Geçen hafta ki köşe yazım da Türkiye’de ki siyasi partilerin Cumhuriyet döneminde ki tarihi geçmişini özetlemiştim.
Bugün de sizlerle günümüzde ki muhalefet partilerinin açmazı olan konuları paylaşmak istiyorum.
On yılı aşkın bir süredir tek başına iktidarda olmasına rağmen AKP’nin gücünü koruyor olması karşısında, CHP ve MHP’nin durumunu sorgulamak ve nedenlerini araştırmak gerekir diye düşünüyorum.
Bugüne kadar tek başlarına iktidar olamamış muhalefet partilerinin açmazlarının bir kısmı ortak sorunlardan kaynaklanmaktadır..
Muhalefet partilerinin ortak açmazının temelinde, 1950’den itibaren giderek büyüyen ve günümüzde dünyanın en büyük gücü haline gelen Amerika’nın, Türk siyasetin de giderek artan etkisinin öncelikli rolünün olduğunu düşünüyorum..
Kim aksini söylerse söylesin ne Avrupa, ne de Amerika bölgede ki çıkarları açısından hiçbir dönemde Türkiye’nin bölgede tam bağımsız ve güçlü bir devlet olmasına sıcak bakmamıştır.
O nedenle de, Türkiye’nin ulusal ve bölgesel çıkarlarına sahip çıkan siyasi partilerin iktidar olması bir şekilde engellenmiştir.
Bu da, ülkemiz de ki Amerika yanlısı olmayan partilerin işini zorlaştırmıştır. Bunun en büyük kanıtlarından birisi günümüzün Saadet ve onun geçmişi olan Refah, Fazilet ve Milli Selamet Partileridir.
Son on yıldır tek başına iktidar da olan AKP’nin doğduğu ve şimdi ki kadrolarının çoğunun yetiştiği misyon da, Saadet Partisi ve onun geçmişinde ki kapatılan Refah, Fazilet ve Milli Selamet Partileridir.
Bugünkü iktidarla aynı ekolden ve aynı görüşten olmalarına ve ülkemiz de iktidar olabilmek için en geçerli referans olan dinsel söylemleri çok yaygın olarak kullanan bir parti olmalarına rağmen, onlarda tek başlarına iktidar olamamışlardır.
Bu partilerin başta Genel Başkanı merhum Necmettin Erbakan olmak üzere tüm ekibinin, Amerika ve AB’nin Türkiye ve bölgemiz üzerinde ki kendi çıkarlarına yönelik politikalarına karşı tavır almaları, bu partilerin de iktidar olamamalarında ki engellerden birisi olmuştur.
Bu arada, iktidara gelen partilerin liderlerinin hemen her seçim öncesi Amerika ziyaretinde bulunma geleneği ve bu geleneğe CHP, MHP ve Saadet Parti ve diğerlerinin liderlerinin uzak durmuş olması da düşündürücüdür.
************************
Muhalefet partilerinin bu ortak sorununu saptadıktan sonra Ana Muhalefet Partisi CHP ile MHP’nin diğer açmazlarını değerlendirebiliriz.
--CHP’nin önünde ki en büyük engellerden bir diğeri, hatta en önemlisi çok partili rejime geçtiğimiz günden beri dini siyasetin en önemli aracı haline getiren sağ partiler tarafından din karşıtı olmakla suçlanmasıdır.
Çağdaş bir Türkiye’nin kurulmasının temelini oluşturan ve din ile siyaseti birbirinden ayıran Laiklik ilkesine sahip çıkan CHP, bunun diyetini ödemek zorunda bırakılmıştır.
CHP’nin karşısında ki sağ partiler, her dönem de sürekli olarak bu silahı kullanmışlar ve bu konuda başarılı da
olmuşlardır.
Doğruluğu kanıtlanmamış bir sürü olay yalan, yanlış anlatılarak, çok büyük çoğunluğu Müslüman olan toplumda dinimiz kullanılarak CHP düşmanlığı körüklenmiştir.
Üzülerek söylemek gerekirse, mabetlerimiz dahi zaman zaman bu yanlışa alet edilmiştir.
--Fakat günümüz de hem CHP’nin, hem de MHP’nin asıl açmazı, iktidar partisi AKP’nin politikalarına karşı, inandırıcı ve insanlara umut verecek politikalar üretmek yerine, AKP yöneticilerinin söylemlerine cevap yetiştirmekle zaman kaybetmeleridir.
Özellikle Cumhuriyetimizin kurucusu Ana Muhalefet Partisi CHP, günümüz de kendisinden beklenenlere cevap vermekten uzak bir görüntü sergilemektedir.
AKP’nin toplumun en azından yarısından tepki gördüğü bir ortamda, CHP’nin bu tepkili insanların beklentilerine cevap verecek projelerle gündeme hâkim olması gerekmektedir.
AKP sözcülerinin ve yandaş basının sürekli pompaladığı, “AKP’nin alternatifi yok” Söylemi karşısında CHP’nin beklenen atağı yapamaması, toplumsal umutsuzluğa zemin hazırlamaktadır.
Oysa AKP’ye destek vermeyenlerin beklentisi ve umudu, CHP’nin iktidara hangi projelerle talip olduğunu açıklamasında yatmaktadır.
AKP dışında arayışta olanlar, CHP ve MHP’nin özellikle eğitim, işsizlik, ekonomi, dış siyaset, Kürt Sorunu, iç güvenlik ve sağlık sorunlarında ki somut, tutarlı ve kendilerini umutlandıracak çözüm projelerini görmek istemektedirler.
Ne yazık ki, bu gerçekler CHP ve MHP yönetimi tarafından yeterince önemsenmiş gözükmemektedir.
