Allah bazı ülkelere büyük doğal imkânlar sunmuştur. Bölgemizde ki bazı ülkelere zengin doğalgaz ve petrol yatakları vermiştir. Aynı bölgede olmamıza rağmen henüz ülkemiz de önemli bir petrol ve doğalgaz yatağı bulunamamıştır. Ancak Akdeniz ve Karadeniz’de umut verici petrol ve doğalgaz arama çalışmaları yürütülmektedir.
Doğalgaz ve petrolümüz olmasa da çok önemli yer altı madenlerine sahibiz. Bunların başında da dünyada ki bor rezervinin p-80 i bizim ülkemizde bulunuyor. Uzay ve uçak sanayileri başta olmak üzere birçok sanayi dalında kullanılan bor madeni içinde bulunduğumuz yüzyılın ve gelecek yüz yılın en çok aranan ve en pahalı maden cevheri olacaktır.
Ülkemizin çok önemli bir başka zenginliği de, bugün yeterince yararlanamıyor olsak da, üniversite eğitimi almış çok genç bir nüfusa sahip oluşumuzdur.
Bu ülke, son zamanlarında kan kaybederek dağılan Osmanlı İmparatorluğu’ndan sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile yeniden hayat bulmuş ve Osmanlıdan kalan borçları da ödeyerek hızlı bir kalkınmayı başarmıştır.
Genç Cumhuriyet döneminde onlarca fabrika yapılırken, demiryolları yabancıların tekelinden kurtarılmış ve yeni demiryolları yapılırken, öte yandan da çok önemli devrimlerle ülkemizi çağdaş devletler seviyesine ulaştırmakta da çok önemli adımlar atılmıştır.
Eğitim konusunda bugün bazı çağdaş ülkelerin dahi yararlandığı bir model olan Köy Enstitüleri de bu dönemde kurulmuş ve kısa sürede birçok yetenekle donatılan öğretmenler yetiştirilerek köylerine öğretmen olarak gönderilmiştir.
Bence burada çok önemli olan nokta, tüm bunların Cumhuriyetin ilanından sonra ki ilk onbeş yılda gerçekleştirilmiş olmasıdır.
Sonra ki yıllarda da önemli gelişmeler yaşanmıştır. Örneğin rahmetli Adnan Menderes Dönemin de Amerika’dan alınan Marshall yardımı ile yollar yapılmış ve bazı tesisler kurulmuştur.
Daha sonra da rahmetli Süleyman Demirel Döneminde O’na” Barajlar Kralı” namını kazandıracak kadar çok sayıda baraj yapılmıştır. Özellikle Atatürk Barajı ile önemli güçte elektrik elde edilirken, GAP Projesi’nin de tamamlanması ile de sulama olanağına kavuşturulan Harran ile Ceylanpınar Ovaları hayatiyet kazanmıştır.
Yine rahmetli Demirel Döneminde de çok önemli otoyol projeleri ile ağır sanayinin gelişmesine öncelik verilmiştir. Daha kısa sürelerle görev yapan hükümetler dönemlerinde de sınırlı da olsa kalkınmaya önem verilmiştir.
Son dönemde ise 18 yılı aşan bir süredir ülkemiz, AKP İktidarı ile Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Başkanlık Sistemi yönetiliyor.
Bu döneme imza atacak projeler ise, oto yollar, tüneller, tüp geçitler ile Hızlı Tren yatırımlarıdır.
Cumhuriyetin ilanından bu yana geçen 98 yılda çok şey yapıldığı muhakkak. Ne var ki, Cumhuriyetin ilk 15 yıllık Atatürk döneminden sonrası dönemlerde çok büyük yanlışlarda yapılmıştır.
Bugün geriye dönüp baktığımda, ilk 15 yılda yabancıların elindeki tesisler geri alınırken, sonraki 80 yılda bu ülkenin kıt kanaat yarattığı fabrikalar ve çok önemli tesislerin özelleştirme adı altında elden çıkartılmış olmasının, birçoğunun da yabancıların eline geçmiş olmasının acısını derinden hissediyorum.
En büyük endişem ise, bugünlerde yaşanan ekonomik kriz döneminde yer altı kaynaklarımızın da yabancıların eline geçmesidir.
