Ülkemizde ki halkın büyük kısmı, günlük yaşama kendisini kaptırmış ve kendisi ile ailesi dışında çevresinde olup bitenlere penceresini kapatmış, tekdüze bir yaşam sürdürmektedir. Bunlar yaşama veda ettiklerinde de, eş ve çocukları ile akraba ve yakın çevresi dışında kimsenin haberi olmaz.
Ama yine bu toplum içinde öyle insanlar vardır ki, yaşamını kendisi ve ailesinden de daha çok çevresinde olup bitenlere, ülkesinin yaşadığı sorunlarla çevre ve doğasına sahip çıkmaya ayırmıştır.
Bu insanlar yaşamını kaybettiğinde yalnız ailesi değil, çevresinde ki çok geniş bir halk kitlesi de üzüntüye boğulur.
Bu insanlar ölürken, bedenleri bu dünyadan ayrılır ama onların ruhu, onunla tanışmamış olsa dahi yarattığı eserler ve kamuoyuna mal olmuş isminden dolayı tanıyan herkesin kalbinde yaşamayı sürdürür.
O ölür ama eserleri ve adı hiçbir zaman ölmez ve unutulmaz.
İşte o isimlerden birisi olan tam bir dava adamı olan MÜŞFİK VEYSEL ERDOĞAN’I da, geçen hafta içinde Covid-19 denen melun virüsten çok genç yaşta kaybettik. İnanıyorum ki, onu ismen de olsa tanıyan herkesi arkasından ağlattı.
En başta yaşlı annesi ve sevgili eşi ile onu ölümüne seven tüm arkadaşlarına sabırların en büyüğünü diliyorum.
Kendisine Yüce Mevla’mdan rahmet diliyorum. Yattığın yenidünyan çevrene saçtığın ışık gibi ışıl-ışıl olsun, Sevgili Müşfik kardeşim.
Dikkat ettiyseniz onun için büyük bir dava adamı yakıştırması yaptım. O gerçek bir sivil toplum savaşçısıydı. Samsun Şube Başkanlıklarını yaptığı meslek odası Maden Mühendisleri Odası ile KESK-Enerji Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası’nın yıllardır en yılmaz ve üretken Başkanıydı.
O sadece meslek odasına ve sendikasına kayıtlı üyelerinin yasal haklarını sonuna kadar savunmakla yetinmemiş ve Samsun’da olan her türlü yanlışa meslek odası, sendikası ve sivil toplum kuruluşlarının bu tür sorunlarla olan mücadelelerine de her türlüğü desteği vermiş ve gövdesiyle içinde olmuştur.
O’nu hiçbir güç engelleyememiştir. O Samsun Devlet Su İşleri 7. Bölge Müdürlüğün de görev yapan bir mühendisti. Özellikle bu dönem de hem devlet memuru olacaksın, hem de gerek meslek odası başkanlığını ve gerekse sendika başkanlığını yapmaya cesaret edeceksin.
Müşfik Veysel Erdoğan işte bunu, cesaretle ve ödünsüz yapmış kişiydi. Onun için de “DAVA ADAMI” olma madalyasını yakasına takmıştır.
O bir devrimci ve liderlik vasfı olan kişiydi. Türkiye Cumhuriyetini kuranların ve bu ülkenin tarihine geçmiş tüm devrimci yazar ve sanatçılarının ölüm yıldönümü kutlamaları ile tüm resmi bayramlarımızda Atatürk Anıtında yapılan törenlerde yerini alırdı.
O tam bir sivil toplum örgütçüsüydü. Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşam Derneği Samsun Şubelerinin de en büyük destekçilerindi.
Bir dönem o, bu kişiliğinin yarattığı artılar ve çevresinin de baskısı ile CHP’den Samsun Milletvekili adayı olmuştu. Siyasetin çirkin yüzü olan “Paralı adayların ön sıraları aldığı” aday seçiminde aday listesinin ilk sıralarında yer bulamamıştı.
Aday listesi açıklandığın da, “Olmaz olsun böyle siyaset” Diye isyan etmiş ve Samsunumuza çok büyük hizmetler yapabilecek bir değerin harcanmasına çok ama çok üzülmüştüm.
*******************************
Şimdi size rahmetli Müşfik Veysel Erdoğan için neden” DAVA ADAMI” dediğimi, O’ nun Devlet Hazinesi’ne 19 milyon 479 bin lirayı nasıl kazandırdığını ve büyük bir kamu zararını nasıl önlediğinden kısa bilgiler vermek istiyorum.
