Virüsler kendi kendini çoğaltabilen, en basit organizmalar olarak bilinmektedir. Genetik yapısını taşıyan DNA veya RNA moleküllerini çevreleyen bir protein tabakasından oluşur. Yeni tip koronavirüste olduğu gibi bazı virüslerde zarf adı verilen, onu çevreleyen bir yağ tabakası bulunmaktadır. Böyle basit bir organizmanın kendi kendine dışarda çoğalma imkanı bulunmadığından zorunlu olarak hücre içi paraziti olup bir şekilde seçtiği hücrenin içerisine girerek çoğalırlar. Koronavirüs, solunum yolu mukozalarını sevdiği için damlacık yoluyla insandan insana bulaşma özelliği taşırlar. Virüsün, solunum yolu mukozalarına girdiği zaman çoğalıp dokulara zarar vermesi belirli bir süre aldığı için bu süreye de kuluçka dönemi denir.
Bütün virüs türleri gibi zaman içinde sürekli evrimleşen koronavirüsler 2002 yılından beri grip benzeri semptomlar gösteren daha ciddi sağlık sorunlarına neden olmaya başlamıştır. Koronavirüsler, zoonik (hayvan ve insan) virüslerdir. Örneğin MERS’in develerden, SARS’ın da misk kedilerinden insana geçtiği düşünülmektedir.
Koronavirüs ailesinden olan yeni tip koronavirüsün resmi adı SARS-CoV-2 (Şiddetli Akut Solunum Sendromu-Koronavirus-2) olarak belirlenmiştir. 30 Ocak 2020'de Covid-19, Dünya Sağlık Örgütü tarafından küresel bir sağlık acil durumu olarak ilan edilmiştir. 11 Mart 2020 tarihinde ise virüs pandemi, yani küresel salgın hastalık olarak duyurulmuştur. Şu anda etkisi görülen koronavirüs hastalığı ilk olarak 2019 yılında tanımlanması nedeniyle, küresel olarak kabul gören adı Covid-19’dur.
Koronavirüs, elektron mikroskobuyla bakıldığından yuvarlak ve üzerinde çıkıntıları olan bir taça benzetildiği için, Latince’de taç anlamına gelen korona kelimesiyle adlandırılmışlardır.
Virüsler, genetik olarak RNA’sının mutasyona uğraması sebebiyle değişiklik gösterebilmektedir. Hücreye tutunup, içeriye girmekte kullandığı proteinlerde değişiklik yaratarak, daha önce oluşmuş bağışıklık sisteminden kaçmakta ve hızla çoğalarak hücrelere büyük zararlar vermektedir.
Covid-19 koronavirüs hastalığı genel olarak yüksek ateş ve kuru öksürük, ilerleyen durumlarda ise solunum güçlüğü ile seyreden bir hastalıktır. İlave olarak bulantı ve kusma, diyare, kas ve eklem ağrısı, iştahsızlık gibi farklı semptomların da ortaya çıktığı görülmektedir.
Hastalık genç ve sağlıklı kişilerde daha hafif bir klinik tablo gösterirken, özellikle akciğer hastalığı bulunan, ileri yaşta, diyabet veya tansiyon hastası, bağışıklık sistemi hastalığı bulunan kişilerde daha ağır ve hastane koşullarında yönetilmesi gerekebilecek klinik tabloları ortaya çıkarmaktadır.
Koronavirüs enfeksiyonlarının yayılmasını önlemek için standart öneriler arasında düzenli olarak alkollü el dezenfektanları veya sabunla el yıkanması, öksürme ve hapşırma sırasında ağız ve burnun mendil veya dirsek içi ile kapatılması, bu semptomları gösteren kişilerden uzaklaşılması yer alır.
Karantina veya izolasyonun amacı, hasta kişinin başkalarına da hastalığı bulaştırmaması adına ayrı bir yerde tutulmasıdır. Covid-19 enfeksiyonunun kuluçka süreninin de 14 gün olduğu gözlemlenmiştir. Bu sebeple yeni tip koronavirüs şüphesi kişilerin 14 gün boyunca izalasyonun istenmesi bu nedenledir.
Havaların ısınması ile güneşin, özellikle ultraviyole ışınlarının virüsü öldüreceği düşünülse de bu konuda doğrudan bir ilişki de halen kurulamamıştır. Covid-19 hastalığını önleyecek aşılar henüz geliştirilme aşamasında olduğu için hastalığı engellemenin en etkili yolunun bu virüse maruz kalmaktan kaçınmaktır. Virüs esas olarak insandan insana yayıldığı için çok basit, ancak basit, ama önemli önlemler alınması yoluyla engellenebilir bir hastalıktır.