Samsun, artık bu kentte yaşayanların dahi bu kentte olan biteni anlayamadığı bir kent haline geldi.
Bir başka deyişle, Samsun’u yöneten ve siyaseten temsil edenlerin, olan biteni anlatmadığı, Samsun halkıyla paylaşmadığı, paylaşmaya da gerek de duymadığı bir dönem yaşıyoruz.
Bu kadar çok bilinmezin olduğu bir yerde gerçek STK sözcülerinin,gazetecilerin ve köşe yazarlarının bunları görmezden gelmesi ve halkın yakındığı konuları gündeme taşımaması düşünülemez.
Çünkü basın ve STK’ ların asli görevlerinden birisi de toplumun çıkarlarını korumak ve yapılan yanlışları gündeme taşımaktır.
Bu nedenlerle, bu kentin yönetiminde birinci derece de sorumluluk alanlarında, kentlerin düzenlenmesinde-planlanmasında söz hakkı olan STK’ ları hedef göstererek, “Bu kuruluşlar her şeye karşı çıkıyorlar, yapılan işleri engelliyorlar” Diye yakınma hakkı olamaz, olmamalıdır.
Bu tür eleştiri yazıları yazanlardan birisi de benim. Bu kentte doğmuş, bu kentin her karesini doya doya yaşamış, lise öğrencilik yıllarından bu yana geçen elli yılı aşkın süreylebu kentin sosyal, siyasi, ekonomik gelişmesi ile ilgili her türlü değişimine ilgi duymuş ve tanıklık etmiş birisi olarak, bu kentin çok daha iyi konumlara gelmesini beklemek ve iyiye gitmeyen şeyleri görünce de yanlışı eleştirmek en doğal hakkımdır diye düşünüyorum.
İstanbul’da üniversitede okurken, bu kentin sevdalısı her Samsunlu genç gibi en kısa tatilde dahi 18 saatlik otobüs yolculuğunu göze alarak Samsun’a koşanlardan birisiydim.
O yılların henüz kirletilmemiş, göçlerle sosyal yapısı bozulmamış, Vehbi Gül gibi bir Belediye Başkanı tarafından bütün yeşil alanları hemşerilik ilişkileri ile bağlantılı zevkten, estetikten bihaber müteahhit özentileri aracılığı ile betonlaştırılmamışSamsun, bizim kuşağın sevdasıydı.
Üç günlüğüne de olsa gelip, lise yıllarında olduğu gibi akşamları bir Mecidiye turu atmak, Kefeli Sami Çiftliği’nin yemyeşil doğal çim sahalarında veya Amerikalılardan kalan beysbol sahasında (Koren Bahçesi) Futbol oynamak dahi, sonra ki yoğun ders yükü altında geçecek İstanbul günleri için adeta yaşam iksiri oluyordu.
O günleri yaşamışlardan birisi olarak gel şimdi o Samsun’u tanımamış, o güzellikleri tatmamış birilerinin yönetiyorum diye katlettikleri bu kentte, olanlara seyirci kalabilirsen kal.
Hiç kimse kusura bakmasın, birileri üzülecek diye yapılan yanlışlara, o günlerin ekonomik gelişmişlik açısından Türkiye’nin ilk altı ilinden birisi olan güzelim Samsunumuzu ekonomide, eğitimde, yaşanabilir kentler sıralamasında 35. 36. Sıralara düşürenleri tabii ki eleştireceğiz.
Her evin bahçesinden ıhlamur ve hanımeli kokusu yayılan Çiftlik Caddesini hiçbir genişletme işlemine tabi tutmadan, bitişik nizam 10-11 katlı apartmanlar yapılacak şekilde imara açanları,
Bu çok katlı binaları yapan müteahhitlerin otopark yapma zorunluluğunu,“Otoparkları belediye olarak biz yapacağız” Diyerek kaldıran, otopark paralarını müteahhitlerden alıp dönemlerinde tek otopark dahi yapmayanları,tabii ki hayırla anmayacağız.
O günleri bilmeyenler bugün kalkmış, “İlkadım Atletizm Stadı’nın yanında ki alana atletlerin ısınma çalışmaları için yapılmış olan pisti neden yıkıyorsun?” Tartışması yapıyor.
