Yerel seçimlere elli gün gibi az bir zaman kaldı. Partilerin seçimlere girecek adayları belli olduktan sonra da tüm adaylar meydanlara çıktı. Aslına bakarsanız, özellikle iktidar partisinden seçime girmek isteyen adaylar daha aday adaylıkları sırasında yoğun bir siyasi kampanya yürüttü.
Siyasetin son dönemlerde iyice yozlaşması, bazı konuları da her zamankinden çok daha önemli hale getirmiştir.
Bu süreçte ki iki konuyu sorgulamak ve düşüncelerimi sizlerle de paylaşmak istiyorum.
1- Seçime girecek adayların seçim sürecinde yapacağı harcamaların kaynağının açıklanması ön koşul olmalıdır. Bu konuya şeffaflık getirilmelidir.
Aday adaylıkları süreci de dâhil olmak üzere adayların medya ve reklam ajanslarını da kullanarak yürüttükleri seçim kampanyasın da büyük harcamalar yapılmaktadır.
Binalara asılan dev pankartlar, adayın resim ve sloganları ile boyanmış (Giydirilmiş) araçlar, Samsun cadde ve sokaklarında boy gösteriyor.
Seçimlerin yerel olması ve seçilecek adayların Samsun, il ve ilçe belediyelerini yönetecek olması, doğal olarak seçim kampanyalarında harcanan paraların miktar ve kaynağının sorgulanmasını önemli hale getirmektedir.
Belediye başkanlıklarına, hatta meclis üyeliklerine aday olanlardan çok fazla harcama yapanların bu paranın kaynağını açıklaması, dürüst kalabilmenin ve siyasi etiğin gereğidir.
Seçimlere girecek olan adayların, aday olabilmek ve seçilebilmek için harcaması gerektiği söylenen paraların boyutları, dudak uçuklatmakta ve bu sorgulamanın yapılmasını zorunlu hale getirmektedir.
Çünkü topluma hizmet amacı ile bu görevlere aday olanların, zaten kendi özel işlerini aksatmak zorunda kalacaklarını, aile yaşamlarından, zamanlarından ve gerektiğinde sağlıklarından dahi fedakârlık yapacaklarını düşünüce, insanın alın teri ile kazanılmış bu boyutlarda parayı neden harcayabileceklerini akıl ve mantık almıyor.
Bu çarpıklığın cevabını bulmak için belediyelerde yaşanan ve zaman zaman mahkemelere taşınan görevi kötüye kullanma ve maddi çıkar sağlama eylemlerini irdelemek gerekir.
Ülkemiz siyaseti adına acı olan, seçimlerde aday olanlara belediyelerle iş ilişkisi içerisinde olan bir kısım işadamı veya kuruluşun parasal destek vermesidir. Bu destek, seçim kazanıldığında işlerlik kazanacak bir alış-verişin ön yatırımıdır.
Siyasetle yakından ilgilenenler çok iyi bilirler ki, bu sistem içerisinde ülkemizde ki başarılı bir iş adamının veya serbest meslek sahibinin aday olduğu veya adaylığa ikna edildiği görülmemiştir.
Ne yazık ki gerçek budur. İstisnaları bir yana bırakarak belirtmek isterim ki, bu işi meslek edinenlerle geleceğini bu siyasete bağlayanlar her seçimin değişmez adaylarıdır.
Bu kötü tablonun oluşmasının sorumlusu, aday belirleme öncesi ve sonrası aşamalarında yanlış yapan siyasi partilerdir.
İktidar partilerinin, adaylık taleplerin çok olması nedeniyle adaylarını seçmekte fazlaca sorunları olmaz. Ancak, özellikle muhalefet partilerinin başvurular az olacağı için çok önceden, “Ben kimi aday gösterirsem bu seçimi kazanırım?” ilkesi ile hareket edip, potansiyel adayları belirleme çabasında olması gereklidir..
Seçimlerden önceki dönemlerde kentleri adına bir şeyler yapmış, sivil toplum kuruluşlarında kendilerini kanıtlamış, toplum tarafından tanınan ve bilinen isimler yerine, toplumun aday olmaları ile isimlerini ilk kez duyduğu insanların aday gösterilmesi, yanlışlara zemin hazırlamaktadır.