--Tabii bu açmazın temelinde yatan bir önemli neden de, yazılı ve görsel basının iktidar tarafından kuşatılmış olmasıdır.
Gerçekten de, siyasi iktidarın her türlü yöntemle baskı altına aldığı yazılı ve görsel basının en yaygın olanları ve köşe yazarları sürekli olarak iktidara destek verirken, muhalefetin açıklamalarına ve ürettikleri projelere uzak durmakta, bu da muhalefetin sesini geniş kesimlere duyurmasını önemli ölçüde kısıtlamaktadır.
--CHP’nin bir başka açmazı da, her kesimden oy almak için yürüttüğü siyasettir. Özünde doğru bir politika olsa da, bunun topluma çok güzel anlatılması gerekmektedir.
Örneğin, dinci kesimden hiçbir şekilde oy alması mümkün değilken, zaman zaman bu kesime yanaşması laik kesimin oylarını tedirgin etmektedir.
--Yine Güneydoğu Bölgesinden oy alabilmek için yürüttüğü politikaları iyi anlatamaması ve parti içinden gelen çelişkili açıklamalar da, CHP’nin oy tabanın da güvensizliğe neden olmaktadır.
CHP, beklentileri ve umutları güçlendirmek adına bu politikalarını netleştirmek zorundadır.
-- Bunun yanında parti içi demokrasinin gerektirdiği hoşgörünün zaman zaman kötüye kullanılması ile parti içinde oluşan ve hiçbir zaman bitmeyen çelişkili açıklamalar parti otoritesinin sağlanamadığı izlenimi yaratmakta, bu da CHP’ye olan güveni sarsmaktadır.
-- CHP ve MHP’nin çıkışının öncelikli şartı, yukarıda altı çizilen sorunlarla ilgili net ve anlaşılır projelerini basın desteğinin olmayışını da dikkate alarak, bir an önce gazetelerde tam sayfa ilanlarla da olsa topluma duyurmasından ve buna süreklilik kazandırmasından geçmektedir.
-- Her iki muhalefet partisi de kendi tabanının katıldığı toplantılar düzenlemekle yetinmeyip, daha çok toplumun içine girerek her kesimine birebir projelerini anlatarak, onların kafasını karıştıran sorularını cevaplayarak halkla buluşmalıdırlar.
-- Ayrıca CHP ve MHP, iktidar partisi sözcüleri ile söz düellosuna girmemeli ve cevap yetiştirmek uğruna enerji harcamamalıdır. Toplum artık bu söz dalaşından bıkmıştır.
Bunun yerine, muhalefet partilerinin sözcüleri her fırsatta toplumu rahatsız eden konuları ve üstü örtülmeye çalışılan suiistimalleri gündeme taşıyarak ve bu konuda sistemli bir devamlılık sağlayarak unutturulmaya çalışılmasını engellemelidir.
Çünkü bu toplumun en hassas olduğu konu, kendisinin milli gelirden yeterince pay alamadığı ve fakirleştiği ortamda, bir takım kesimlerin haksız kazançla zenginleşmesine karşı duyduğu tepkidir. Bu konunun üzerine gidilmelidir.
-- Kürt sorunun çözülememiş olması karşısında, “Milliyetçilik ilkesinin” prim yapması sonucu, MHP % 17-19 bandında ki oyunu korumaktadır.
Bunun yanında CHP’ye yakın olup da CHP’den beklentilerini bir türlü alamayan ulusalcı seçmenlerin bir kısmının oylarının da, seçim zamanlarında MHP’ye kaydığı gerçeği gözden kaçırılmamalıdır.
-- Ne var ki, katı milliyetçilik ilkesi söylemlerine umut verici başka projeler katamaması yanında, ülkenin geleceğine hangi projelerle yön vereceğini anlatmaması ve sadece milliyetçiliği sahiplenen politikaları, MHP’nin iktidar alternatifi olma şansını azaltmaktadır.
Başta Ana Muhalefet Partisi olmak üzere muhalefet partilerinin iktidar partisinin sahip olduğu ekonomik ve medya gücü karşısında gerçekten de işi zor gözüküyor.
Yazılı ve görsel basının hemen tamamının iktidar yanlısı tavrı veya sinmesi muhalefetin sesini geniş kitlelere duyurmasını engellemektedir.
Bu nedenle muhalefet partilerinin bu sorunu aşacak formüller üretmesi her zamankinden daha fazla önem kazanmış bulunmaktadır.
*********************************
SONUÇ;
Sonuç olarak söylemek gerekirse, yukarıda da belirttiğim gibi, muhalefet partilerinin öncelikle kendilerini sorgulayarak yapısal yeni yöntemlerle topluma projelerini anlatması, toplumun her kesimine inmesi, iktidar sözcüleri ile söz dalaşı yerine iktidarın yanlışlarını ve toplumu rahatsız eden suiistimal dosyalarını sürekli gündem de tutması, CHP ve MHP’ye olan umudu artıracaktır.
Şurası unutulmamalıdır ki, muhalefetin olmadığı veya susturulduğu sistemlerin çağdaş demokrasilerde yeri yoktur.
Umarım, iktidarın sınır tanımaz uzlaşmadan uzak karar alma
tavrı, yeni Anayasa’nın yapımı içinde sürdürülmez ve ülkemiz yeni bir inatlaşma karmaşasıyla ülkemizin geleceğini sıkıntıya sokacak tek yanlı hazırlanmış bir “Anayasa” ile karşı karşıya bırakılmaz..
Tanrı’nın her türlü güzelliği ve olanağı verdiği ülkemizi ortak akıl ve uzlaşma kültürü ile yönetecek yöneticilere kavuşmamız dileğiyle, iyi haftalar..