Yaşam üç perdelik bir tiyatro oyunudur. Ölüm ise, yaşam denen oyunun tek perdelik finalidir.
Yaşam, her tiyatro oyununun öncesinde yapılan hazırlık çalışmaları gibi ölüm öncesi hazırlık dönemidir. Yaşam, doğumla başlayan ve gençlik dönemini de kapsayan birinci, olgunluk dönemi ile devam eden ikinci ve üçüncüsü de yaşlılık dönemi ile finale ulaşan üç perdeden oluşur.
Ölüm ise, üç perdelik yaşam oyununun tamamını veya bir bölümünü tamamlayanların sunacakları final sahnesidir.
Ne yazık ki bazı ölüm finalleri, hazırlık dönemi yaşanamadan sahneye konuyor.
Ön hazırlıkları yapılamadan hazırlıksız sahneye konan final oyunu, bu nedenle çok daha dramatik sahnelere neden oluyor.
İşte böyle hazırlıksız sahneye konan dramatik bir oyunun finalini, geçtiğimiz hafta içerisinde vicdan sahibi tüm insanlarımız ağlayarak izledi.
Oyunun baş aktörü henüz onbeş yaşına yeni girmiş, yaşamın güzelliklerini yaşayamamış, gözleri parlayan bir çocuğumuzdu.
Böylesine dramatik bir oyunun aktörü olmaya hiç de hazırlıklı değildi Berkin Elvan. Berkin, iktidar ihtiraslarını güç göstererek kanıtlamaya çalışan vicdanları kararmış insanların verdiği emirlerle, polisin demokratik hak arayan gençlere karşı uyguladığı biber gazı oyunun aktörlüğüne (Hem de haberi olmadan) soyundurulmuştu.
Oyun öncesi hazırlık dönemi yaşanmadan sahneye konan tek perdelik final oyunlarında çoğu kez, aktörler bir trafik kazası veya ani bir hastalık sonrası sahne alırlar. Bu tür zamansız finalleri kader deyip geçebilme tevekkül kültürüne sahip olduğumuz için dramatik finali gözyaşlarımızı içimize akıtarak seyrederiz.
Ancak, Berkin ve final oynattığımız diğer gençlerimiz tüm ülkenin insanlarına gözyaşı döktürdü ve en kara vicdanları dahi kanattı.
Bu gidişle, vicdanını kaybetmiş insanların yapımcılığına soyunduğu acı sahnelerle dolu bu tür “Tek perdelik finalleri” seyretmeyi sürdüreceğiz gibi gözüküyor.
Nitekim Berkin’in final oyununu tamamladığı günün bir kaç saat sonrasında genç bir polis ile bir gencimize daha hazırlıksız final oynattılar.
Umuyorum, bu karanlık senaryoları oynatanlar, Berkin’in ve diğer gençlerimizin başrolünü oynadığı tek perdelik ölüm oyununun son sahnesi olan cenaze törenine katılan muhteşem kalabalığın tepkisine duyarsız kalmazlar.
Yine umarım ki, pisipisine final oynayan çocuklarımızın babalarının söyledikleri ve aralarında kurdukları örnek ilişki, bu ülkeyi yönetenleri biraz olun utandırır ve düşündürür.
Bu oyunun yeni versiyonlarının sahneye konmasını ve toplumun kin yüklenerek kamplara ayrılmasına zemin hazırlayacak söylem ve yaptırımları terk ederler.
Ne yazık ki ben bu dilekte bulunurken, bu kirli oyunun aktörleri hala ateşe benzin dökmeyi sürdürüyordu.
Hangi gözle bakarsanız bakın, bu tür tek perdelik oyunların son sahnesi olan cenaze törenleri, oyunun en dramatik sahnesidir. Bu törenler sevginin, dostluğun, samimiyet ve riyanın bolca test edildiği ortamlardır. Bu testi yapan ise, musalla taşında yatan başrol oyuncusudur.
Başrol oyuncusu, yattığı yerden finali izlemeye gelenleri seyretmektedir. Seyircilere baktığında, kimlerin kendisini sevdiği için orada olduğunu, kimlerin de orada olmaları gerektiği için görüntü verdiklerini izlemektedir.
Başrol oyuncusu, kızgın güneşin yakıcı ışıklarına veya toprağın dondurucu soğuğuna terk edilirken, mezarlık sahnesini izleyenler perde dahi kapanmadan günlük yaşamlarına dönmüşler ve daha tiyatro salonundan çıkmadan günlük sorunların sohbetine dalmışlardır.
Boşuna, “Ateş düştüğü yakar” dememişler. Seyirciler tiyatro salonundan çıkarken, sahnede kalan başrol oyuncusunun yakınları beklemedikleri şekilde sonlanan oyunun etkisiyle çökmüş kalmışlardır. Onlar, artık ölüm denen finalin dindirilemez acısı ile yaşayacak ve bu finali oynatanlarla hesaplaşacakları mahşer gününü bekleyeceklerdir.
Başrol oyuncusunu kaderin seçtiği oyunlar (Trafik kazası gibi) için söyleyecek sözümüz olamaz. Ama vicdanları kararmış yapımcıların başrol oyuncusunu seçtiği oyunları, tüm seyircilerin boykot etmesi gereken günlerden geçiyoruz.
Hangi taraftan olursa olsun, böylesine acımasız senaryoları sahneye koyan kara vicdanlı yapımcıları tüm ülke olarak birlikte lanetleyebilmeliyiz.
Aksi takdirde, sonu darbelere kadar giden ve ülkeyi saflara ayırarak birbirine kırdıran geçmişte ki pis oyunları bir kez daha seyretmek zorunda kalırız.
On beş gün sonra seçim yapılacak olan ülkemizde, iktidarın başında ki Sayın Başbakan Erdoğan ile muhalefet partileri arasında tüm uzlaşma köprülerini yıkan söz dalaşı umutları kıracak boyutlara ulaşmıştır. 1980 öncesi dönemin Başbakanı Sayın Demirel ile Merhum Ecevit arasında doğan zıtlaşmanın ülkeyi nasıl kan gölüne çevirdiğini hatırlatmakta yarar görüyorum.
Bu dramatik oyunların başrolünde görev almak zorunda kalan Berkin Elvan çocuğumuza, Muratcan Karamanoğlu ve polis memuru Ahmet Küçükdağ ile daha önceki oyunlarda rol alan değerli gençlerimize Tanrıdan rahmet, kederli ailelerine sabırların en büyüğünü diliyorum.
Yaşamlarının baharında bu kirli oyunda rol alan gençlerimiz adına bir dileğim de, bu ülkeyi yönetenlere olacak.
Lütfen! Rengine, mezhebine ve hangi taraftan olduğuna bakmaksızın, bu pis oyunun finaline vereceğiniz yansız kararlarla katkıda bulununuz. Suçluları adalete teslim ederek bu gençlerin ve ailelerinin acısını biraz olsun azaltınız.
Aksi takdirde, bu gençlerin ruhu sizleri rahat bırakmayacak ve tarih, bu gençlerin kaybettikleri yaşamlarının sorumlusu olarak görevlerini savsaklayan ve uzlaşmayan siz yöneticileri kayıtlara geçirecektir.
Olaysız, daha da önemlisi sonuçlarının güvenirliğinin tartışılmayacağı bir seçim dönemi yaşamayı ve son iki haftanın kötü senaryolu oyunları seyretmek zorunda kalmamayı diliyorum.
Güzel bir hafta dileğiyle..