Laik uygulamalar Türkiye’de ilk defa,Padişah (III) Selim Han’ın Nizam-ı Cedid Ordusu’nu kurmasıyla başlamıştır. Bunu Padişah(II) Mahmut Han’ın kılık-kıyafet düzenlemesi, Avrupa tarzı idare düzenlemesi ve eğitim kurumlarının açılması izlemiştir. Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı ve son olarak Mecelle’nin kabulü şeklinde örnekler çoğaltılabilir. Meşrutiyet’in ilanıyla yönetimin halka dayandırılması, Cumhuriyet’in ilanı ve son olarak Laiklik’in anayasaya girmesiyle süreç tamamlanmıştır.
Laiklik kavramı, Ziya Gökalp tarafından lâdini (din dışında kalan), Müşir Ahmet Paşa tarafından lâruhbani şeklinde tercüme etmiştir. Laiklik, Yunanca’daki laikos (din adamı olmayan-halk) kelimesinden türemiş ve Türkçe’ye de Fransızca’dan geçmiştir. Laiklik kavramıyla ençok karıştırılan sekülarizm, dünyaya ait olan demektir. Seküler devlet ise, din karşısında mutlak tarafsız olan devlet demektir. Ki, uygulamada laiklikten bu noktada ayrılır. Laiklik nedir?
1. Din ve devlet işlerinin ayrılması: Devletin din baskısından arındırması amaçlanmıştır. Ki, Türkiye’de olduğu gibi din kendi haline bırakılmak yerine bir kamu hizmeti olarak sunulmaktadır.
2. Egemenliğin kaynağının halka dayandırılması: Eski çağlardan beri iktidar kaynağı olarak dinsel öğeler kullanılmıştır. TBMM, egemenliğin halka ait olduğunu vurgulanmıştır. Ki, bu siyasal kavram dinle çelişmemektedir (İlmilhal II, 2018: 288, TDV).
3. Din ve vicdan özgürlüğü: Devlet,hukuk çerçevesinde din ve vicdan özgürlüğünü güvence altına almaktadır. Ki, hiçbir inanç ve mezhebin başkası üzerinde baskı kurmasına izin verilmez.
4. Dini faaliyetlerin devletin gözetiminde olması: Devlet, denetim ve kontrolünde din faaliyetlerine izin verir. Böylece laiklik, sekülarizmden ayrılmaktadır. Ki, hiçbir din, inanç ve mezhep sisteminin devlet otoritesini etkilememesi ve iktidarı ele geçirmemesi amaçlanmıştır.
Kısacası laiklik, temel insan hak ve özgürlüklerinin teminatı olarak görülmektedir.
Teorik olarak laiklik tanımı yapılmışsa da, uygulamada aksaklıkların olduğu görülmektedir. Hal böyle olsa da siyasal kültürümüzde var olan hoşgörülük; yüz yılı aşkın laiklik deneyimi inanca dayalı konuların artık sorun olmaması gerektiğini göstermektedir. Bunun yolu da laiklikten ödün vermeden, ancak halkın inanç ve kültür özelliklerini de yok saymadan ortak paydaya dayalı yönetişimden geçtiği görülmektedir.