Yazıma başlamadan, bugün aramızdan ayrılışının 76. Yılında saygı ve rahmetle andığımız, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili bir iki söz etmek istiyorum.
“ Dünyada 20. Yüzyılın en önemli lideri seçilen Mustafa Kemal Atatürk, büyük bir mucizeyi gerçekleştiriyor ve kazanılan Kurtuluş Savaşı ile Türklerin elinde kalan son vatan toprağı Anadolu’yu düşman işgalinden kurtararak, askeri dehası ile dünyayı kendisine hayran bırakıyordu..
Aynı Mustafa Kemal Atatürk, düşmandan temizlediği Anadolu toprakları üzerinde kurduğu Laik ve Çağdaş Hukuk Devleti Türkiye Cumhuriyeti ile de siyaset alanında ki başarısını tüm dünyaya kanıtlıyordu.
Bugün bu topraklarda özgür olarak yaşıyorsak, bunu Mustafa Kemal Atatürk’e borçluyuz.
Kurduğu yeni devletin temellerini öylesine sağlam atmış ki, bugün onun koyduğu ilkeleri yok etmek için çok yönlü olarak yürütülen çalışmalara rağmen hala O’nun ilkeleri dimdik ayakta duruyor.
Işıklar içerisinde rahat uyu ATAM!. Her geçen gün değeri çok daha iyi anlaşılan kurduğun Cumhuriyet ne pahasına olursa olsun sonsuza kadar yaşatılacaktır.”
****************************************
Türkiye demokrasisi özellikle son yedi sekiz yılında önceden her şeyi ile hesaplanmış ve planlanmış bir organizasyonla karşı karşıya kalmıştır.
Bu organizasyon, “Minareler süngümüz, kubbeler miğferimiz” ve “Demokrasi, hedefe ulaşmak için binilen bir tramvaydır” diyerek yapmak istediğini saklamayan bir siyasi kadronun, %98 i Müslüman olan toplumun dini duygularını kullanarak seçimleri kazanması ile işlerlik kazanmıştır.
Tek başına iktidara gelen bu kadronun en büyük desteği ise, içerisinde yer alan ve yıllardır Devletin en önemli kurumlarının son derece planlı bir şekilde kilit noktalarına yerleşerek Türkiye’ye “Şeriat Düzenini” Getirmeyi amaçlayan “ Bir Cemaatti”
Siyasi irade, bu Cemaat’in büyük desteği ile önünde engel gördüğü tüm anayasal kuruluşları kendi amaçları doğrultusunda teker teker dönüştürdü veya sindirdi.
Dış desteği de olduğu anlaşılan bu Cemaatin uzantılarının hazırladığı düzmece dijital veriler ve ihbarlarla devletimizin koruyucusu Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komutanları, sesini çıkartan bilim adamları, akademisyen ve gazeteciler de tutuklanıyordu.
Fakat bunlardan çok daha önemlisi, haksızlığa uğrayacak herkesin hakkını koruyacağına inandığı en önemli güvencesi olan bağımsız hukuk düzenini de, “2011 Anayasa Referandumundan” Çıkan “Evet” Oyu ile yıkılarak yandaş hukuk düzeni haline getiriliyordu.
Çünkü bu Referandumda onay alan siyasi irade, TBMM’ de ki sayısal gücünü kullanarak hiçbir uzlaşmaya gerek duymaksızın yaptığı düzenlemelerle, zaten yeterli olmayan yargı bağımsızlığına son veriyordu.
Buraya kadar anlattıklarım, son on yılda onsekiz yaşını aşkın herkesin algılayabileceği şekilde gözlerimizin önünde oluyordu….
Yazının devamı yarın