Gelecek yıl Mart ayında yerel seçimler yapılacak ve başta Samsun Büyükşehir Belediyesi olmak üzere, on yedi ilçemizde bizleri yönetecek belediye başkanları seçilecektir.
Yerel yazılı ve görsel basını takip edebilen dostlarımın çok iyi bildiği gibi Samsun Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile ilçe belediye başkanlıkları için çok sayıda aday adayının adı geçmeye başlamıştır.
Tabii ki, isimlerin yavaş yavaş ortaya çıkması ile çeşitli söylentiler ve yorumlarda birbirini izlemeye başladı.
İsimler üzerinde durmadan, geçmişte siyasetin içerisinde yer almış ve sivil toplum kuruluşlarında uzun süreler görev yapmış bir Samsunlu olarak seçim öncesi gelişmeleri kendi bakış açımdan yorumlamak istiyorum.
Özellikle de, gerek yerel ve gerekse genel seçimlerde geçmişte ki bazı uygulamalardan söz ederek, Samsun’da ki siyasi yapının bugünlere nasıl ve hangi uygulamalar sonunda geldiğini hatırlatmakta yarar görüyorum.
1970 yılından başlayan kırk üç yıllık süreçte bu kentte olup bitenlere duyarlılık gösteren birisi olarak, yerel seçimler öncesi o yıllarda başlayan bir yanlışın bugünlerde de sürdürülmesi sonucu, bu kente çok yararlı olacak bazı insanların önünün kesildiğini görüyorum.
1960’ lı yılların son çeyreğinde Samsun Belediye Başkanlığına aday olanların seçim kazanabilmek için o yıllarda Doğu Karadeniz Bölgesi’nden Samsun’a göçle gelen insanlar üzerinden yürüttüğü bölgecilik anlayışına dayalı şovenist siyasetle sonuca gitmesi, seçimlerde öne çıkması gereken Samsunluluk bilincini paramparça etmiştir.
Bu anlayış, sonra ki yıllarda da gerek yerel ve gerekse genel seçimlerin de ana politikasını oluşturmuştur.
Günümüzde bu yanlış bırakın bölgeciliği, kendi ilçelerimizden gelerek Samsun’a yerleşenler üzerinden de yapılmaya başlamış ve Samsun merkez ilçe (Alt belediye) belediye başkanlarının seçilmesinde de önemli bir kıstas haline getirilmiştir.
Adaylar, Samsun’a veya merkez ilçelerine nasıl bir hizmet getirmeyi amaçladıklarını anlatarak oy almak yerine, Doğu Karadeniz ve kendi ilçelerimizden gelenleri, hatta Birinci Dünya Savaşı sonrası Balkanlardan gelen mübadilleri de seçim kazanmanın ana taraftarı haline getirmişlerdir.
Bu bölgecilik anlayışı geçen süreçte öylesine şovenist bir yapıya dönüşmüştür ki, bu anlayış Samsun’da ortak akıl ile Samsunluluk bilincinin oluşmasına ve doğum yeri neresi olursa olsun Samsunluyum diyebilen ve bu kentin sivil toplum kuruluşlarında önemli sorumluluklar alarak, kentin sorunlarını bire bir yaşamış insanlara aday olma şansı bırakmamıştır.
Bu bilgilerin ışığında, aday adayı olarak gazetelerde boy gösteren adaylara ve söylemlerine dikkat ediniz. Birçoğunun siyasetlerini bu anlayışa oturttuğunu göreceksiniz.
Yukarıda anlatmaya çalıştığım genel çerçeve de aday adayları yerel basında boy göstermeye başlamıştır. Yerel basında da aday adaylarının şansı ile ilgili anketler yayınlanmaktadır.
Siyasi partilerin adayların belirlenmesi için nasıl bir yöntem uygulayacakları kesin hatları ile henüz belli olmamıştır. Parti sözcülerinden gelen açıklamalara göre bir “Temayüz yoklaması” yapılacağı söylenmektedir.
Geçmiş yıllardan gelen bu tür açıklamaları da hatırlayınca, bu uygulamaların adaylara güven aşılama amacının ötesinde bir anlamı olacağını sanmıyorum. Sonunda yine son sözü genel merkez yönetimlerinin, hatta genel başkanların iki dudağı arasından çıkacak isimle belirleneceğini biliyoruz.
Bu seçimlerde de, Samsun’un çıkarlarına sahip çıkacak etkin isimler değil, parti politikalarına hizmet edecek ve kendilerini oralara getiren güçlere biat edecek adaylar öne çıkacaktır.
Uzaklara gitmeden, şöyle geriye dönerek, son 20 yılda yapılan genel ve yerel seçimlerde belirlenen adayları hatırladığınız da söyler misiniz? Kaç tanesinin adını, aday olmalarından önce duymuştunuz?
Özellikle de genel seçimlerde ortaya çıkan adayların bir kısmının adının zaten her seçim öncesi gündeme geldiğini, hatta Samsun’da dahi yaşamadıklarını biliyoruz. Ben seçim zamanları Samsunlu oldukları akıllarına gelen bu aday adaylarına, “Seçim Samsunluları” diyorum.
Gelelim “Seçim anketlerine”. Ben kendi adıma, başta ulusal anlamda yapılan seçim anketleri olmak üzere, anketlerin çoğunun belirli isimlerin veya partilerin oylarının öne çıkartılması için kurgulandığına inanıyorum.
Bu anketlerin çoğunlukla kişiler ve siyasi partiler tarafından, kamuoyunu yönlendirmek ve kişilerin veya partilerin oylarının önde olduğuna seçmenleri inandırarak, onları yönlendirmek amacıyla yaptırıldığını görebiliyorum.
Önümüzde ki seçim, beş yıllığına kentlerimizi yönetecek yerel yöneticilerin seçileceği bir seçimdir.
Siyasi partilerimizin il yönetimlerinin, seçim zamanları Samsunluluğu akla gelen, hatta Samsun’un en önemli cadde ve sokaklarının adını dahi bilmeyen veya bugüne kadar toplumsal yaşamın hiçbir yerinde yer almamış ve topluma hiçbir katkısı olmamış aday adaylarına şans vermeyeceğine inanmak istiyorum.,
Doğum yeri neresi olursa olsun, bu kentte yaşayan, bu kenti özümsemiş, sivil toplum kuruluşlarında görev alarak toplumsal sorunları ve Samsun’u yakından tanıma fırsatı bulmuş isimlerin öne çıkartılmasında yarar görüyorum.
Belediye başkan adaylarının milletvekili adaylarında çok daha farklı özelliklere sahip olması gerektiğine inanıyorum.
Belediye başkanlıklarına aday olacaklar da aranması gerektiğine inandığım bir başka önemli kıstas da, adayın çok geniş vizyonlu, yaratıcı gücü olan, estetiğe önem veren, toplumun her kesimi ile kaynaşabilecek sosyal yaşamın içinden birisi olmasıdır.
Belediyelerin bazıları tarafından kişisel çıkarlar için araç haline getirildiğini biliyoruz. O nedenle, aday olduğu belediyelerle iş ilişkisi olan aday adaylarının da, bu seçimlerde belediye başkanlıklarına aday olmalarına izin verilmemelidir.
Bu tür isimleri aday olarak öne çıkartacak partiler, ileride yaşanabilecek suiistimal söylentilerinin ana sorumlusu olacaklarını gözden uzak tutmamalıdırlar.
Bu kentin kaderini değiştirecek düzgün insanların aday olarak yarışacağı bir seçim dönemi geçirmemiz dileğiyle, iyi haftalar diliyorum..