Demokrasi ile yönetilen ülkelerde ki her türlü yönetimler içingeçerli olan olmazsa olmaz bazı kurallar vardır.
Bu kuralların ilki de,“Başaramayan gider, yerine daha iyi yapabilecekler gelir” Kuralıdır.
Yönetim uygulamaları için geçerli olması gereken bir başka kural ise, “Yöneticilikte ahbap çavuş ilişkileri değil bilgi, ahlak ve deneyim gibi liyakat kurallarının” Geçerli olduğudur.
Ne yazık ki, ülkemizde bu kurallar giderek daha çok göz ardı edilmeye başlamıştır.
Bu kuralların neredeyse hiçbirinin geçerli olmadığı dalların başında da Türk spor dünyası geliyor. Çünkü uzun bir süredir Türk sporu için bu kuralların hiçbir geçerliliği kalmamıştır.
Bilgi, deneyim ve ahlaki kurallar gibi öncelikli kuralların zaten anlamını yitirdiği Türk sporuna siyasetin de iyiden iyiye bulaşması ile başta futbol olmak üzere, spor dünyası birilerinin gövde gösterisi yaptığı, egolarını tatmin ettiği alanlar haline geldi.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en çok ilgi duyulan spor haline gelen futbolu da rezil ettik.
Futbol dünyamız başta federasyon başkanlığı olmak üzere, futbolcusu, yöneticisi, taraftarlığa soyunmuş basını ve taraftarlıkla alakası olmayan ve sayıları giderek artan terörist ruhlu fanatikleriyle birlikte hızlı bir çöküşe sürüklenmektedir.
Tüm Ulusun heyecanla beklediği çok önemli bir milli maçta cuma akşamı Türk futbolunun içine düşürüldüğü perişanlık, “Perşembe’ningelişi çarşambadan bellidir” Kuralının tüm acımasızlığı ile gerçekleştiğini bir kez daha kanıtladı.
Geçen hafta ki köşe yazımda ana hatları ile bu konulara değinmiş veolabilecekleridaha bir hafta öncesinden tahmin etmiştim.
Cuma akşamı Türk Futbolu katledilmiş ve o maç içerisinde ve sonrasında yaşananlar bu ulusun onurunu kırmıştır
Bu rezilliği ve aşağılanmayı yaşatanlara lanet olsun.
Bu rezalete zemin hazırlayan basiretsiz Türkiye Futbol Federasyonu Yönetiminin hala o koltuklarda oturuyor olmasının kabul edilebilir bir yanı kalmamıştır.
Başkanlık yaptığı süreçte Beşiktaş’ı borç batağına sokan, söylentilere göre aile şirketine dahi sokulmayan birisine Türk futbolunu teslim etmişiz, sonra da başarı bekliyoruz.
Siyasi iradeden başka desteği kalmamış bir yönetimden bundan böyle hiçbir başarı beklenemez.
Üç büyük kulübün gönlünü yapabilmek için hata üzerine hata yapan Futbol Federasyonu, üç hayati maçı kalmış milli takımın hocası Fatih Terim’i gönderip, yerine akıl sağlığı dahi tartışılır hale gelmiş bir yabancıyı getirerek cuma akşamı yaşanan rezalete davetiye çıkartmıştır.
Bizim lisanslı futbolcumuz kadar nüfusu olan bir ülkenin milli takımı karşısında Türk milli Takımını rezil ettiler.
Benzer tavırları nedeniyle milli takımdan uzaklaştırılmış oyuncuları yalvar yakar yeniden kadroya alanlar, aynı oyuncuların cuma akşamı yaptıkları saygısızlık ve edepsizliklerinde asıl sorumlusudur.
Avrupa’da hiçbir başarısı olmayan üç büyüklerin baskısı ile yabancı oyuncu sayısını 14’ e çıkartanlar, tabii ki takımlarında oynamayan oyunculardan kurabildikleri milli takımla bizlere bu kepazeliği yaşatmaya mahkumdular.
İzlanda gibi fizik üstünlüğe dayalı futbol oynayan bir takıma karşı yaşlı, fizik gücü düşük ama teknik gücü yüksek oyuncuların yer aldığı bir takımı sahaya sürme becerisini gösteren bir teknik kadrodan başka ne beklenebilirdi?
Utanma duygusunu kaybetmiş, yapamadık deyip adam gibi istifa etmeyi dahi beceremeyen bu adamların onursuzluğuna bizleri mahkûm edenlere de yazıklar osun.
Bu kafalar oralarda kaldığı sürece ne işimiz var bizim Avrupa ve dünya şampiyonalarında? Neyimize yetmiyor kendi dünyamızda ki turnuvalar?
Kendi liglerimizde verirsiniz cezaları Anadolu kulüplerine, sürekli kollarsınız üç büyükleri, verirsiniz onların maçlarına onların istediği hakemleri olur biter.
Yazıklar olsun. Yazıklar olsun….
Bu ülke de demokrasi mi kaldı da bunları yazıyorsunuz diye itiraz edenlervarsa,onlarda yukarıda yazdıklarımı yok saysınlar, olsun bitsin.
Umarım, çocuklarımız tüm kurumları ile işleyen demokratik bir ortamda bu yaşanan olumsuzlukları yaşamazlar.
Umut dolu güzel bir hafta diliyorum.