Yıl 1994. Çarşamba Ovası‘nın ıslahı ve sulanması amacıyla inşaatı Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından başlatılan "Kumköy Regülatörü ve Çarşamba Ovası Sağ Sahil Sulama 1. Kısım İnşaatının" özelleştirilmesi projesine, 1995 yılında hidroelektrik santralin (HES) özelleştirmesi de eklenir.
Bu özelleştirmede ortaya çıkan kamu zararı ve devir bedeli karmaşası, DSİ tarafından gerçekleştirilen diğer tüm HES‘ lere ilişkin devirlerinde de kuşku yaratmıştır.
Kumköy HES ihalesi için de, 4.7 milyon TL’den 53.6 milyon TL’ye varan 5 ayrı devir bedeli hesaplanmıştır. Yapılan ihale sürecinin hukuka aykırı olduğu belgelenmesine rağmen, geçici bir madde ile lisans verme işlemleri devam ettirilmiş ve Kumköy HES‘ in devri aşamasında da kamu zararlarının oluştuğu belgelenmiştir.
Bu arada, "Kumköy HES Projesinin Su Kullanım Hakkı ve İşletme Esaslarına İlişkin Anlaşma Taslağına” göre özelleştirmeyi alan yatırımcı firma, DSİ‘ye ödemesi gereken bedelin 2006 Eylül fiyatlarıyla 4 milyon 677 bin TL olduğunu belirterek, Kumköy HES bedelinin bu doğrultuda revize edilmesini ister.
DSİ Genel Müdürlüğü‘nün yazılı talimatı ile DSİ Bölge Müdürlüğü Kumköy HES için ödemesi gereken bedeli 5 milyon 666 bin TL. Belirler ve bu rakam üzerinden DSİ Genel Müdürlüğü ile IC İçtaş A.Ş arasında sözleşme, 12 Aralık 2006 tarihinde imzalanır.
Olayların kamu zarar verecek şekilde yürütüldüğünü gören KESK ‘e bağlı Enerji Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası‘nın (ESM) Başkanı Müşfik Veysel Erdoğan, sendikası adına bu fiyat farklılıklarının nedenini, 6 Haziran 2007 tarihli yazıyla DSİ 7. Bölge Müdürlüğü‘ne sorar.
ESM, ihaleyi alan firmanın DSİ‘ye ödeyeceği HES bedeli olan 5 milyon 666 TL‘lik devir bedelinin, bu tesisin inşaatı için DSİ tarafından harcanan bedelin çok altında olduğunu belirterek, konuyu 27 Temmuz 2007 tarihinde DSİ Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığı‘na taşır.
Müşfik Veysel Erdoğan’ın bu süreci yakından ve ısrarlı takip etmesi üzerine, DSİ Teftiş Kurulu Başkanlığı Kumköy Regülatörü ve HES inşaatı için IC İçtaş şirketinin DSİ‘ye ödemesi gereken payın, 25 milyon 145 bin TL olması gerektiğini belirler.
Böylece daha önce yapılan anlaşmada ki firmanın ödeyeceği 5 milyon 666 TL.’ lik ödemenin üzerine, 19 milyon 479 bin TL daha ödeme yapmasına karar verir.
Müşfik Veysel Erdoğan’ın sendikası adına yürüttüğü bitmek tükenmek bilmeyen bu ısrarlı takibi sonun da, hem TC Hazinesinden fazladan tam 19 milyon 479 bin TL. Çıkması, hem de büyük bir yolsuzluk önlenmiş olur.
İşte bu nedenlerle, ölümünden sonra onu tanıyan, tanımayan çok kişi ağlıyor, sosyal medyayı onu anan mesajlarla dolduruyor.
Sevgili Müşfik, Samsun senin değerini bilemedi, senin birikimlerinden yararlanamadı. Sen bu kenti herkesten çok daha iyi yönetecek donanımlı ve gerçek bir Samsunluydun.
Ben bu nedenle, ölümün kadar buna da yanıyorum. Yenidünyan da huzur bulmanı diliyorum. Işıklarda uyu güzel dostum.
Keşke, ülke olarak donanımlı insanlarımızın değerini sağlığında bilebilsek demek çaresizliğini bir kez daha yaşıyorum.
Başka acıları yaşamayacağımız haftalar dileğiyle…