Bu alan aylar öncesinden Samsun Arkeoloji Müzesi yapılması için ayrılmış ve ona göre planlanmış bir yer. Atatürk Bulvarına bakan tarafına da aylar öncesinden bu müze tanıtımı için ilanlar asılmıştı.
Tabii, ki bu yıkımıda sorgulamalıyız. Ama neresini sorgulamalıyız?
Eğer bu ısınma pisti atletizm stadının olmazsa olmazı ise, bu atletizm stadı yapılırken bu pisti neden planlanmamış?
Diyelim ki bu pist, Samsun Arkeoloji Müzesi için planlanmış olan alanason dakika zorunluluğu sonucu geçici olarak yapıldı.
Neden? Bu pistin geçici olarak yapılacağı ve olimpiyat sonrası kaldırılacağı toplumla paylaşılmadı? Bugün yaşanan tepkilerin asıl nedeni de bu iletişim beceriksizliği değil mi?
Bunları yapmazsanız, 1.1 Milyona mal olan bir pisti bir ay sonra kaldırıp atmayı, %50 si devlet yardımları ile yaşamını sürdürebilen bu fakir millete nasıl anlatabilirsiniz?
Diyelim ki madem yaptınız bu hatayı, bıraksaydınız da yerinde kalsaydı. Hiç olmazsa o alan, kentin azalan soluk alma alanlarından birisi olurdu.
Sizlerde kent yönetimi olarak daha temeli dahi atılmamış olan Arkeoloji Müzesini Batı Parkta bir başka yere kaydırsaydınız.
Eğer çağdaş kent yönetimlerinde olduğu gibi bu kentin yönetiminde de görüş alınması gereken kent bileşenleriyle (STK’ lar) sorunları paylaşma kültürü yerleşmiş olsaydı, bunlar yaşanmaz ve önceden başka alternatifler yaratılabilirdi.
Bu kentin asıl sorunu da, işte budur.
Bu yönetim biçiminin günümüzde ki adı da“Ben yaptım oldu” Dayatmasıdır.
Bu kafa giderek daha da katılaştığı için Samsun’da yapılan neredeyse tüm projeler mahkemelik olmakta ve de mahkememe kararları ile durdurulmaktadır.
SONUÇ:
Samsun’un sürekli zarar görmesinin, kaybetmesinin, her konuda Türkiye sıralamalarının alt sıralarına yuvarlanmasının en büyük nedeni,Samsun’un tam bir iletişim fakiri kent haline getirilmiş olmasıdır.
Bir gerçek var ki o da, her konuda son karar verici olanlar kent yönetiminin başında olanlarındır. Dolayısıyla çevrelerinde ki birikimli insanlardan görüş almak onlara bir şey kaybettirmez, çok şey kazandırır. Çünkü sonuçta son sözü zaten onlar söyleyecektir.
Yeter ki giderek şişen egolar frenlenebilsin ve bu kent,
Birisi Samsun’a gelenlerin hayran kaldığı pembe yüzlü 1.Samsun,
Diğeri de bu kentte yaşayanların birebir yaşadığı sorunlarla dolu 2. Samsun olarak anılmasın.
Bu kent bizim. Başka Samsun yok. Onun değerini bilelim ve bu güzel kenti daha da sorunlu hale getirecek anlayışlardan vaz geçelim.
Güzel bir hafta ve sağlıkla geçirilecek bir bayram diliyorum.
İçinde bulunduğumuz Zafer Haftamızdır. Ardından da Manevi duygularımızın tavan yapacağı Kurban Bayramı’nı kutlayacağız.
Eğer bugün ülkemizi yöneten kadrolar ülkemizi özgürce ve diledikleri gibi yönetebiliyorlarsa, bunu 30 Ağustos Zaferi ile son vatan toprağımız Anadolu’yu düşman işgalinden kurtaran başta Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk ve onun silah arkadaşları olmak üzere, daha çocuk yaşta canlarını bu vatan uğruna feda eden aziz şehitlerimiz ve gazilerimize borçludur.
30 Ağustos Zafer’imizin değerlerini özümsemiş tüm dostlarımın zafer Bayramını kutluyorum.
Her geçen gün daha artan bir özlemle andığımız Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile aziz şehitlerimizi saygıyla ve dualarla anıyorum.
Tüm dostlarımın Kurban Bayramı kutlu olsun.