
SGK Samsun il Müdürlüğü de bu nedenle kiracılarına 2-3 yıl daha kalabileceklerini söyleyerek kiraları dahi kendisi topluyordu.
Ama bir süre sonra bir ekibin gelip binanın kolanlarından ve duvarlarından parça aldığı duyuldu.
İşin rengi bir anda değişti ve yukarıda anlattığım şekilde, bu binanın yapımını bilenlerin ortak görüşüne göre, Samsun’un büyük bir depremde dahi en son yıkılacak binalarından birisi olduğu söylenen İŞ-Kur Han için “Riskli bina” Kapsamına sokularak yıkım kararı çıkartıldığı duyuldu.
Çok geçmeden binanın yıkılacağı, bu nedenle iki ay içerisinde binanın boşaltılmasını bildiren mahkeme kararı bütün kiracılara tebliğ edildi.
Elliye yakın kiracı, böylesine kısa sürede nasıl yer bulabileceği endişesini yaşarken, aynı tebligatın SGK’ a da yapıldığı duyuldu.
Arkasında bir başka güç var mıdır? Bilmiyorum ama görünen o ki, bir devlet kurumu olan SGK da bir oldu-bitti ile karşı karşıya bırakılmıştı.
İşin kafa karıştıran yanı, SGK’ nın yeni binası bitmeden böylesine önemli bir iş merkezinde ki İş hanını, alelacele neden satar? Anlamak mümkün değil.
Bu son örnek, devletimizin işleyişi ve adı geçen yasanın nasıl amacı dışında kullanılabildiğinin en somut örneğidir.
Bu ülkede neler oluyor? Nasıl oluyor da hala bunca anlaşılmaz işe zemin hazırlanıyor? Anlayan varsa bize de anlatsın.
Yazıklar olsun, kişisel çıkarlara ve para hırsı ile gözü dönmüş şirketlere ve onlara göz yuman yöneticilere…
Siz, siz olun ve olmaz demeyin. Özellikle de getirisi yüksek semtlerde ki apartmanlarda dairesi olanlar, apartmanınızın fırsatçıların eline geçmemesi için uyanık olun.
Yazımı bir hukukçunun, “Bu yasayı inceleyene kadar, bu ülkede böylesine hak hukuk tanımayan bir yasanın çıkartılabileceğine inanmazdım” Sözleri ile noktalıyorum.
Bakalım bu ülke de daha neler göreceğiz?
Haftaya görüşmek dileğiyle...