“Ya Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?
Mahşerde mi biçârelerin, yoksa felâhı!”
Bu kara acı karşısında Mehmet Akif Ersoy’un bu dizelerinin akla gelmemesi imkansız.06 Şubat Pazartesi günü sabahsaat 04.17’de Pazarcık merkezli ve öğle saat 13.24’te Elbistan merkezli Türkiye iki büyük depremle sarsıldı. Kahramanmaraş, Adıyaman, Hatay, Osmaniye, Malatya, Gaziantep, Diyarbakır, Şanlıurfa, Kilis ve Adanaile on ilimizde yıkımlar ve yıkımların getirdiği can kayıpları yaşandı. Sayılan on ilimizde 3 aylık süreyle olağanüstü hâl ilan edildi.
13 milyon ancak mültecilerle birlikte 15 milyona yakın nüfusun yaşandığı bölgede kesin bir sayının belli olmamasına karşın binlerce bina yıkıldı, yüzbinlerce yaralı veon binlerce de can kaybı yaşandı. Ateşin düştüğü yerdeki acının tarifi olmasa da ülke olarak büyük bir yasa boğulduk.
Bu acının üstüne komplo teorilerinin üretildiği görülmekte olup burada kulak verilmesi gerekenlerin bilim kişileri ve onların verdiği bilgiyi kamuoyuna duyuracak olan yetkililerdir. Bunun dışında verilen hiçbir bilgi ve duyuma itibar edilmemelidir. Yine şu aralar deprem bölgesine koşmak,fedakarca yardımda bulunmak isteyen yurttaşlarımızolduğu gibi uluslararası kurum, kuruluş ve kişiler de var. Bu durumdaresmi kurumlar ve kamuoyuna mal olmuş kişi ve kuruluşlar dışında hiç kimseye itibar edilmemesi önem arz etmektedir. Diğer türlüsü suistimallereya da kargaşaya neden olacaktır.
İçinde yaşadığımız AnadoluPlakası (Levhası), doğası gereği deprem kuşağında yer almaktadır. Dolayısıyla depremle yaşamak mecburiyetindeyiz ancak depremle ölmek mecburiyetinde değiliz. Bunun en güzel örneğini başta Japonya olmak üzere gelişmiş ülkelerde görmekteyiz. Bu yüzden deprem yönetmeliğine uygun olmayan imar affı/barışı dışarda tutulmalıdır. Kabaca, yapılanma ve aflar eşitlik, adalet, hakkaniyetvb kapsamında ele alınması gerektiği gibi sorumluluk açısından da irdelenmelidir. Ancak depremin nedenleri denetim eksikliği, çok kazanma hırsı ve en önemlisi de yoksulluktur.
Anadolu Plakası kuzeyden ve kuzey batıdan Avrasya, güneydoğudan Arap, güneyden Afrika, batıdan Egeitplakalarıyla kuşatılmış durumdadır. Dünyanın iç kısımları akışkan mağma ve mantodan oluşur. Bunun da üstünde yer alan yerkabuğu mantodaki mağma konveksiyon hareketiyle sürüklenir. Hareket eden yerkabukları kırılarak plakalara ayrılır. İşte Anadolu ve etrafını saran yerkabukları da ayrı ayrı plakaları oluşturmaktadır.
Afrika ve Arap plakaları kuzeye doğru hareket ederek Anadolu Plakasına baskı uygulamaktadır. Arap Plakası Doğu Anadolu Fay Hattı’na (DAF) baskı yaparken Avrasya Plakası da Kuzey Anadolu Fay Hattı’na (KAF) baskı uygulamaktadır. İşte Arap Plakası ile karşı karşıya kalan DAF, 558 km uzunluğuyla Bingöl Karlıova’dan başlayıp İskenderun Körfezi’ne kadar uzanır ve burada da Afrika Plakasının başladığı Ölüdeniz Fay Hattı ile birleşmiştir. Tüm bu baskılar fay hatlarında enerji birikimine, enerji birikimi ise gerilime ve kırılmaya neden olmaktadır. Sonucu da deprem olarak ortaya çıkmaktadır. Anadolu Plakası da batıya doğru hareket etmekte ki bu depremle beraber 3-4 metre arasında bir kayma olduğu belirtilmektedir.
Dileğimiz Türkiye’nin bir deprem ülkesi olmasına karşın bir afet ülkesi olmamasıdır.