Türkler duygusal bir millettir. Acıyı da, sevinci de tam yüreğinde yaşarlar. Hem de yoğun bir şekilde! Sosyolojik açıdan bu durum irdelenebilir! Ancak bizim konumuz bu değil aslında! Günün anlam ve önemine binaen konumuz Gazi Paşa! Karşımızda bir Atatürk realitesi var ve birileri soruyor, ne yaptı?
Atatürk kim ya da soyadından önce tanımlanan hâli ile Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa? İsminin önünde yer alan unvanlara bakıldığında Atatürk’ün kim olduğu ya da ne yaptığı aşağı yukarı anlaşılabiliyor! Yoksa zamanının tasviri ile Gazi Meclis insana haybeden unvan vermez! Ancak gerek toplumda, gerekse yazılı ve görsel basında araştırmalardan uzak, tamamen duygusal tutum ve davranışlara dayanan lehe ve aleyhe bir takım söylemler yer almaktadır. En kötüsü de kamuoyunu etkileyecek güce sahip ve kendisini araştırmacı- tarihçi olarak lanse eden insanların bu işin içinde olmalarıdır.
Atatürk’ü ve o devri incelemek ve bir yargıya varmak için yakın tarihe hakim olmak gerekir. O halde tarih nedir? Geçmişte insan topluluklarının kültür ve uygarlıklarını sebep sonuç ilişkisi içinde, yer ve zaman belirterek, belgelere dayandırmak kaydıyla nesnel bir şekilde inceleme yapan sosyal bilim dalıdır. Bu defa karnından konuşan ve kendisini araştırmacı- tarihçi olarak lanse eden kişiler tarih yerine ideolojik bir takım iftira ve karalama faaliyeti içine girmişlerdir. Burada Atatürk zamanında yapılan her faaliyetin doğru olduğunu ya da gerekli olduğunu savunmuyorum. Elbette kişilerin şahsi fikir ve düşüncelerine uymayan ya da yanlış yapılan uygulamalar da olmuştur. Nitekim öyle olmasaydı İstiklâl Savaşı’nın beş aktöründen dördü olan Kazım Karabekir Paşa, Ali Fuat Paşa, Rauf Bey ve Refet Bey iktidarla ters düşmezdi. Neticede Atatürk’ün de bir beşer olduğu unutulamamalıdır. Bunun için iftira ya da karalama faaliyetleri yerine kaidelere bağlı kalmak kaydıyla eleştiri yapabilmek yakın tarihimiz açsısından önemlidir de.
Öbür yanda iftira ve karalama faaliyetleri ne kadar insan onurunda ters ise, Atatürk’ü peygamber yerine koymak ya da onu heykellerin içine hapsetmek de doğru değildir. Atatürk, milli bir kahraman ve bu milletin ortak paydası olarak gösterişten uzak, sade ve bir o kadar saygıya layık şekilde anılmayı hak etmektedir. Oğuz, Attila, Kutluk, Alparslan, Fatih, Yavuz ve Kanuni gibi liderler bu millet için ne ise, Gazi Paşa da odur.
Cumhuriyetin kurucusuna yapılan iftira ve karalama kampanyalarının başında Gazi Paşa’nın kumandanlığının abartıldığı ve İstiklâl Savaşı’nın sanıldığı kadar önemli olmadığı gelmektedir. Amacım Atatürk’ü savunmak değildir, zaten savunulmaya da ihtiyacı yoktur. Güneş balçıkla sıvanmaz! Ancak ortaya sav atacakların önce insanî değerlere, sonra da o konu hakkında iyi bir donanıma sahip olmaları kamuoyu vicdanı açısından önem arz etmektedir. Bahse konu kişinin alelâde biri olmadığı, bilakis millet olma ve vatandaş olma bilincinde olanların ortak paydası olduğu da unutulmamalıdır. Bundan mütevellit kimsenin Atatürk’ü sevmek zorunda olmadığını, ancak asgari ve müşterek bir düzeyde saygı duyması gerektiğini düşünüyorum. Salt Atatürk’e değil o dönemde vatan için, millet için canını ortaya koyan tüm vatan evlatları için! İşte, Atatürk canını ortaya koyan o yiğitlerin başıydı, başındaydı! Kıssadan hisse belirtmek istediğim husus, kişinin kendine ve mensup olduğu millete duyacağı muhabbetten öte bir şey değil aslında!
* * *
Ölümünün 77. yılında Gazi Paşa’yı rahmetle anıyor ve saygıyla selamlıyorum. Ruhu şad olsun!
Haftaya başka bir yazı ile görüşmek ümidiyle…