Devlete güven azalıyor mu?
Bu ülkenin insanları yıllarca Devletini baba olarak görmüş ve ona hep saygı beslemiştir. Devlette görev almak insanlarımız için en güvenilir iş kapısı olarak algılanmıştır.
Devlet halkımız için koruyan, sahip çıkan, başına bir felaket gelince yardımına koşan bir büyük güçtü.
Bu halk en bunaldığı zaman dahi devleti için tek kötü söz söylemez, hatta kaderine razı olur ve “Allah Devletimize zeval vermesin” derdi.
Ne var ki, son zamanlarda bu olgu değişmeye başladı ve bu tür güzel sözler yerini halkımızın yakınmasına bıraktı. Hatta Devletine en hafif deyimle, sitem dolu sözler söylemesine tanık olmaya başladık.
Ne oldu, nasıl oldu da toplumumuz bu hale geldi?
Aslında gelinen bu nokta çok da şaşırtıcı olmamalıdır. Çünkü son dönemlerde artık halkımızın o çok inandığı ve güvendiği Devlet, koruyucu ve kollayıcı görevini yapmaz olmuştur.
Artık, güvendiği Devleti üretim yaparak hem kendi ihtiyacını karşılayan, hem de ülke ekonomisine katkıda bulunan çiftçisine üretime devam etsin diye destekleme yardımı yapmamakta, hatta üretimden vazgeçirmek üzere önüne engeller koymaktadır.
Köylümüz artık evi için gerekli olan buğdayı dahi parayla satın almak zorunda kalmaktadır.
O baba diye kabullendiği Devleti, halkına götürdüğü hizmetlerin hemen hepsini özelleştirme adı altında kar amaçlı şirketlere devretmiştir.
Halkımız eskiden Devletinden aldığı birçok hizmeti artık çok daha pahalı satın almakta ve hiçbir konuda itiraz edememekte, etse de derdini kimseye anlatamamaktadır.
Bu halk devletinden aldığı Telekom, posta, elektrik, doğal gaz, sağlık, eğitim ve güvenlik gibi hayati hizmetleri dahi artık özel sektörden ve de çok daha pahalı olarak almaktadır.
Enflasyonun tekli rakamlarda olduğunun açıklandığı bir dönemde elektriğe, doğal gaza, benzine yapılan zamlar nasıl açıklanabilir? Örneğin, Samsun’da elektrik işletmesinin özelleştirmesinden önceki elektrik makbuzlarınızın tutarı ile bugünkü makbuzlarınızın tutarını karşılaştırınız. Tutarlarının nasıl katlandığını göreceksiniz.
Bu sorulara karşı savunma yapanların, dün devlet bu hizmetlerde zarar ediyordu diyeceklerini biliyorum.
O zaman bu savunmayı yapanların da, şu sorulara cevap vermesi gerekecektir.
Devlet, dün bu yaptığı hizmetler için vergi alıyor ve bütçe açık verdikçe de vergilere zam yapıyordu. Peki, bugün bu hizmetler özelleştiğine ve bu yük Devletin omuzlarından kalktığına göre, sürekli artırılarak ve çeşitlendirilerek alınan vergiler neyin nesidir?
Bunlara kim ikna edici cevap verebilir?
İşte bu çarpıklılar ve yan yollara sapmayan, yasalara saygılı toplumu kümesteki yolunacak kazların yerine koyan anlayış ve uygulamalar, Devlete olan güven ve saygıyı sarsmaya başlamıştır.
Hiç şüpheniz olmasın ki, bu uygulamalar özgür ve demokratik gelenekleri içine sindirmiş toplumlarda çok sert tepkiler ile karşılaşır.
Ne yazık ki, toplum olarak bu tepkileri gösterme bilinci ve sorgulama geleneğine sahip olmamamızın yanında, Devletin son dönemlerde giderek dozunu artıran polisiye baskıları da, zaman zaman gelişen cılız tepkileri de sindirmektedir.
