Son yıllarda öylesine anlaşılması güç şeyler oluyor ki, bunun yarattığı karmaşa ortamı toplumu sarsıyor..
Türkiye yıllardan beri biriken karanlık olaylarını mı temizliyor? Yoksa birilerinin iddia ettiği gibi bir iç hesaplaşma mı yaşıyor.
Bu belirsizlik içersinde ülkenin dış güvenliğini koruyacak ordunun en tepesinde görevlendirilen genelkurmay başkanı, yüze yakın görevde ki ve emekli general ve üst rütbeli subay tutuklanıyor. Hem de terör örgütü kurmak ve yönetmek gibi akıllara durgunluk veren bir suçlamayla.
Eğer bu iddiaların doğruluk payı varsa, o zaman, o komutanı atayan irade bunu nasıl göremedi diye sormak gerekmez mi?
Gazeteciler bu yaşanan olayları yazıyor, yorumluyor diye göz altına alıp tutuklanıyor. Suçları terör örgütüne destek olmak.
Devletin Cumhuriyet savcıları bazı suç unsurlarına dava açtıkları için görevleri başında tutuklanabiliyor.
Öğrenciler parasız öğretim istiyoruz şeklinde ki demokratik haklarını kullandıkları için tutuklanıp, 10-12 ay arasında değişen hapis cezası veriliyor ve gelecekleri karartılıyor.
İnsanlar telefonla kendi aralarında ülke sorunları ile ilgili konuları konuşamıyorlar. Telefon dinlemeleri ile söylenen bir söz cımbızla çekilip suç unsuru sayılabiliyor veya konuştuğu kişi izlendiği için onunla konuştu diye suçlanarak göz altına alınabiliyor. Neredeyse, insanların kendi arasında geyik muhabbeti yapması bie imkansızlaşıyor.
Özel yetkili savcılar diye bir kurum oluştu. Adeta DMG’ler gibi çalışıyor ve onların yaşattığı sıkıntı ve korku ortamını yeniden yaratıyor.
En son bomba haber, özel yetkili savcının MİT Müsteşarını ve bazı MİT görevlilerini şüpheli sıfatı ile ifade vermeye çağırması ile patladı.
Ülkenin iç ve dış istihbaratının başında ki kişinin şüpheli olarak anılması gerçekten son derece düşündürücü. Bunun doğru olacağına ihtimal vermek dahi istemiyorum. Ancak son gelişmeler işin daha da karmaşık hale gelmesine neden olacağa benziyor.
Müsteşar direkt başbakana bağlıdır ve onun tarafından atanmıştır. Böylesine hassas bir konuda bir an önce toplumun aydınlatılması gerekirken toplumu rahatlatacak bir açıklama yapılmamaktadır.
Hatta hükümet yetkilileri aleleacele kendilerinin sınırsız yekilerle donatıp görevlendirdiği yetkili savcının yetkilerine sınır getirme anlamına gelecek şekilde MİT Müsteşarını koruma altına alacak bir yasal düzenleme yapmak üzere düğmeye basmıştır. Düzenlemeye göre MİT Müsteşarının ifadeye çağrılması başbakanın iznine bağlanacaktır.
Bunların konuşulduğu sırada adı geçen özel yetkili savcı yasal düzenleme dahi beklenmeden görevden alınmıştır.
Bu işlem MİT Müsteşerının zan altında kalmaya devam etmesine neden olmayacak mıdır? Oslo görüşmeleri nedir? İddialar ne olacaktır? Bunlar kamuoyuna sızmıştır. Bir açıklama yapılmayacak mıdır?
O zaman, “Aynı yöntem yine başbakan tarafından atanmış genelkurmay başkanı için neden işletilmemiştir?” Sorusu nasıl cevaplandırılacaktır. Onları da ifadeye çağırıp tutuklayanlar özel yekili savcılar değil midir?
Zaten yargıya olan güven sarsılmıştır. Bu müdahaleden sonra en yetkili savcılar dahi nasıl görev yapacaktır?
Bakış açısı, rakiplere ve muhaliflere uygulanırsa, “Bunlar hukuksal olaylardır, bırakın bağımsız yargı kararını versin” deyip yıllarca beklemek, sıra hükümet yakınlarına ve yanlılarına gelince, koruma zırhı nedeniyle dokunmamak mı? Olacaktır.
Zaten geçmişten gelen önemli bir yanlış uygulama vardır. Üst düzey bürokratların yargılanması bakan iznine bağlandığı için hiç bir üst düzey bürokrat hakkında ciddi suçlamalar dahi olsa, yargı işletilememektedir. Hatta görevi kötüye kullandıkları ve hazineyi zarara uğrattıkları Danıştay kararı ile kesinleşmiş ve bu konuda Danıştayça suç duyurusunda bulunulmuş üst düzey bürokratlara dahi dokunulamamaktadır.
Bazı belediyelere karşı her türlü baskı ve soruşturma yürütülürken, iktidara yakın belediyeler hakkında yapılan tüm ihbarlara rağmen soruşturma dahi açılamadığı gerçeği ortadayken, vatandaşın güvencesi ne olacaktır?
Artık ülkede süren belirsizlikler ve karşılıklı suçlamaların boşlukta kalması olağan hale gelmiştir. Bu da toplumu, ürkek ve hiç bir kuruma güvenemez hale getirmiştir.
Şeffaf ve belirsiz olayların yaşanmadığı, gerçek suçlularla, iftiraya uğrayanların ayırt edildiği bir düzende yaşamak bu toplumun kaçınılmaz en demokratik hakkı haline gelmiştir.
İyi haftalar dileğiyle..