Türkiye’nin gelecekte nasıl bir sistemle yönetileceğinin belirleneceği Cumhuriyet tarihinin en önemli halk oylaması geçtiğimiz pazar günü yapıldı.
Beklendiği gibi son ana kadar başa baş devam eden oyların sayımı sonrası, “HAYIR” Diyenler %48,6 da kalırken, %51,4 ile “EVET” tarafının kazandığı açıklandı.
Ne var ki,
Henüz sandıkların %100’ nün açıldığı ve sayımın sonuçlandığının açıklanmadığı bir sırada Sayın Başbakan yaptığı balkon konuşmasında, “EVET” tarafının kazandığını açıklıyordu.
Oysa daha referandumda oy verme süreci devam ederken, başta CHP olmak üzere muhalefet partilerince bazı sandıklarda mühürsüz oylar ve zarflar kullandığı yolunda YSK’ na itirazların yapıldığı açıklanmıştı.
Bu referandumda yurt dışı oyların sayımı sırasında yapılan bir itirazı kabul ederek mühürsüz oy pusulalarının iptal edilmesi kararını veren YSK, aynı referandumun Türkiye ayağında ki sayım sırasında yapılan itirazı bu kez ret ederek, mühürsüz oy pusulası ve zarfları geçerli sayan çok tartışmalı bir karar açıklamıştı.
Sayın Başbakan’ın konuşmasından bir süre sonra da Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, “Referandum sonuçlanmıştır. Yapılan itirazların bir geçerliliği yoktur. Atı alan Üsküdar’a geçmiştir.” Açıklaması yapılıyordu.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıklamasının hemen ardından ve de henüz YSK tarafından referandumun kesin olmayan sonuçlarının dahi açıklanmadığı bir saatte bu kez de YSK Başkanının, “Referandum sonuçlanmış ve EVET tarafı kazanmıştır” Açıklamasını yapması, bir anda referandum sonuçlarını tartışmalı hale getiriyordu. .
Bu gelişmeler üzerine başta Ana Muhalefet Partisi CHP olmak üzere bazı muhalefet partileri referandumda usulsüzlük yapıldığı iddiası ile referandumun sonuçlarının iptal edilmesi için YSK’ a başvuruyordu.
İşte bu noktadan sonra demokratik bir ülke de olmaması gereken ne varsa olmaya başladı.
Üzülerek söylemek gerekirse, özellikle en başta siyasi iradenin bu tür usulsüzlükler varsa araştırılmalı ve ülkemiz için çok ama çok önemli olan bu Anayasa Değişikliğinin oylandığı referandumun tartışmalı olmaktan çıkartılmasını istemesi gerekirken, iktidarın tüm sözcülerinin bu konuda karar verecek YSK’ nın bu itirazı ret edeceğini açıklaması, YSK’ a siyasi baskı olarak algılanıyor ve bu konuda ki tartışmalara da adeta haklılık kazandırıyordu.
Ne yazık ki, YSK’ nın itiraz edilen sandıkları yeniden saydırarak bu tartışmalara son vermesi gerekirken, itirazı hemen ret etmesi ile bu tartışmalar bu nokta da kalmayarak daha ileri aşamalara taşınıyordu.
Muhalefet, usulsüzlük yapıldığı konusunda ki ısrarını sürdürerek bu kez de YSK’ nın hukuki hata yaptığı gerekçesi ile kesin sonuçları açıklamaması için yürütmeyi durdurma talebi ile konuyu Danıştay’ a taşıyordu.
İş bu noktaya gelince, siyasi iradenin başta Sayın Başbakan olmak üzere neredeyse tüm bakanlarından, muhalefetin bu hak arama girişimine şiddetli kınamalar geliyor ve Yargıtay’ın bu konuya bakamayacağı ve geri çevireceği yönünde sert açıklamalar geliyordu.
Ülkenin tüm kesimlerinin haklarını koruması gereken Adalet Bakanının da bu tartışma da taraf olarak tavır koyması, son yıllarda en fazla sorgulanan “Yargının bağımsızlığını yitirdiği” Konusunda ki endişelere de güç kazandırıyordu.
Görülen o ki, muhalefet tarafı referandum da usulsüzlük yapıldığı konusunda ki itirazından vaz geçmeyerek, bu konuyu gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) kadar taşımaya kararlı olduğu için ülke içerisinde ki tüm hak arama yollarını sonuna kadar kullanarak tüketmekte kararlıdır.