***********************
Bu değerlendirmenin ışığında, bugün ülkemiz insanı için çok ciddi ve düşündürücü bir başka önemli süreçten söz etmek istiyorum.
Günümüzde özelleştirme adı altında tüm sanayi ve hizmet kuruluşları hızlı bir şekilde uluslar arası şirketlerin eline geçmeye başlamıştır.
İşin boyutu sadece Devlete ait kamu kurumları ile sınırlı kalmamış ve büyük emeklerle kurulmuş gerek istihdam, gerekse ekonomik anlamda büyük sorumluluklar üstlenmiş ve ülkemize büyük katkıları olan çok sayıda özel firmalarımızda, hızlı bir şekilde uluslar arası sermayelere devredilmekte veya ortaklık yolu ile paylaşılmaktadır.
Uluslarası sermaye güçlerine ülkemize giriş kolaylığı ve teşviki sağlanırken, yerli kuruluşlarımızı koruyacak tedbirlerin yeterince alınmaması bu olumsuz ortamı hazırlamıştır.
Yerli yatırımcılarımız bu dış sermayelerle rekabet edemez hale gelmiş veya doğan rekabet zorluklarıyla uğraşmaktansa, paralarını alıp şirketlerini yabancı sermayeye devretmeye başlamış, yeni işyeri açma ve büyütme heyecanını kaybetmiştir.
Korkarım bu süreç devam ederse, açık Pazar haline gelen ülkemizde yakın gelecekte hiçbir yerli işletmecimiz ve sanayicimiz kalmayacak ve bu ülkenin iyi yetişmiş meslek sahipleri dahi, yabancı şirketlerin çalışanı haline gelecektir.
Sözün özü, bizim insanımız kendi topraklarında yabancıların emrinde çalışmak zorunda kalan birer eleman haline gelecektir.
Özelleştirme ve yabancı sermayenin ülkeye girmesine yönelik teşvikler amacını aşmıştır.
Ülkeler, yabancı sermayenin girişini son teknoloji ve sermaye gelsin, yatırım yaparak istihdam yaratsın ve kendi sanayilerinin gelişmesine katkıda bulunsun diye desteklerler.
Oysa bugün ülkemize gelen uluslar arası firmalar, yeni tesisler kurmak yerine kurulu ve kazanan tesisleri satın alma yolunu seçmektedir.
Bu tür bir yabancı sermaye anlayışı sizin aklınıza yatıyor mu? Sizi bilmiyorum ama benim mantığım kabul etmiyor.
Nitekim geçtiğimiz hafta sonu, yaygın basında bir açıklaması bulunan VİPDÜKKAN MARKET’İN kurucu ortaklarından Oğuz Şenol’un çarpıcı açıklaması da bu endişeyi doğruluyordu.
Oğuz Şenol, “Neredeyse hemen her gün yeni bir özel alışveriş merkezinin açıldığını, ancak bu parıltılı ışıkların arkasında kar edenin olmadığını, yabancının parasıyla sektörde tatlı hayat yaşandığını” söylüyordu. Gerçekten de ülkemiz işgal eden yabancı markaları satanlar değil, aslan payını alan yabancı firmalar para kazanıyor.
Hiçbir bağımsız ülke tüm sektörlerini ve iş alanlarını yabancılara teslim etmez.
Şöyle etrafınıza bakınız. Tüm meslekler birer birer bağımsızlığını kaybetmekte ve yabancı zincirlerin eline geçme korkusu yaşamaktadır.
Bu gidiş daha da hızlanırsa, bu ülkenin insanları kendi işlerinin sahibi olma şansını hepten yitirecek ve kendi topraklarında yabancı işverenlerin çalışanları haline gelecektir.
Sanıyorum günümüzün tartışılacak en önemli konusu bu sorun olmalıdır diye düşünüyor ve ülkemizi yönetenlerin bu olumsuz gidişe dur diyeceğini umuyorum.
Ne dersiniz? Biraz daha seyirci kalmakla geç kalınmış olmaz mı?
Umarım bu endişeler gerçekleşmez ve ülke insanımız tümden dışa bağımlı hale gelmez.