Sanırım 1. ve 11. dünya savaşları ile 1950’li yıllarda yaşanan İspanyol Gribinden sonra 2020 yılı, tüm dünya da öldürücü bir felaketin yaşandığı yıl oldu. Neyse ki, 2020’nin son günlerini yaşıyoruz. Tüm umudumuz, 2021 yılı ile hız kazanacak aşılamalarla bu hastalık salgınından kurtulma şansımızın artacağıdır.
Covid-19 denen bu salgın başta sağlık çalışanları olmak üzere çok sayıda değerli insanımızı ve çok sayıda yakınımızı ve dostumuzu da bizden koparttı.
Özellikle bu hastaların hastanelerde tedavilerini yapan doktor arkadaşlarımız canları pahasına hastalarını sağlığına kavuşturmaya çalışıyorlar.
Bu arada da çoklu virüs aldıklarından olmalılar ki, çok sayıda değerli doktor, eczacı, sağlık çalışanı ve bilim adamamızı da bu hastalığa kurban verdik. Çok acı verici aile tablolarını izledik. Yaşamını kaybeden bu fedakâr insanlarımızı rahmetle anıyorum.
Önce ki gün, zaman zaman arayarak sağlık durumunu sorduğum Pandemi bölüm sorumlusu doktor dostumu, öğle arasında daha rahat olur düşüncesiyle bir kez daha aradım. Hala görev başında olduğunu anladığım arkadaşım, hastalarının çığlıkları arasında konuşamayacak haldeydi.
Bir an gözümün önüne o bölümü getirdim ve içime bir ateş düştü. Allah hepsinin yardımcısı olsun demekten başka elimizden bir şey gelmiyor.
Geçen yıl geçirdiğim bir operasyon sonrası bulaşan hastane enfeksiyonunun akciğerlerimi sarması nedeniyle Covit-19 hastalarının yaşadıklarını yaşadım ve iki aya yakın bir tedavi sonunda zor kurtuldum.
Allah kimseye böyle bir hastane ortamı ve kimseye boğulma sorunu yaşatmasın. Doktorların beni yaşama döndürmek için verdikleri çabayı hiçbir zaman unutamam. Allah hepsinden razı olsun.
Bunu anlatmamın nedeni, bir canı kurtarmak için hemen her gün bir doktorun bir eczacının ve hemşire veya sağlık çalışanının yaşamını yitirdiği, çocuklarını yetim, eşlerini yalnız bıraktığı böyle bir dönemde, sağlık çalışanlarımızın yükünü azaltmak bizlerin en büyük görevi olmalıdır.
Oysa bizler en küçük kurala dahi uymayıp sokaklarda maskesiz geziyor, kalabalık guruplarla hala birlikte olmayı sürdürüyoruz.
Maske-mesafe-temizlik kurallarına saygısız davranan herkes bilmelidir ki, onların hatasını yakınları, arkadaşları, daha da önemlisi fedakâr ve cefakâr sağlık çalışanları canları ile ödemektedir.
Tüm dünya ile birlikte bizlerde bir salgın felaketi yaşıyoruz. Bunun tek çözümü kişilerin ilişkisini kesecek 2-3 haftalık tam kapanmanın yapılmasıdır.
Tamam, ülkemizin ekonomik durumu buna izin vermiyor.
Peki, vatandaşlar olarak bizler yapabileceğimiz basit bir şeyi neden yapmıyoruz? Bir ay zorunlu olmadıkça dışarı çıkmadan eve kapanmak, sokaklarda keyif için gezmemek, AVM’ lere gitmemek çok mu zor? Söyleyin, boğulma sorunları yaşamaktan, hatta ölmekten daha mı zor?
Lütfen!
Herkes aklını başına toplamalıdır. Bu ölümcül salgından kurtulmanın tek yolu, maske-mesafe-temizlik kurallarına uymaktır. Hatta bilim adamlarının açıklamalarına göre aşıdan sonra da bu üç kural geçerli olacaktır.
Kısacası herkes kendisini ve çevresindekileri korumak zorundadır. Aksi halde, dünya kurtulsa bile bu bizim için hayal olacaktır. Bunun sonucu da, dünyanın kapılarını ülkemize kapatması ile sonuçlanacaktır.
Çözüm;
Önce maske-mesafe-temizlik, sonra da aşıdır.
Sağlıklı ve salgının hızını kaybedeceği günler dileğiyle…