14’üncü yüzyılda Avrupa’yı vuran veba salgını sonucu nüfusun % 3’ü kırılmıştır. Azalan nüfus ile birlikte de feodalitenin olumsuz etkilendiği görülmektedir. Dolayısıyla dünya tarihi boyunca birçok ölümcül salgınla karşı karşıya kalmıştır.
Bu da siyasi ve ekonomik yapıyı derinden etkilemiştir. Nitekim bu son salgın sonucu da dünyanın etkileneceği aşikardır. Bu kapsamda şimdiden koronavirüs ile ilgili birçok komplo teorisi de üretilmektedir. Bunda özellikle 1981 yılında ABD’li yazar Dean Koontz’un yazdığı The Eyes of Darkness adlı romanda geçen Wuhan-400 adlı bir virüs etkili olmuştur. Ancak gerçek şu ki, şu anda bununla ilgili bir şey söylemek zor ise de geleceğin savaşları içinde biyolojik silahların (virüslerin) önemli bir yer edineceği kaçınılmazdır.
Çin’in Hubey eyaletinin Wuhan kentinde ortaya çıkıp, bugün 125’ten fazla ülkede etkili olan Covid-19 Koronavirüs, bugün insanlığa karşı savaş açmış durumdadır. SARS virüsüne karşı da tecrübeli olan Çin’de bu konudaki çalışmaların devam ettiği, totaliter yapısından kaynaklı uygulanan sert karantina yöntemi ile belli bir başarı yakaladığı da görülmektedir.
Wuhan’da insanlığın koronaviürüsle karşı karşıya olduğunu ilk defa açıklayarak dünyaya duyuran Dr. Li, Çin Hükümeti tarafından cezalandırılmıştır. Ne yazık ki, Dr. Li de koronavirüsten ölmüştür. İşte bu durum Avrupa gibi açık ve demokratik ülkelerin virüsle mücadelede yumuşak karnını oluşturmaktadır. Bununla birlikte 1,5 milyar gibi devasa bir nüfusu barındıran Çin, salgın hastalıklara karşı her zaman tetikte olan bir ülke olarak diğer ülkelere öğretecek bir şeylerinin olduğunu da unutmamak gerekir. Nitekim bu felaket, bütün dünyayı ve insanlığı ilgilendiren bir sorun olduğu için önyargılardan kurtularak ülkeler arası yardımlaşma ve dayanışma ile atlatılacak bir felaket gibi durmaktadır.
Virüsün, Wuhan kentinde yasadışı hayvan satışı yapılan bir satış merkezinden yayıldığı tahmin edilmektedir. Koronavirüsü, SARS kadar bulaşıcı olmasa da iki hafta gibi uzun kuluçkalama dönemi hastalığın yayılmasına önemli bir etken olmuştur.
Çin’den sonra İran’da etkili olan koronavirüs, belli bir zaman sonra bu konuda gevşek davranan Avrupa’ya doğru hızla yayılarak, başta İtalya olmak üzere, İngiltere, İspanya ve Almanya’da sayıları binleri bulan ölüm vakalarına neden olmuştur. Öyle ki, İtalya’da iş çığırından çıkarak, kurtulma ümidi bulunmayan hastalar ölüme terkedilir hale gelinmiştir. Söz konusu virüs özellikle 65 yaş üstü ve bağışıklık sistemlerinde sorun olan insanları doğrudan ölüme götürmektedir.
Uzun süre bu salgının dışında kalmayı başaran Türkiye de nihayetinde 18 Mart 2020 tarihinde koronavirüse karşı ilk kurbanını vermiştir. Türkiye’nin durumuna bakıldığında diğer ülkelere nazaran başarılı bir şekilde yürüttüğü sağlık ve koruma politikalarıyla enfekte olan hasta ve ölüm vakası oranının düşük olduğu görülse de tedbiri elden bırakmamaktadır. Bu kapsamda önce geçici süreliğine okulların tatil edilmesi, sınavların ertelenmesi, kronik ve alerjik rahatsızlığı olan çalışanların idari izinli sayılması şeklinde alınan ilk önlemlerin ardından 65 yaş üstü vatandaşların dışarı çıkması yasaklanmış ve toplu dinlenme ve eğlence mekanları kapatılmıştır. Lokanta ve restoranlarda paket servisine geçilmiştir. En son çıkan Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile de yarım gün ödeneği ile kamuda çalışmaların evde ya da dönüşümlü biçimde çalışması yönünde düzenlenme yapılmıştır.
İdari ve adli yaptırım anlamında da sokağa çıkma yasağına uymayanlara 3.500 TL para cezası ve 2 aydan 1 yıla kadar hapis istemi ile dava açılması süreci başlatılmıştır.
Sağlık çalışanlarının özverili çalışmaları da vatandaşlar tarafından ilgi ile izlenmekte ve takdirle karşılanmaktadır.
Son olarak Covid-19 Koronavirüsü’ne karşı toplu koruma tedbirleri kapsamında genel bir mücadele gerektiği ve bu kapsamda hükümetin direktif ve talimatları doğrultusunda hareket edilerek bunun önleneceğinin bilincinde olmalıyız. Koronavirüs ile etkin mücadelenin birinci şartı, “Evde kal Türkiye” olacaktır.