Misâk-ı Milli: 17 Şubat 1920’de kabul edilen Misak-ı Milli ile Mebuslar Meclisi üyeleri milli bağımsızlığın ancak haklı ve sürekli bir barışa kavuşmak için göze alınabilecek ödünlerin en son sınırını içeren aşağıdaki ilkelere eksiksiz uyulması şartıyla sağlanabileceği teyit etmiştir.
Madde 1: Osmanlı ülkesinin yalnız Arap çoğunluğunca oturulan ve 30 Ekim 1918 günlü Ateşkes Antlaşması’nın yapıldığı sırada düşman ordularının işgali altında kalan bölümlerinin kaderi halkın özgürce açıklayacağı oylara göre belirlenmelidir. Ateşkes sınırları içinde din, ırk ve soyca birlik ve karşılıklı saygı, özveri duygularıyla dolu olan sosyal ve toplumsal hakları ile bölge koşullarına saygılı bulunan Osmanlı-İslam çoğunluğunun oturduğu toprakların tümü fiili ya da farazi olarak hiçbir nedenle bölünemez bir bütündür.
Madde 2: Özgürlüğe kavuşur kavuşmaz halkın oylarıyla anavatana katılmış olan Kars, Ardahan ve Batum için yeniden oylamaya başvurulmasını kabul eder.
Madde 3: Batı Trakya’nın, Türkiye’nin barışına değin askıda bırakılan hukuksal durumu da ora halkının tam bir özgürlük içinde açıklayacağı oylara göre saptanmalıdır.
Madde 4: İslam halifeliğinin yeri, hakanlığın merkezi ve imparatorluğun başkenti İstanbul’un ve Marmara Denizi’nin güvenliği, her türlü tehlikeden korunmuş olmalıdır. Bu ilke saklı olmak koşuluyla, Akdeniz ve Karadeniz boğazlarının ticarete ve dünya ulaşımına açık olması konusunda, bizimle birlikte bütün öteki devletlerin oybirliğiyle verecekleri karar geçerlidir.
Madde 5: İtilaf devletleri ile onların düşmanları ve kimi ortakları arasında antlaşmalarla saptanan ilkeler uyarınca, azınlık hakları, komşu ülkelerdeki Müslüman halkın da eşit haklardan yararlanmaları koşul ve inancıyla tarafımızdan desteklenip güvence altına alınmalıdır.
Madde 6: Milli ve iktisadi gelişmemize imkân sağlamak ve işlerin çağdaş bir yönetim düzeniyle yürütülmesinde başarıya ulaşabilmek için her devlet gibi bizim de gelişme koşullarını sağlamakta bağımsız ve tam özgür olmamız, yaşam ve varlığımızın temelidir. Bu nedenle siyasal, yargısal, mali gelişmemize engel olacak sınırlamalar (kapitülasyonlar) kaldırılmalıdır. Saptanacak dış borçlarımızın ödenme koşulları bu ilkelere aykırı olmamalıdır.
TBMM’nin Açılması ve 1921 Teşkilat-ı Esasî: Mebusan Meclisi’nin kapatılması haberi Ankara’ya ulaşır ulaşmaz Mustafa Kemal Paşa, “salahiyeti fevkâledeyi haiz bir meclisin” Ankara’da toplanmasına karar vererek, bu kararını 19 Mart 1920’de telgrafla tüm askeri ve mülki idareye bildirdi. Akabinde 23 Nisan 1920’de Cuma günü törenlerle TBMM açıldı ve Mebuslar Meclisi üyeleri doğal üye sayıldı. Yabancılar tarafından telaffuz edilen Türkiye adı, ilk defa resmi olarak kullanılmaya başlandı.
20 Ocak 1921’de Teşkilat- Esasiye kabul edildi. 1921 Anayasası, Türk anayasa tarihinde ilk ve tek yumuşak anayasadır. 23 maddeden oluşan kısa bir anayasadır.
1876 Kanun-i Esasi’nin de yürürlükte olmasından dolayı bir devlet başkanı atanamayacağından Nutuk’ta da belirtildiği üzere milli iradenin temsilcisi olarak meclis içinden bir hükümetin olması, yürütme ve yasamanın (hatta yargı) meclisin elinde olması benimsendi.
Meclis içinden seçilecek icra vekillerinin başı meclis başkanı olup, bu döneme Meclis Hükümeti Sistemi denilmektedir.
Padişah ve halifenin durumu, baskı ve işgalden kurtulduğu zaman meclisin düzenleyeceği anayasal çerçeve içinde görevini sürdüreceği belirtilmiştir.