SONUÇ;
- Ne yazık ki, belki de referandum sonuçlarını etkilemeyecek bir itirazı değerlendirerek, adı geçen sandıklarda ki oyları kontrol ettirmek ve gerekirse yeniden saydırmak yerine YSK Kanununun kendisine verdiği “Son kararı veren olma” yetkisini kullanarak hemen ret etmesi ile bu referandum tartışmalı hale gelirken, tüm dünyada da ülkemizin saygınlığına gölge düşürmüştür.
- Ülkemizde giderek güven yitiren yargının siyasi iradenin güdümüne girdiği yönünde oluşan kanıyı güçlendirmiştir.
- Daha TBMM’ de ki görüşmeleri sırasında hiçbir maddesinde uzlaşma sağlanmadan iktidarın oy üstünlüğü ile kabul edilerek TBMM’ ne getirilen ve orada da büyük tartışmalara rağmen hiçbir maddesinde değişiklik yapılmadan kabul edilerek referandumla Halkın Oyuna sunulması, bu tartışmalara zemin hazırlamıştır.
- Anayasa gibi toplumun tümü tarafından kabul görmesi gereken değişikliklerin TBMM’ de ki tüm siyasi partilerin uzlaşısı ile hazırlanması gerekirken, dayatmalarla referandum sürecine kadar getirilmesi, demokrasilerin olmazsa olmazı olan “Uzlaşma kültürünün” Artık Ülkemizde bir anlamının kalmadığı kanısını güçlendirmiştir.
- Referandum sonrası yaşananlar ve siyasi iradenin başından beri bu “Anayasa Değişiklik Taslağına böylesine asılması, toplumun en az %50’ nin yaşadığı “Tek adam düzeni geliyor korkusunu” daha da artırmıştır.
- Eğer bu referandum ile ilgili itirazlar sonuçlandırılmadan bir dayatma ile kesinleştirilirse, korkarım ki bu Anayasa Değişikliği ile amaçlananın “Tek Adam rejimi” olduğu konusunda ki tartışmalar da hiçbir zaman kapanmayacaktır.
- Bu referandumun tek kaybedeni ise, Devlet Bahçeli olmuştur. Sayın Bahçeli’nin, bu referandum sonuçlarının kesinleşmesi ile birlikte siyasi yaşamının da noktalanacağını sanıyorum.
SON SÖZ;
Referandum ile ilgili tartışmaları bir yana bırakarak söylemek gerekirse, bu referandum sonucu ile hem “EVETÇİLER” hem de “HAYIRCILAR” kazanmıştır demek, en doğrusudur diye düşünüyorum.
Halkımız bir kez daha en duyarlı sonucu çıkartmıştır. Çünkü bu sonuç ne kazananlar açısından, bir zafer ne de kaybedenler açısından bir yenilgidir.
Tüm bu gerçekler göz ardı edilirse, korkarım ki referandum sonucunda da görüldüğü gibi ikiye ayrışmış olan toplumda ki kamplaşma giderek artacaktır. Bu da özellikle günümüzde çok ihtiyacımız olan birlikteliği ve güven ortamını, onarılması son derece zor olacak bir oranda zedeleyecektir.
TBMM’ ni dahi devre dışı bırakan bir referandumun haftasında, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ülke yönetimini Türk Halkına verdiği ve onları temsil etmek üzere de TBMM’ ni kurduğu 23 Nisan 1920’ nin 97. Yılını kutluyoruz.
Atatürk’ün armağanına sahip çıkıyor ve geleceğimiz olan çocuklarımızın 23 Nisan Çocuk Bayramını kutluyorum. Türkiye’mizde tüm korkuların yenildiği, ortak aklın öne çıkartıldığı bir dönemin elbirliği ile başlatılması umuduyla, güzel günler diliyorum.
SAMSUNLULAR, LÜTFEN! UNUTMAYINIZ.
HAVA ALANIMIZ ÜÇ AYLIĞINA KAPATILACAK.
Alanımızın kapatılarak onarılacak olmasının şimdi de üç ay ertelenmiş olması düşündürücüdür.
Böylece acil bir neden olmadığının ortaya çıkması ile kapatmanın asıl nedenin, bunlar olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu, bir kez daha Samsun’a yapılan bir dayatmadır.
Soru şu; Neden bu dayatmaya sessiz kalınıyor?
NEDEN? NEDEN? NEDEN?