Türkiye, sonra ki yıllarda dahi çok konuşulacak ve tartışılacak bir seçim sürecinden çıkmış bulunuyor. Özellikle de 17 Aralık da patlayan yolsuzluk skandalı sırasında ve sonrasında yaşananlar, demokrasi tarihimize kara leke olarak geçecektir.
Yasal ve yasal olmayan yollardan dinleme tapelerinin ortalığa dökülmesi sonrası başlatılan yargı sürecinin engellenmesi ve çok sayıda yargı ve emniyet mensubunun başka yerlere atanması ile çok sayıda bakan, bakan çocukları, işadamı, hatta Başbakan’ın adının karıştığı korkunç boyutlarda ki yolsuzluk ve rüşvet iddiaları adeta ört bas edilmeye çalışılmıştır.
Onbir yıldır birlikte hareket ederek Türkiye’nin laik ve çağdaş düzenini alt üst eden değişimleri gerçekleştiren iktidar ile Cemaat’in dinleme tapeleri sonrası birbirine girmesi ile yerel seçim süreci bir anda genel seçim havasına ve bir hesaplaşma dönük güvenoyu yoklamasına dönüşmüştür.
İşte böylesine gergin ve genel başkanların birbirlerini hırsız, başçalan, genel müdür gibi aşağılayıcı ve hakaret dolu sözcüklerle suçladığı, sandıklara hatta Yüksek Seçim Kurulu’na dahi güvensizliğin yaşandığı bir seçimi akşam saatlerinde tamamlamış olacağız..
Yazımı kaleme aldığım sıralarda oy kullanımı henüz devam ediyordu. Yazımın son bölümünde, gecenin ilk saatlerinde belli olacak seçim sonuçlarına göre daha net yorum yapabileceğim. Ancak seçim nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, bu genel seçim olmadığı için AKP normal şartlarda 2015’e kadar iktidar olma görevini sürdürecektir.
O nedenle seçim sonrası AKP iktidarının takınacağı tavır çok önemlidir.
AKP’ nin, bir yanda aynı görüşleri paylaştıkları halde 17 Aralık süreci sonrası karşı karşıya geldiği Cemaatle, diğer yanda başından beri laik ve çağdaş yönetim biçiminin yok edilmesinden ve yargı ile emniyet güçlerinin tamamen bağımlı hale getirilmesinin yarattığı güvensiz ortamdan aşırı rahatsız olan ulusalcı ve milliyetçi kesimle olan ilişkilerini nasıl sürdüreceği merak konusudur.
Türkiye, ulusal sırlarının ortalığa saçıldığı ve ulusal güvenliğinin dahi tartışılır hale geldiği bir dönemden geçiyor.
Çok sayıda yabancı casusun cirit attığı ülkemizde, iki yıl önce Türk Ordusu’nun laik ve çağdaş ilkelere bağlı ulusalcı komutanlarıyla hesaplaşma adına Genel Kurmay’ın en gizli askeri sırları dahi kozmik odalara girilerek alınmış ve gizli belgeler ortalığa saçılmıştı.
Geçtiğimiz hafta içerisinde ise bu kez, Dış İşleri Bakanlığında Suriye’ye yapılacak olası müdahale senaryolarının ses kayıtları dinleme tapeleri ile ortalığa saçılmıştı. O nedenle;
AKP İktidarı bugüne kadar sürdürdüğü uzlaşmaz ve dayatmacı uygulamalarını sürdürür ve TBMM’de ki sayısal gücü ile karşısında olan herkesle hesaplaşma yolunu seçer ve ortalığa saçılan yolsuzluk ve rüşvet olaylarını, “Deniz Feneri” yolsuzluğunda olduğu gibi yok saymayı sürdürürse, önümüzde ki yaz aylarında yapılacak Cumhurbaşkanlığı ile bir yıl sonra yapılacak Genel Seçimler öncesi yaşanacak süreç çok daha sancılı olacaktır.
******************************************
Buraya kadar yazdıklarım sırasında oy kullanımı henüz devam ediyordu. Yazımı da seçim sonuçlarının aşağı yukarı belli olmasından sonra bağlayacaktım.
Ancak bu kez, geçen dönem seçimlerinden farklı olarak, bu seçim sonuçlarının daha şimdiden tartışmalı olacağını gösteren açıklamalar seçim sonuçlarının önüne geçmeye başladı.
Hemen her TV kanalında farklı seçim sonuçlarının açıklanıyor olması yanında, gerek bazı büyükşehirlerin belediye başkan adaylarının ve gerekse AKP ve CHP Genel Merkez ile yerel yönetim sözcülerinin açıklamaları kafaları karıştırmaya başladı.
Her iki partinin de daha sandıklarının % 25’ nin açılabildiği sırada seçim sonuçları üzerinde manipülasyon ( Hile) yapıldığından söz etmesi, aylardır söylenenlerin doğrulanması anlamına geliyor.
Yazımı yazarken belirttiğim ve geçtiğimiz haftalar da yazdığım köşe yazılarında altını çizdiğim seçim güvensizliği konusunun ilk kez bu seçim de konuşulur olması, ülkemiz ve demokrasimiz adına şanssızlıktır.
CHP’ nin önde gittiği İzmir dışında ki üç büyük kentin diğer ikisinde saatlerin 22.00’ i gösterdiği sırada başabaş giden bir sayım sürmekteydi.
Sonuçlar şu anda ki şekilde sonuçlanırsa, Türkiye genelinde AKP’ nin bir kez daha başarı ile çıktığı kesinleşecektir. Samsun’ da da, AKP’ nin mutlak başarısı kesinleşmiş olacaktır.
Umarım seçim hilesi iddiaları doğrulanmaz ve sonuçlar tüm kuşkuları ortadan kaldıracak şekilde toplumu tatmin eder.
Sonuçlar ne olursa olsun yazımın ilk bölümünde belirttiğim gibi AKP İktidarı devam edecek olup, AKP’ ye düşen görev, bu ülkeyi yaşanan çalkantıların dışına taşımak olmalıdır.
Eğer, Pazartesi gününe de bu kuşkuları doğrulayacak söylemlerle girersek ve bu söylemler yalanlanamazsa, ülkemizin son dönemlerde uğradığı itibar kaybı çok daha farklı boyutlara taşınacak ve tartışmalar seçimlerin önüne geçecektir.
Yapılacak en doğru iş, kesin seçim sonuçlarının belli olmasını beklemek olacaktır.
Sonuçların ülkemiz ve Samsunumuz adına güzellikler getirmesi dileğiyle, iyi haftalar.