HUKUK VE KURALLARIN YERİNİ GÜVENSİZLİK VE YOLSUZLUK İDDİALARININ YOĞUNLUK KAZANDIĞI BİRLİKTELİKLER YÜRÜMEZ.
Topluluklar hangi nitelikte ve hangi büyüklükte olursa olsuneğer belirli kurallarla yönetilmezse, başarılı olma şansı yoktur.
Bu toplulukların en küçüğü ama çekirdeği sayılan aile birlikteliğinin ana ortağı ve kurucusu anne ile babadır.
Eğer anne ve baba aile içerisinde bazı kurallar oluşturamazsa, o aile birlikteliğinin aralarına yeni katılacak bireyler ile birlikte huzurlu ve başarılı bir şekilde devamlı olamadığı, gözlenen gerçektir.
Bu kurallar, baba ve anneninbaşta çocukları olmak üzere 1. Derece akrabaları ile olan ilişkilerinde adil davranış, sevgi, saygı ve geleneklerimize özen göstermesidir.
Birlikteliklerin bir büyüğü ise ticari anlamda aile şirketleri ile az ortaklı adi ortaklıklarıdır.
Ticari çıkarla bir araya gelen bu birlikteliklerden de kurumsallaşmasını (Duygusallıktan uzak bazı belirli kuralları yerleştiremeyenlerin) uzun soluklu olmadıklarını biliyoruz.
Bu nedenle bir Avrupa kentinde sıklıkla rastlayabileceğimiz gibi tabelasında,“Kuruluş: 1850 veya 1780”Yazan bir işletmeyi, ne yazık ki seksen iki milyonluk ülkemizde görmek olası değil.
Nitekim kökeni aile şirketleri olmasına rağmen, sonra ki yıllarda kurumsallaşmayı becerebildikleri için Cumhuriyetin en uzun soluklu kuruluşları olarak KOÇ ve SABANCI Gruplarındanbaşka bir büyük kuruluşu sayamıyoruz.
**************************************
Bunları anlatmamın nedeni, insanların hangi nedenle olursa olsun bir araya gelerek oluşturdukları birlikteliklerin huzurlu olabilmesi, sağlıklı büyüyebilmesi ve sürdürülebilir olması için gerekli olan kuralları eksiksiz uygulaması zorunludur.
Bu açıdan bakıldığında,birlikte yaşamak zorunda olan en büyük topluluk, MİLLET ve onların oluşturduğu DEVLETTİR.
Yukarıda daha küçük topluluklar için anlattığım olumsuzluklar eğer uluslar içinde yaşanıyorsa, o ulusun da uzun soluklu ve huzurlu olması düşünülemez.
Konu ulus ve devlet olunca, bu kuralların daha kapsamlı ve çok daha kesin ve sık sık değiştirilemez olmasıda gerekir.
Bu kuralların başında ise, HUKUK ve ANAYASA’ ya bağlılık gelir ve bu iki konuda hiçbir esneklik kabul edilemez.
Aslında tüm ulusların yazılı anayasasına konulmuş kuralların en önemlileri benzerlik gösterir ve toplumların huzur içerisinde bir arada yaşamasını sağlamayı amaçlar.
Demokrasi ile yönetilen ülkelerde toplumu devlet adına görevi seçimle iktidara gelen hükümetler yönetir.
Bir sonra ki seçime kadar iktidarda kalacak hükümetlerin vatandaşlarına eşit davranış içerisinde olması asıldır.
Bu anlamda Anayasa’da belirlenmiş kuralların başında HUKUKA kesin bağlılık, toplumun ortak paydası olan dinin hiçbir şekilde siyasi amaçlarla kullanılmaması (LAİKLİK), Milli kaynakların korunması ve ülkenin çıkarları için kullanılması gelir.
Tüm bu gerçeklerin ışığında günümüz Türkiye’sine baktığımızda, yukarıda ki kurallardan hangisinin doğru ve adil uygulandığını söyleyebiliriz?
- Üzülerek söylemek gerekirse, bugün ülkemiz de hukuk bağımsızlığını tamamen yitirmiş,
- Dinimiz, tüm sağ partilerin iktidara gelebilmek için acımasızca istismar ettikleri siyasi bir araç haline gelmiş,
- Ülkemizin Cumhuriyet döneminden bu yana yarattığı tüm sanayi kuruluşları, özelleştirme adı altında çoğu yabancılara satılmış,
- Bu ülkenin, (Hani son zamanlarda çok konuşulan sorunu olan Beka)güvenliği açısından çok önemli olan iletişim kuruluşu olan TELEKOM ve bankaların çoğu da yabancılara satılmış,
- Savurganlığın tavan yaptığı, dış dünyaya olan borcumuzun tüm Cumhuriyet Döneminin en büyük rakamlarına ulaştığı,
- En önemli tarımsal üretimlerimizin zorlaştırılması sonucu köylümüzü tarlasından kopartıp, tarımı bitirme noktasına getirerek buğday ve samanı dahi dışarıdan almak zorunda kalındığı,
- Türkiye’nin en önemli veri kurumlarına (TÜİK gibi) olan güvenin azaldığı,
- Basının özgürlüğünü tamamen yitirerek siyasi iradenin güdümüne girdiği,
- İş dünyasında belirli bazı kuruluşlarının özellikle kollandığı,
- Kültür dışlanırken,eğitimin yaz boz tahtasına çevrilerek değersizleştirildiği, üniversitelerde görevli isimlerinin başında profesör unvanı bulunan bir öğretim üyesinin, “En faydalı insan ilkokul, hatta hiç eğitim almamış insanlardır” Diyebildiği halde hala görevini sürdürebildiği,
- Bunların dışında yolsuzluk iddialarının cevapsız kaldığı, cezaevlerinin düşünce suçluları ile dolduğu,
- Toplumun güven duygularının giderek azaldığı bir ülkede yaşıyoruz.
Şimdi söyler misiniz? Bu yazdıklarımdan üzüntü duymayan veya bunlara yalan diyen var mı?
İşte böyle bir ortamda, ülkemizin geleceği ve toplumumuzun aradığı huzuru bulabileceği bir seçime 12 gün kaldı.
Yapılacak tercihle geleceğimizi kendimiz belirleyeceğiz.
Eğer bu ülke de huzur içerisinde birlikte yaşamak istiyorsak, sandığa gidecek halkımızın takım tutar gibi bir bağımlıktan uzak bir anlayışla, geleceğimiz olan çocuklarımızı ve torunlarımızı düşünerek bu seçimde oy kullanmaları kaçınılmaz hale gelmiştir.
Seçimlerin hiçbir tartışmaya ortam bırakmadan sakin ve güvenli geçmesi ve sonuçların ülkemizin geleceğini aydınlatması dileğiyle, tüm okuyucularıma saygılarımı sunuyorum.