Türkiye çok önemli ve dikkatle izlenmesi gereken bir süreçten geçiyor. Bir yanda ülkemizi kasıp kavuran adı konmamış bir iç savaş ve hemen her gün gelen sayısını dahi saymakta zorlandığımız şehitlerimiz, öte yanda savaş noktasına gelinen Suriye ilişkileri ülkemizin bütünlüğünü tehdit eder konuma gelmiştir.
Bugün Türkiye’nin yaşadığı süreç, Osmanlı’nın son günlerinde içine düştüğü, daha doğrusu düşürüldüğü süreci hatırlatmaktadır.
Bilindiği gibi asırlarca Anadolu’dan kovulmaya çalışılan Osmanlı Devleti Avrupa’da patlayan 1.Dünya Savaşına taraf olarak katılmaya adeta mecbur edilmişti.
Asırlarca parçalanamayan bir imparatorluk, Osmanlı’nın taraf olduğu ittifak devletlerinin savaşı kaybetmesi ile paramparça edilmiş, Avrupa, Afrika, Asya’da ki toprakları paylaşılmış ve Türkler Anadolu’nun ortasında dar bir alanda yaşamaya mahkûm edilmişti.
Amacım bu savaşta ve sonrasında olanları anlatmak değil. Vurgulamak istediğim şey, bugün de Ülkemizin o döneme benzeyen bir senaryoyla yeni bir savaşla parçalanmaya doğru sürüklenmekte olmasıdır.
Yıllardır Türkiye’nin güneydoğu bölgesini ateş çemberine çeviren bir terör eylemi sürmektedir. Hiç kimse kendini kandırmasın, bu olay sıradan bir terör olayı değildir. Olayların temelinde, bugüne kadar hiç devlet olamamış Kürtlerin Türkiye, Suriye, Irak üçgeninde bir Kürt Devlet’i kurması amacı yatmaktadır.
Ortadoğu’yu ateşe atmaya çalışan Amerika’dır ve bu bölgenin karışmasından yarar umması için Amerika’nın iki önemli nedeni vardır.
Bunlardan ilki, bozulan ekonomisini düzeltmek, ikincisi de Amerika’nın uzun vadede doğacak petrol ihtiyaçlarını giderebilmesinin önünde ki engelleri kaldırmaktır.
Amerika artık eski ekonomik gücünde değildir. Bu ülkenin içyapısını bilenlerde bu gerçeği saklamamaktadır. Tüm gizleme çabalarına karşılık Amerika’nın ekonomisi sıkıntı içersindedir.
Amerika’nın en önemli ve en büyük gelir kaynağının silah sanayisi olduğu bilinmektedir. Ekonomisinin düzelebilmesi için de silah sanayi pazarının genişletilmesi gereklidir.
Dolayısı ile yapılacak şey, silah sanayisine yeni pazarlar hazırlayacak savaşların çıkartılmasıdır. Bu savaşın Türkiye’yi de içine alan Ortadoğu’da olması ise, Amerika için yukarıda altını çizdiğim iki nedenin de sağlanması demektir.
Amerika zaten bu amacını da saklamamakta ve Büyük Ortadoğu Projesini (BOP) uygulamaya koyduğunu açıklamaktadır. Bu projede Türkiye’ye de eş başkanlık görevi verilmiştir.
Amerika, bölgedeki ulusal çıkarlarına sahip çıkan anlayışa sahip devletleri kendi çıkarları için zararlı görmekte ve bu ülkelerin yönetimlerini, gerekirse de rejimlerini bir şekilde değiştirmeyi amaçlamaktadır.
İşin en hassas ve can alıcı noktası da budur. Amaç, bölgenin haritasının yeniden belirlenmesidir. Zaten uzun zamandır birçok Amerikan dergilerinde bu bölgenin yeni haritası yayınlanmaktadır. Bu haritalarda Suriye Türkiye, Irak üçgeninde bir Kürt Devletine yer verilmektedir.