Çünkü toplum tarafından o güne kadar tanınmayan adaylar, seçim sürecinde en büyük enerjiyi seçildiğinde yapacağı projelerinden çok, kendilerini topluma tanıtmak ve kabul ettirmek için harcamaktadır. Bunun içinde büyük harcamalar yapması gerekmekte ve bu da adayı, ekonomik destek verenlerle işbirliği yapmak zorunda bırakmaktadır.
Seçimlerin yaklaşması ile aceleyle aday aranması ve seçimler için ayrılan propaganda fonlarının iktidar partilerinin sahip olduğu olanakların çok altında kalması, muhalefet partilerinin en büyük sorunudur.
O nedenle;
a- Seçildiğinde hiç kimseye diyet borcu olmadan görev yapacak şaibesiz adayları bulup çıkartmak, tüm siyasi partilerin ilk görevi olmalıdır. Bir sonra ki seçimlerde aday olmayı düşünen il ve ilçe teşkilatlarına hâkim olanlar, “İleride yapılacak seçimlerde önümüze çıkacak yeni bir potansiyel aday yaratmayalım” Ön yargılarından uzaklaşarak, partilerine yeni isimleri kazandırma korkusundan kurtulmalıdır.
b- Gösterilen adayların harcamak zorunda olduğu parasal kaynak, parti yönetimleri tarafından sağlanmalı ve adaylar seçildiklerinde diyetini ödemek zorunda kalacakları bir takım sermaye güçlerinin desteğine mahkûm bırakmamalıdır.
c- Yazılı ve görsel basının da, adayların tanıtımında eşit davranması ve bazı adayların taraftarlığına veya karşıtlığına soyunmaması, basın ahlakı ve seçimlerin eşit ortamda yapılabilmesi açısından çok önemlidir.
2- Önemli bir diğer seçimde, belediye meclisleri için belirlenecek adaylardır.
Belediye meclisine aday olacaklar için de, kendi özel işleri nedeniyle belediyelerle iş ilişkisi içerisinde olmaması ön koşul olmalıdır. Geçtiğimiz dönemlerde örneklerini yaşadığımız iki nedenle bunun altını çizmek istiyorum.
Birincisi, geçmiş dönemlerde bazı meclis üyelerinin belediyelerle olan kendi özel iş ilişkilerinin bozulmaması adına meclisten geçirilen yanlış uygulamalara destek vermek zorunda kalmaları veya oylamalara katılmayarak yanlışlara ortak olmaları ve bağlı oldukları partilerin de yıpranmasına zemin hazırlamalarıdır.
İkincisi ise, seçimlerde aday olmayı düşünen bazı meclis üyelerinin seçimde harcanması için gereken büyük parasal kaynağı sağlamak üzere meclis üyeliklerini kötüye kullanmalarıdır.
Nitekim adaylığa soyunan bazı meclis üyeleri ile bazı belediye görevlilerin adlarının akçeli olaylara karıştığı bilinmeyen bir şey değildir.
Sonuç olarak söylemek gerekirse;
1- Siyasi partilere yapılan devlet yardım fonları artırılmalıdır.
2- Tüm seçimlerde aday olacakların aşırı harcamalar yapmasını önlemek için seçim propagandalarına belirli kurallar getirilmelidir.
3- Seçimlere katılan adaylardan seçimler sırasındaki harcamaların kaynağını ve harcanan miktarını açıklama zorunluluğu getirilmelidir.
4- Seçilecek belediye başkanları ve tüm meclis üyelerine seçildikleri tarihten başlamak üzere, birinci ve ikinci derece yakınları ile birlikte her yıl maliye tasdikli mal beyanlarını kamuoyuna açıklama zorunluluğu getirilmelidir.
Bunlar yapılmadığı takdirde, Belediye Başkanlıkları ve belediye meclis üyelikleri çıkar amacı ile kullanılmaya her zaman açık olacaktır.
Yazımı asırlardır geçerliliğini yitirmeyen ünlü düşünür ARİSTO’ nun şu sözleri ile bitiriyorum.
Siyasetle uğraşmak istemeyen aydınları bekleyen korkunç bir son vardır. O da, cahiller tarafından yönetilmektedir..
Ülkemiz ve Samsunumuz adına güzel gelişmelerin olacağı bir hafta dileğiyle..
NOT: Teknik bir hata nedeniyle yazarımızın pazartesi günleri yayınlanan köşe yazısı bugün yayınlanmıştır. Gecikmeden ötürü okuyucularımızdan özür dileriz.