Kurban olgusu insanlığın ortak bir mirası olarak Tanrı’ya şükranda bulunmak ya da adanmak adına yapılan bir ayindir. Eski Türklerde ise kurban kelimesinin karşılığı ıduk ve yagış olup, kansız olanına ıduk denilmiştir. Diğer taraftan Azteklerde olduğu gibi insan kurban eden topluluklar da tarihteki yerini almıştır.
İbranice kökenli bir kelime olan kurban, yaklaşmak anlamına gelir. İslâmiyette kurban ibadeti, Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’i kurban etmekle imtihan edildiği zamanda oğlunun yerine koç gönderilmesiyle başlamıştır. İslam’a göre kurban; insanın, kalbiyle Allah arasındaki bütün engelleri ortadan kaldırmak ve O’na yaklaşmak için yaptığı bir ibadettir. Hanefi Mezhebi’nde vacip sayılan kurban, diğer mezheplerde ise sünnettir. Kurban ancak koyun, keçi, sığır ve deve gibi hayvanlar üzerinden eda edilen bir ibadettir. Zilhicce Ayı’nın 10 ilâ 13 arasındaki dört güne de Kurban Bayramı denir. Kurban Bayramı, Arapça’da İyd-el Adha, Hindistan ve Pakistan’da Bakra Eid, Balkanlar’da Koç Bayramı olarak adlandırılmıştır.
Kurban Bayramı aynı anda Hac Farizası’ nın da eda zamanıdır.
Kurban Bayramının ibadet yönünün yanında ekonomik ve sosyal bir boyutu da vardır. Piyasa hareketlenir ve ekonomi canlanır. Sosyal boyutu itibari ile Kurban Bayramı yardımlaşmanın ve paylaşmanın hat safhaya ulaştığı bir atmosferi de yansıtmaktadır. Sırf ticarî mal olarak tasarruf edilen hayvanlar artık adanmışlığın, fedakârlığın, teslimiyetin ve şükrün bir simgesi olarak Hakk’a arz edilir! 22/Hacc-37 nci ayetinin mealinde; “Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Allah’a ulaşacak olan ancak sizin O’nun için yaptığınız, gösterişten uzak amel ve ibadetlerinizdir.” buyrulmaktadır.
İslâm’da yardımlaşmaya büyük önem verildiği herkesin malûmudur. Nitekim Cuma Hutbelerinin sonunda okunan ayeti bilmeyen yoktur. 16/Nahl-90 ıncı ayetinin mealinde: “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” buyruğu ile İslâm’ın sosyal hayata bakış felsefesinin altı çizilmiştir.
Kurban da, zekat ve sadaka-i fıtır gibi malî ve içtimaî yönü olan bir ibadettir. Bu sayede zengin ile fakir arasında bir köprü kurulur. Nitekim o köprü ecdadımızın yaptığı gibi bazen bir sadaka taşı da olabilir! Bir Hadis-i Şerifte; “Kişi kendisi için istediğini, din kardeşi için de istemedikçe tam iman etmiş olmaz” buyrulur. Dolayısıyla sosyal yardımlaşma ve paylaşma neticesinde toplumda bir kaynaşma olacaktır. Bu sayede muhabbet ve sevgi zinciri oluşacaktır. Bu da sosyal adaletin ve barışın tesisi noktasında büyük bir adım demektir.
Kurban Bayramı’nda belirlenmiş hayvanlardan bir kısmı kurbanlık olarak seçilir. Kurbanlıkların emanet edildiği ve emanetin de kıymetli olduğu bilincinden hareketle azamî derecede bu hayvanlara şefkatle, sevgiyle yaklaşmanın ve empati kurmanın en başta insanlık borcu olduğunu unutmayalım. Diğer taraftan özellikle oniki yaş altı çocukların kesim sahasından uzaklaştırılmasının çocuk sağlığı açısından önemli olduğunu bilelim. Yine bayramların dargınlıkları unutma ve barış günü olduğunu hatırlayalım. Son olarak istenmeyen görüntülerin oluşmaması ve toplum imajının zedelenmemesi açısından alelade yerler yerine belediyelerin belirlediği alanlarda kurbanın kesilmesi ve temizlik kurallarına tam riayet edilmesi büyük önem arz etmektedir.
5/Maide-2 nci ayetinin mealinde; “İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın, ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın” buyruğu ile yazıma son verip, İslâm aleminin Kurban Bayramı’nı tebrik eder; huzur ve barış dolu günler dilerim!
* * *
Haftaya Askerlik ve Şehitlik ile Gazilik başlıklı yazıda görüşmek ümidiyle, hayırlı bayramlar…