Şimdi düşünüyorum da, eğer ilk 15 yılda ki hızlı tempo sürdürülebilmiş ve o dönemde ki gibi tasarruf kültürünü devam ettirebilmiş olsaydık, bugün gerçek anlamda bir dünya ülkesi olurduk.
Bu yanlışlardan söz ederken bir ülkenin kalkınması ve gelişmesinde çok önemli rolü olan eğitim, kültür, sanat gibi konulara değinmeyeceğim bile. Bu ülkenin gelişmesine ve kalkınmasını engelleyen en önemli üç konuya değineceğim.
Bunlar yolsuzluk-savurganlık, adalet ve güven duygusu kaybıdır. Üzülerek söylemem gerekirse, bu üç önemli konuda Atatürk dönemi sonrası hep hata yapılmıştır. Ama son 18 yılda yapılanların ise açıklaması olamaz.
- Geçmiş dönemlerde de olan lüks makam arabası ve resmi araç kullanma savurganlığı ile devlet kurumlarında ki lüks bina ve makam odaları düzenleme savurganlığı son 18 yılda tavan yapmıştır.
- Bunun yanında artık dillere pelesenk olan beş müteahhite ayrıcalıklı ihale verildiği haberlerini sağır sultan dahi duymuştur.
- Hele de bu ihalelerde yapımcı bu beşli müteahhite yapılacak işe göre hasta, yolcu, oto geçişi ve maddi garantiler verilerek yaptırılması ve garanti edilen sayılar tutmazsa kalanının Devlet Hazinesinden, yani halkın cebinden karşılama garantisi verilmesinin kabul edilebilir yanı yoktur.
- Yargı tarafsızlığını tamamen yitirerek Başkanlık Sisteminin bir organı haline getirilmiştir.
- Toplum öylesine bir ayrıştırılmıştır ki, insanların birbirine güveni kalmadığı gibi daha da tehlikeli olanı, Devlete olan güven duygusu da çok ciddi oranda kaybolmuştur. Üç kaybın en önemlisi de budur.
Bu ülkede devlette ki yolsuzluk ve savurganlık ile adalet ve güven duygusu onarılmadan bu ülkenin düzlüğe çıkması çok zor görünüyor.
En üzücü olan da, çocukluğumuzdan beri duyduğumuz “Devletin malı deniz, yemeyen domuz” Gibi çok yanlış bir tekerlemenin adeta kültürümüze işlemiş olmasıdır.
Bugün baktığımda, bu yanlışları yapmasaydık kim bilir bugün hangi noktada olurduk, diye üzülüyorum.
NOT: Geçen hafta ki köşe yazımın bir bölümünde Umut Vakfı’nın yayınladığı bir basın açıklamasından Samsun ile ilgili bir bilgiyi köşeme taşımıştım. Bu bilgiye göre yapılan bir araştırma da silahlı yaralama ve öldürme olaylarında Samsun’un 187 vaka ile 441 vakalı İstanbul’un ardından Türkiye ikincisi olduğu haberiydi.
Yazımın yayınladığı gün Emniyet Müdürü Özel Kalem Müdürü Serkan Bey arayarak bu verilerin Emniyet Genel Müdürlüğü verileriyle çeliştiğini söyleyerek bana resmi verileri gönderdi. Umut Vakfı, Dedeman ve Önal ailelerinin dört çocuklarını ateşli silahla kaybetmiş olmanın acısı ile ateşli silahların kullanımını önlemek amacı ile kurulmuş ciddi bir vakıf.
Vakıf yetkilisi ile konuşarak bu çelişkinin nedenini sordum. Kendileri verileri yerel ve yaygın basının 3. Sayfa haberlerinden titizlikle ayıklayarak belirlediklerini açıklayarak, kendi verilerinin hem Polis, hem de Jandarma Bölgelerindeki olaylara dayandığını, farkın buradan gelebileceğini belirttiler.
Ben de kendilerine, Emniyet Genel Müdürlüğü rakamlarının bizim için geçerli olacağını belirterek, bu verilerin açıklanırken daha titiz olunması gerektiğini söyledim.
Aldığım bilgiyi de bizzat Emniyet Müdürümüz Ömer Turhal’a ilettim. Bu açıklamayı bilgilerin topluma doğru iletilmesi ilkesine bağlı kalarak bilgilerinize sunuyorum.
Sağlıklı geçecek güzel bir hafta diliyorum.