Bu haritanın birinci halkası Irak’ta ki Saddam rejiminin devrilmesi ile gerçekleşmiştir. Irak’da Amerika’nın güdümünde yeni yönetimin iş başına gelmesi ile orada özerk bir Kürdistan Devleti kurulmuştur.
Projenin 2. ayağı olan Suriye, iç savaşın ateşine düşürülmüş, kardeş kardeşe düşman edilmiştir. Düne kadar kardeşimiz dediğimiz Esat’ın devrilmesi için Türkiye’de olayların içine sokulmuştur. Bu kargaşa içinde Suriye’nin Türkiye sınırlarına yakın bölgelerinde Kürtlerin yığınak yaptığı haberleri de yoğunluk kazanmıştır.
Amerika’nın rahatsız olduğu İran ile de ilişkilerimiz bozulmuş ve İran Türkiye’yi tehdit eder hale gelmiştir. Bu gidiş bölgeyi kan gölüne çevirecek gibi gözükmektedir.
İşte bu savaşa Türkiye’nin de bulaşması sonrası korkulan harita değişiminin de önü açılmış olacaktır.
Bu bölgede güçlü bir Türkiye, Amerika’nın çıkarlarını gerçekleştirmesi önünde hep engel olarak görülmüştür. Bu nedenle Türkiye’nin ılımlı İslam devleti haline getirilmesine çalışılmaktadır.
Bunu gerçekleştirmenin yolu olarak susan bir toplum yaratılması hedeflenmiş ve oyun bu kurallarla işletilerek tüm demokratik kuruluşlar susturulmuştur.
İlk hedef Türk Silahlı Kuvvetleri olmuştur. Son yıllarda Amerika’ya karşı ulusal çıkarlarımız açısından dik duran ordunun üst komuta kadrosu askeri vesayeti kaldırmak adına açılan soruşturmalar sonucu tutuklanmıştır. Üst kadroları boşalan koca Türk Ordusu “Üç beş baldırı çıplak denen” PKK ile baş edemez hale gelmiştir.
Üniversiteler yandaş yönetimlerle susturulmuştur.
Sendikalar sarı sendikacılığa mahkûm edilerek susturulmuştur.
Basın yandaş işadamları tarafından ele geçirilerek susturulmuştur.
Sivil toplum kuruluşlarının çoğu da yandaş yönetimlerle susturulmuştur.
Yargının tarafsızlığını ve güvenilirliğini yitirmesi, çok şeyin sonu olmuştur.
Neredeyse, muhalefet partileri de susturulacak noktaya gelinmiştir.
Kısacası her şey gözümüzün önünde olmakta ve hep birlikte büyük bir suskunlukla izlemekteyiz.
Bir ülkenin çıkarlarına sahip çıkmak demek olan “Ulusçulukla hesaplaşma zamanı gelmiştir” diyebilen bir bakanın sözleri dahi suskunluğumuzu bozmaya yetmedi.
Her şey gözümüzün önünde oluyor. Artık öylesine umursamaz hale geldik ki, hemen her gün gelmeye başlayan şehit haberleri dahi çoğumuzu eskisi kadar ilgilendirmiyor. Toplum uyuşturularak umursamazlık içine sokulmuştur. Bu şu demektir; Artık istenen zemin hazırlanmış ve toplum dayatılacak her şeyi kabullenme noktasına gelmiştir. Yazık..
Dün susmuştuk. Bugün de susuyoruz. Yarın ne olacak derseniz açıkçası onu bende merak ediyorum. Umarım o gün geldiğinde konuşacak takatimiz kalır.
Tüm bunların kötü bir rüya olarak anılacağı günleri görmek dileğiyle, iyi haftalar.. 23. 09. 2012
Not: Cuma günü açıklanan yargı kararları ile darbe hazırlığına karışan karışmayan ayrılmaksızın, ulusalcı ve laik düzenden yana olan askerler, hedef olarak belirlenen 2023 sonrasına sarkan mahkûmiyet karalarına çarptırılmıştır. Bu konuyu gelecek haftaki köşe yazımda kendi penceremden değerlendireceğim.